Amerika'yı Müslümanlar mı keşfetti?
Kristof Kolomb'un Amerika keşif yolculuğunda elinde bir harita bulunuyordu. Bu harita ise Kolomb'dan daha önce Amerika'ya giden Müslümanlar tarafından yapılmıştı. 10. yüzyıldan itibaren Müslümanlar, Amerika'ya gitmeye başlamış hatta bir kısmı da dönmemişti.
Bu tip teşebbüslerin manası daha sonra coğrafyacı al-İdrisi'nin 1154 yılında verdiği bir bilgiyle daha açık anlaşılıyor. Onun verdiği bilgilerden, bu gibi teşebbüslerle okyanusun karşı taraftaki sahiline yahut okyanusta bulunan kara parçalarına ulaşmak hedefinin mevcut olduğu anlaşılıyor. Al-İdrisi anlaşılan kendi zamanında çok ünlü olmuş bir ailenin sekiz kişisinden ibaret gemiciler grubunun okyanusu geçmek için Batıya açıldıklarını yazıyor. Lizbon'da Darb al-mağrurin yani okyanus maceracılarının sokağı diye bir yerin bulunduğunu bildiriyor.
Bu konuda İbn Fadlallah el-'Umeri, Batı Afrika'dan bahsederken Amerika'ya ulaşmaya dair bir teşebbüsten bahseden rivayeti şöyle:
"Mali ülkesinin kuzeyinde, beyaz Berberi kabileleri bu Sultanın egemenliği altında yaşamaktadır. Bunlar Antasarlar, Yantararalar, Meddusalar ve Lemtunalardır. Ben Sultan Musa'ya iktidarın nasıl eline geçtiğini sordum. O da bana şöyle dedi: Biz, iktidarın babadan oğula tevarüs ettiği bir ailedeniz. Benden önceki Sultan, bizi çevreleyen denizin öbür ucuna varmanın mümkün olmadığına inanmıyordu; oraya varmak istediği için de bu tasarısına dört elle sarıldı. Bu gayeyle iki yüz gemiyi adamlarla donatıp senelerce kendilerine yetecek derece altın, su ve yiyecek verdikten sonra gemi kaptanlarına şu emri verdi. "Okyanusun sonuna varıncaya veya yiyecekleriniz bitinceye kadar geri dönmeyiniz." Onlar da denize açıldılar. Uzun zaman hiç biri geri dönemdi. Nihayet gemicilerden biri geri geldi. Kaptan başına gelenleri şöyle anlattı: "Ey Prens! Biz uzun zaman denizde yol aldık; ta ki denizin ortasında şiddetle akan nehir gibi bir şeye rastlayıncaya kadar… Benim gemim en sonda seyrediyordu. Diğer gemiler önde ilerliyorlardı; fakat içlerinden hangisi o akıntıya vardıysa bir daha görünmemek üzere kayboldu. Ben dümeni geri çevirip akıntının içine girmedim! Fakat sultan bu adamı sözlerine inanmayarak kendisi ve ona refakat edecek adamlara 2 bin gemi hazırlatarak okyanusa açıldı. Bu onu son görmemiz oldu. Ne o ne arkadaşlarından hiçbiri geri gelmedi ve imparatorluğun tek hâkimi oldum."
Bu nehrin Brezilya'daki Amazon'un denizde devam eden akıntısı olduğu söylenir.
Bu gibi teşebbüslerin İslam dünyasının batısında bir hayli yayılmış bulunduğu anlaşılıyor. Mesela Kuzey Batı sahilinden, Mali'den yapılan 2 teşebbüsü öğreniyoruz.
Babası Kolomb'un seferlerine katılmış olan Las Casas, kitabında her fırsatta Kolomb'un elinde eski bir haritanın bulunduğunu tekrarlıyor. Bu haritanın sonradan kendi eline geçtiğini, esasında Kolomb'a Floransalı Toscanelli tarafından gönderildiğini açıklıyor. Çok ilginç bilgilerden birinde Kolomb'un diğer kaptanlarla hep bu haritaya dayandıklarını, bir ara bu haritayı bir kaç ada öteye giden kaptan Alonzo Pinzon'un beraberinde götürdüğünü, Kolomb'un sonraki rotayı planlamak için haritayı geri göndermesi için ona haber gönderdiğini, harita geri geldikten sonra Kolomb'un diğer gemicilerle birlikte pozisyon tespiti yaptığını kaydediyor. Las Casas bu haritada (yanlışlıkla) Hindistan sahili (zannedilen) yerin ve adaların bulunduğunu da açıklıyor. Bütün bu ve başka bilgiler hiç bir şüpheye yer bırakmadan gösteriyor ki Kolomb oldukça ayrıntılı bir haritayla bilinen bir ülkeye ulaşmak amacı ile yola çıktı. Bazı bilgiler de bu amacın yeni bir yer keşfetmek değil de bilinen yerlerden altın, kıymetli taşlar ve baharat getirmek olduğunu gösteriyor. Piri Reis, haritasına eklediği bir notta Kolomb'un eline geçen bir kitapla yola koyulduğunu yazıyor.
1459 yılında Venedik'te Fra Mauro adında birinin Portekiz kralının arzusu üzerine yaptığı çok büyük bir haritanın kenarlarında büyük kayıtlar var. Birinde şu yazılıyor: "1420 yıllarında Hint Okyanusu'ndan yola çıkan bir gemi, Ümit Burnu'nu geçerek Karanlık Deniz üzerinden Yeşil Adalar'a uğradıktan sonra 40 günlük bir batıya yolculuktan sonra Kadın-Erkek Adaları'na ulaşmıştı." Venedik'ten bu Arap papazın haritaya eklediği bilgi, aslında oldukça iyi tanınan, İslam dünyasından Orta Amerika'daki Karibik Adaları'na götüren bir yolu tarif eder. Bu açıklamadan şimdi Amerika'ya Ümit Burnundan gidilen yolun 1420'den önce bilindiği anlaşılıyor.
Portekizliler 1511 yılında Malezya'yı ele geçirdiklerinde bir gemide bir atlas buldular. Bunun kalan 26 haritasını Malezya dilinden Portekizceye çevirerek krala gönderdiler. Gönderen kral yardımcısı ve donanma komutanı Albuquerque yazdığı mektupta bu atlasın önemini ve ona hayran olduğunu uzun uzun dile getirir. Bu harita İslam dünyasında haritacılığın ulaştığı en yüksek safhalardan birini gösterir.
Bu harita Brezilya sahilinin Ekvator'un güneyinde 6'ncı derece ile 27'nci derece arasında kalan kısmını gösteriyor. Sahilin kuzeydoğudan güneybatıya doğru eğimi yaklaşık 15 derece. Bu haritanın boylam derecesindeki doğruluk o zaman karşısında bir Afrika kıtası veya bilinen bir ada gibi bir tutanak noktası olmadığı için ancak modern harita ile karşılaştırıldığında elde edilebiliyor. Böyle bir karşılaştırmada başarı oranı oldukça yüksek. Bunun 15 ve 16. yüzyılda İslam dünyası Hint okyanusu navigasyonunda ulaşılan yüksek metotlardan başka hiç bir kültür dünyasında sağlanması imkânı yoktu.
Osmanlılar, Kristof Kolomb'un Amerika'yı 1492'deki keşfinden kısa bir süre sonra durumdan haberdar oldu. Piri Reis, Amerika ile ilgili bir esirden dinlediği bilgileri 1513 tarihli meşhur dünya haritasının üzerine kaydetti.
Piri Reis, Amerika'nın keşfini şöyle anlatır:
"Merhum amcam Gazi Kemal'in İspanyalı bir kulu vardı. Bu köle üç defa Kolomb ile o diyarlara vardım deyip, hikâyelerini şöyle anlatmıştı: Cebelitarık'tan batıya doğru dört bin mil gittikten sonra karşımızda bir ada gördük. Amma gittikçe deniz sakinleşmiş ve Kuzey Yıldız'ı görünmez olmuştu demişti. Karşılarında gördükleri adaya demir atarlar. Adanın halkı gelip, onları ok yağmuruna tutar. Erkeği, dişisi ok atar. Hepsi çıplakmış. Karaya çıkamayınca, gemilerini adanın öbür tarafına geçirirler. Kolomb bir ada görüp, ona varırlar. Görürler ki, adada büyük yılanlar var. Oraya çıkmayıp, başka adaya varırlar. Demir atıp, on yedi gün orada dururlar. Bu adanın halkı görürler ki, kendilerine bu gemiden zarar yok, varırlar, balık avlayıp filikalarıyla bunlara getirirler. Bunlar da hoş görüp onlara sırça boncuk verirler. Meğer Kolomb sırça boncuğun o bölgede muteber olduğunu bulduğu kitapta okumuş imiş. Onlar boncuğu görüp daha fazla balık getirirler. Bunlar da daima onlara sırça boncuk verir. Bir gün bir kadının kolunda altın görürler, altını alıp boncuk verirler. Kolomb'un adamları 'Varın altın getirin, size daha fazla boncuk verelim' der. Onlar varıp daha çok altın getirirler. Bir gün birinin elinde inci görürler. İnciyi alıp boncuk verirler. Bunlar görürler ki, boncuk verirler daha çok inci getirirler. Bu adalardan bol miktarda kırmızı boya ağacı ve ada halkından ikisini alıp, o yıl içinde İspanya beyine getirirler. Şimdi o diyarlar tamamen açılıp meşhur olmuştur".