Darülislam’da ticaret nasıl yapılırdı?
"Rızkın onda dokuzu ticarettedir" hadisinden de kaynakla İslam dini, ticari hayat için daima manevi bir dayanak teşkil etmişti. İslam beldelerinde ticaretin yaygınlaşmasını sağlayan Müslümanlar, bir müddet sonra ticaret aracılığıyla İslam'ın farklı coğrafyalara yayılmasına ön ayak oldular. Tuzun "beyaz altın" olarak anıldığı dönemden, para birimi olarak kullanılan "deniz kabuklarına"; başlı başına hareketli bir şehri andıran kervanlardan, ticaretin kilit noktaları olan kervansaraylara… "Darülislam'da ticaret nasıl yapılırdı?" sorusunun cevabını sizler için derledik.
İslam dünyasındaki bazı merkezler, ticari faaliyetlerde önemli bir yere sahip olmaları sebebiyle daha hızlı geliştiler.
Tunus'un Kayrevan şehri ve Fas'ın Sicilmasa şehri 10'uncu yüzyıl gezgini İbn Havkal tarafından Yollar ve Krallıklar adlı eserinde şu şekilde anlatılır:
"Mağrib'in en büyük şehri olan Kayrevan, ticaret, zenginlik ve pazarlarının güzelliği bakımından diğer şehirleri geride bırakıyor. Baş hazinedar Ebu'l Hasa'dan duyduğuma göre, Mağrib'teki tüm il ve beldelerin toplam geliri yedi yüz ila sekiz yüz milyon dinar arasındadır. Doğuya ihraç edilen mallar arasında misk, ipek, kaliteli yün giysiler, yün fanilalar, halılar, demir, kurşun ve cıva yer alır…"
Avrupa, Asya ve Afrika, aralarında emaye cam kaplar, her türden işlenmiş deri, çini, kâğıt, halı, fildişi oymalar, resimli el yazmaları, Şam işi kılıç ve kaplar dâhil her türden metal işi, iyi kalite pamuklu kumaş ve zengin ipekli dokumaların da yer aldığı çok sayıda ürünü İslam ülkelerinden ithal ediyordu.
Müslümanlara ait tekstil, metal ve cam ürünleri ve sabunlar son derece revaçtaydı. Bunlardan, Memluklerin pahalı malzeme ve yoğun el emeği ile ürettiği tezhipli emaye camın yeri oldukça özeldi.
Yapılan arkeolojik kazılarda bu cam Karadeniz'in kuzey sahillerinde bulunmuş; buradan Kiev'e kadar çıkarak Ukrayna, Beyaz Rusya, Litvanya ve Eski Rusya'ya kadar götürüldüğü yapılan araştırmalar sonucunda tespit edilmişti. Bu camdan üretilen eşyalara İskandinavya'nın Hanseatic limanlarında ve Hollanda, Maastricht'te de rastlandı.
Bu muazzam ticaret dünyasının mirası, günümüzde de görülebilir. Amerikalı 20'inci yüzyıl tarihçisi Will Durant şöyle söyler:
"…Tarife, trafik, mağaza, kervan ve pazar gibi kelimelerle Avrupa dillerinde iz bırakmıştır. Endüstri ve ticareti serbest bırakan devlet, oldukça istikrarlı bir para birimiyle ticarete destek olmuştur…"
Müslüman kervanları, uzak ülkelere gitmek için akıl almaz mesafeler kat eden insanlarla onların mal ve hayvanlarından oluşan devasa birer geçit alayıydı.
Hacılardan ve tüccarlardan oluşan bu kervanlar, Çin'e kadar ulaşarak bu uzak ülkeyi Hindistan, İran, Suriye ve Mısır gibi Müslüman ülkelere bağlamıştı.
14'üncü yüzyılda yaşamış ünlü gezgin İbn Battûta, Sultan Muhammed Özbek Han'ın kervanına katılarak bugün Rusya sınırları içerisinde kalan steplere kadar gitmişti. İbn Battûta gördüklerini şu sözlerle nakleder:
"Çadırımı alçak bir tepenin üzerine kurdum, …çadırımın önüne bayrağımı asarak atlarımı ve arabamı çadırın arkasına çektim… Sonra Mahalle (sultanın kervanı) çıkageldi; bu gördüğümüz, koynunda yaşayan insanları, camileri ve pazarlarıyla, mutfaklarından çıkan dumanlarıyla (kervan hareket halindeyken yemek pişirilirdi) ve insanları taşıyan atlı arabalarıyla başlı başına hareketli bir şehirdi."