Prof. Dr. Teoman Duralı vefat etti! Teoman Duralı eserleri, Teoman Duralı sözleri...
Ülkemizin yetiştirdiği en saygın ilim insanlarından, kıymetli yazarımız Prof. Dr. Teoman Duralı hocamız 6 Aralık 2021'de, 74 yaşındayken vefat etti. Duralı'nın naaşı, bugün (7 Aralık 2021) Fatih Camisi'nde ikindi vaktinde kılınacak cenaze namazının ardından Aşiyan Mezarlığı'ndaki aile kabristanına defnedilecek.Felsefe denilince akla gelen ilk isimlerden biriydi. Hem Türkiye'de hem de dünyada gerçekleştirdiği çalışmalarla, verdiği derslerle, kaleme aldığı kitaplarla ve katıldığı seminerlerle felsefeyi ve İslam felsefesini en iyi şekilde anlattı, geniş kitlelere sevdirdi. Fikriyat olarak Teoman Duralı'ya Allah'tan rahmet, ailesi ve sevenlerine baş sağlığı diliyoruz.
📌 Özel hayatı ve ilmi kariyeri ile ilgi çekici bir yaşantıya sahip olan Duralı, tam bir Anadolu mozaiğidir.
➡ Düşünce biçiminin farklılığından dolayı meseleleri başka zaviyelerden rahatlıkla değerlendirebilen hoca, eleştiri hususunda çok sıkıdır.
➡ Bir işin daha iyi ve güzel bir şekilde ortaya konabilmesi için kimseyi eleştirmekten çekinmeyen Teoman Duralı, her şeye rağmen herkesin hakkını teslim etmesiyle bilinir.
➡ Ayakları Doğu'ya sıkı sıkıya bağlı olan Duralı'nın eli, Batı kazanını karıştırır daima.
Teoman Duralı'nın Fikriyatta yayınlanan yazılarını okumak için tıklayın
📌 Aklın Anatomisi adlı eserin esasını Kant'ın başyapıtı "Salt Aklın Eleştirisi"ni irdelemek oluşturuyor.
➡ Teoman Duralı eserinde Kant'ın hayatını ve felsefesini inceleyip yorumlarken, büyük filozofun çığır açıcı paradigmasını ortaya koyuyor.
Eserden alıntı:
"Dâhi denilen kişide üç veche tesbît olunabilir: Birincisi, olağanüstü bir çağrışımlar dizisinin de bulunduğu geniş bir hayâlgücü. İkincisi, müdhiş bir seziş; ve sezgi verisinden hareketle çelişkiye düşülmeksizin akıl yürütme yetisi. Üçüncüsü, muazzam sabır ve buna bağlı çalışma arzusu ile kudreti. Saydığımız üç vechenin de Immanuel Kant'ta olduğunu görüyoruz."
📌 İnsan, bilgisi üstüne katlanarak bilen beşer demektir. Filozof, bilgiyi ve onun zihnindeki yapıtaşı durumundaki kavramı kendine konu edinen bilgindir. Bu durumda, bilgi üreten bilim, onun ürettiği bilgiler üstünde düşünen de felsefedir.
➡ Felsefe, bilimin ürettiği bilgiler üstünde dönüp tasarılar oluşturmasaydı, bilim iş görmez duruma düşerdi. İkisinin birarada temsil ettiği kudret olağanüstüdür.
➡ Teoman Duralı, Felsefe-Bilim Nedir? adlı eserinde, din ile görünürler dünyası arasında kalan kesimde akıl yürütme kılavuzluğunda bilgi üretip, kurumlaşmış felsefe-bilimin ortaya çıkışı ile işleyişini tarih arka planı ile açıklıyor.
Eserden alıntı:
"Her resim, bir şeyinkidir. O bir şeyse, kendikendisi olup kendindendir. Işte bilinç de, kendikendisi ve kendinde olandır. Bilincin kendi dışına yansıması, olayları/fenomenleri meydana getirir. Bilinc unsurlarını dışarı taşıyansa, sözlerdir. Bilinç, *ben'imin aslı esâsıdır. O ilkin, 'ben'imin "dünya'yla kesişen yöreleriyle, yani bedenimle, bünyemle 'ben'i tanıştırır. Sonra 'ben'imin bittiği yerde başlayan dünyayı bana tanıtır. "Ben", soğan misâli kat kat, tabaka tabaka soyulur. Nasıl, soyuldukca soğanın cücüğüne erişilirse, aynı şekilde 'ben'i örten peçeler aralana aralana "öz'e ulaşılır.!"
📌 Teoman Duralı, 'Sorun Nedir?'de girişilen, teorik ile uygulanma açılarından soru kavramını; sorunun soruşturulmasını eleştiri çerçevesinde ele alıyor.
➡ Duralı'ya göre eleştiriye konu kılınan sistem yapılı sorma edimi ile onun verisi soru, sorundur. Her ne kadar felsefe-bilimin ana konusunun sorun olduğu bilinse de bu durumun felsefe çalışmalarının odağı kılınmadığını savunuyor.
Eserden alıntı:
"Halk idaresinden (démocratie) kastolunan ne? Sorunun cevabı, "istediğimi söyler, başkasının haklarına tecavüz etmedikce dilediğimce eylerim"se, bu, yanlıştır. İngilizin ne yapıp yapamayacağını; ne giyip giyemeyeceğini; meraklarının ve sporunun ne olup olmayacağını; hangi derneğe yahut meyhâneye girip girmeyeceğini; hattâ kimlerle evlenebilip evlenemeyeceğini ve nihâyet esâs önemlisi, neyi söyleyip söylemeyeceğini, son çözümlemede tayîn eden, içine doğmuş olduğu toplum sınıfının ufkudur."
📌 Tarihte topyekun insanlığa hükmetmiş bir "Büyük Birader" şekliyle hiç karşılaşmadık.
➡ Peki bu "Büyük Birader" insanlığı yine Orwell gibi İngiliz olan Aldous Huxley'in son derece iç karartıcı ve kötümserlik aşılayan Cesur Yeni Dünya uçurumuna mı sürüklüyor?
➡ Teoman Duralı, Çağdaş-İngiliz Yahudi Küresel Medeniyeti eserinde bu soruna ışık tutuyor. Dev sorunların müellifinin İngiliz-Yahudi medeniyeti olduğunu; bunun tasvirini sunup onu teşrih masasına yatıracak olan da İngiliz- ve/ya Yahudi- düşünürü olması gerektiğini savunuyor.
➡ Hem George Orwell ile Aldous Huxley'de hem de Karl Marx'ta bu durumun açık belgesini gördüğünü kanıtlıyor.
Eserden alıntı:
"Filozof, içine doğduğu toplumun adeta radarıdır. Ortalıkta 'serseri mayın' misali dolanan değerleri derleyip toparlar, ardından bunları aklın biçimlendirici potasında işleyerek sıkı dokunmuş sistem hâlinde toplumuna iade eder. Felsefileştirilmiş bu değerler, ahlak nizamı şeklinde, uzun vadede eğitim yoluyla topluma 'yedirilir'. Bahse konu değerler, gündelik yaşayıştan tutun da zanaat, ticaret, askerlik ile siyaset seviyelerinden geçerek bilim, sanat ile din gibi, toplumun en yüce düzlemlerine dek yaygınlaşıp yerleşir; milletin caractéristique özellikleri hâlini alırlar."