Yeni hüviyetleriyle kiliseden çevrilmiş camiler
3- FETHİYE CAMİİ
İstanbul'un Fatih ilçesi Çarşamba semtinde bulunan bir camidir Fethiye Camii. Bizans dönemindeki adı Pammakaristos Manastırı idi. Aslında kilise olarak, 13. yüzyıl sonlarında Bizans'ın ileri gelenlerinden Mihail Glabas Tarkaniotes tarafından inşa ettirilmiştir. İstanbul'un fethinden sonra 1454 yılında patrikhane olarak kullanılmıştır. 1601 yılında İran savaşlarında Gürcistan ve Azerbaycan'ın fethedilmesiyle, fethin hatırası olarak camiye dönüştürülmüştür.
Fethiye Camii, camiye dönüştürülürken kilisenin apsis kısmı yıkılarak yerine kıble yönüne uygun bir mihrap yapılmış, bir minare ve medrese inşa ettirilmiştir. Cumhuriyet döneminde müzeye dönüştürülmüş, 1955 yılında Amerikan Bizans Enstitüsü tarafından içindeki mozaik ve freskolar açığa çıkarılmış, sonradan yapılan kemer sökülüp yerine eski haline uygun sütunlar yapılmıştır. 1960'lı yıllarda yeniden camii olarak ibadete açılmıştır. Camii'nin duvarları taş ve tuğla karışımıdır. Dış duvarlarında ve içerideki mozaiklerde Grekçe yazılar göze çarpmaktadır.
4-FENARİ İSA CAMİİ
908 yılında Bizanslı amiral Konstantinos Lips, dönemin imparatoru VI. Leon huzurunda inşaatı başlattı. Yapı Bakire Theotokos'a adandı. 1497-1498 yıllarında II. Bayezid döneminde yapının güney kilise olarak adlandırılan bölümü Molla Şemseddin Fenari'nin yeğeni Rumeli kadıaskeri Fenarizade Alaaddin Ali bin Yusuf Efendi tarafından mescide çevrildi. Bir yangında tahrip olan yapı 1636 yılında sadrazam Bayram Paşa tarafında onarıldı ve aynı dönem camiye dönüştürüldü.
Kuzey Kilise, o dönem mimarisinde pek rastlanmayan bir biçimde inşa edilmiştir. Beş noktasal yapı tarzı olarak adlandırılabilecek bu yapı, ana binanın dört köşesinde ve tam ortasında birer kolona sahipti. Bu, Konstantinopolis şehrinde, bu tarzda yapılan ilk dinî yapılardan biriydi. Büyük olasılıkla kalıntıları günümüze ulaşmayan 880 yapımlı Nea Eklezya'nın (Yeni Kilise) bir prototipiydi. Kilisenin boyutları nispeten küçüktür. İç kullanım alanı 13 metre uzunluğunda ve 9.5 metre genişliğindedir. O dönemde manastırda yaşayacak olan nüfusa yetecek boyutlarda tasarlanmış ve inşa edilmiştir. Kuzey kilisenin duvarları tuğla ve küçük sert taş blokların birlikte kullanılmasıyla inşa edilmiştir.
10'uncu yüzyıl Bizans mimarisinin tipik özelliklerinden biriydi. Tuğlalar kalın bir harç tabakası kullanılarak birleştirilmişti. Yapının 3 yüksek yarı-kubbesi apsis vardır. Ortadaki apsis, pastoforya, köşeli yapıdadır. Merkez apsisin yanlarındaki apsisler ise geleneksel Bizans kiliselerinde olduğu gibi diakonikon ve prothesis olarak kullanılmaktadır. Apsisler üçlü ve tekli kargı pencerelerle bölünmüştür. Ayinlerin yapıldığı yer olan naosta iki sıra pencere yer alır. Alt sıradakiler üçlü kargı pencere olup, üst sıradakiler yarım dairesel biçimdedir. Kilisede iki uzun pareklezyon vardır ve bunların uçları birer apsisle sonlanmaktadır. Yapının dört yanında, kubbeye dayanak görevi yapan dört çatı duvarı vardır ve sekiz pencereli kubbe bunların üstüne kondurulmuştur. Özgün süslemelerden günümüze, dört merkez taşıyıcı kolondan üçünün dibindekiler kalmıştır.
Ayrıca pencere kenarlarında ve kubbe kasnağında da Bizans döneminden kalma özgün dekoratif süslemeler göze çarpmaktadır. Özgün planda duvarlarında genelde mermer paneller ve renkli çiniler bulunsa da günümüzde yalnızca izleri görülebilmektedir. Genel olarak değerlendirildiğinde, kuzey kilise, Laleli'de bulunan ve kiliseden camiye çevrilmiş başka bir yapı olan Mireleon Kilisesi (Bodrum Camii) ile büyük mimari benzerlikler göstermektedir.