Fuat Sezgin'in Fikriyat'taki tüm yazıları
İmza attığı çalışmalarla ezberleri bozarak, dünyada çığır açan bir isimdi Prof. Dr. Fuat Sezgin. İslam Bilim Tarihine yaptığı katkılarla adını tarihe altın harflerle yazdırdı. Bilim tarihini yeniden yazan Fuat Sezgin'in doğum yıl dönümünde, Fikriyat'taki tüm yazılarını sizler için derledik.
Dünyanın kendi ekseninde döndüğüne inanan, Arap-İslam astronomlarından birisi de Ebû Sa'îd Ahmed b. Muhammed es-Siczî'dir. El-Bîrûnî'nin verdiği bilgiye göre, es Siczî ayrıca, dünyanın döndüğü prensibine dayanarak kayık biçiminde bir usturlap (el-Usturlâb ez-Zevrakî) yapmıştır. Bizzat es-Siczî'nin bir planetaryum inşa edip etmediği bilinmemektedir.
Astronominin hiçbir alanı, ne devamlı bir surette geliştirilen aletler alanı, ne gözlem sonuçlarını içeren çizelge eserler yazını veya ne de hassas ve hakikate gittikçe daha çok yaklaşan kuramsal modeller, değişik kültür çevrelerinin katkılarıyla gelişen bu bilimin kesin gelişim basamaklarını kavramamızda rasathaneler alanı kadar iyi yardım edebileceği söylenebilir.
Tycho Brahe aletleri arasında yükseklikleri ve azimutları ölçmeye yarayan alet, zodyak halkalı küre, yıldızların birbirlerinden uzaklıklarını ölçme sekstantı, paralaks cetveli, azimut ölçen büyük yarım daire, duvar kadranı, ahşap büyük kadran yer alır.
Arapça 'ilm el-hey'e veya 'ilm el-felek diye anılan astronomi, matematiksel bilimler (el-'ulûm er-riyâdiyye) arasında yer alır ve 'ilm ahkâm en-nücûm veya sınâ'at ahkâm en-nücum (yıldızlardan hüküm çıkarma bilimi veya sanatı) diye anılan astrolojiden ayırt edilmektedir.
20. yüzyılda karşılaştığımız yeryüzünün kartografik görüntüsü muhtemelen en kesin halini oluşturmaktadır. Bununla birlikte bu görüntünün doğruluk derecesi henüz kontrol edilmiş değildir. Bugünkü dünya şekline paralel olarak, ancak şimdi gelişen bilim alanları yoluyla, yani uzay uçuş teknolojisinin mümkün kıldığı gözlemler ve ölçümler sayesinde, hala yerine getirilmeyi bekleyen böyle bir çalışma gerçekleştirilebilecektir. Tashihlerden hiçbir zaman kurtulamasak da, elbette bunlar şimdiye kadar elde edilen görüntünün, insanlığın bu ortak mirasının genel doğruluğunu sarsmayacaktır. Böyle bir deneyimin sağladığı avantaja öncülerimiz 19. Yüzyılın ikinci yarısında henüz sahip değillerdi. Yeryüzünün bir bölümünün insan eliyle resmedilmesinin ilk denemesinin ne zaman ve nerede yapıldığı kesinlikle hiçbir zaman bilinemeyecektir. Babillilerin ve eski Mısırlıların meskûn dünya tasavvurlarını ana hatlarıyla resmetme denemelerinin bilinmesi bir nimettir. Ayrıca, daha m.ö. 530 yılı civarında Kartacalı Hanno'nun, memleketinden Gine'nin ekvatora yakın körfezine kadar ulaşabildiği bilinmektedir.