İlim ve kitap aşıklarının güzergâhı Vezir Hanı
İstanbul ili Fatih ilçesine bağlı Çemberlitaş semtinde bulunan ve bulunduğu sokağa adını veren Vezir Han, Sadrazam Fazıl Ahmed Paşa tarafından inşa ettirilerek, Köprülü Külliyesi'ne dahil edildi. Külliyenin en dikkat çekici unsurlarından biri ise kütüphanesiydi. Sizler için Vezir Hanı'nın ve külliyenin geçmişine dair önemli bilgileri derledik.
Ön cephede taçkapının üstü ve kuzeyindeki kol yıkıldığından burada önemli değişiklikler olmuş, dolayısıyla eski durumu hakkında kesin bir şey söylemek zorlaşmıştır. Küçük olan ön avluda odalar yalnızca batı yönündeki cephede yer almıştır. Büyük olan iç avlu iki katlı ve revaklı olarak düzenlenmiştir. Kare kesitli taş pâyelere oturan tuğladan sivri kemerli revakların etrafında odalar bulunmaktadır. Bugün alt kattaki revaklar yanlardan ve cepheden kapatılarak arkalarındaki odalarla birleştirilmiş olarak kullanılmaktadır. Bu kattaki odaların dışarıya açılan pencereleri yoktur. Üst kattaki odalar ise birer pencere ile dışa açılmakla beraber birer kapı ve pencere ile de revaklara açılmaktadır. Odalarda iki yanı nişli birer ocak yer almaktadır. Üst kat revakları da yer yer kapatılmıştır. Odalar ve revaklarda birimlerin üzerleri kubbelerle örtülüdür. Yıkılan bölümler ahşap tavanlı ve kiremit örtülü olarak yapılmış olup değişikliğe uğramıştır. Üst kata, iç avluya çıkmadan önce revakların altında yer alan karşılıklı iki yöndeki merdivenlerle çıkılır. Son yıllara kadar kesme taştan yüksek basamaklara sahip olan bu merdivenler bugün beton dökülerek yeniden yapılmıştır. Hanın kuzeydoğu ve güneybatı köşelerinde birer kule bulunmaktadır. Ayrıca kuzeydoğu köşesine ayrı bir birim olarak bitiştirilen ahır, kalın ayaklarla taşınan çapraz tonoz örtülü olup vaktiyle avluya bir rampa ile bağlanmaktaydı. Günümüzde bu rampa kapatılmış, ahıra Gazi Sinan Paşa sokağı üzerinden yeni bir giriş açılmıştır. Hanın avlusunda yer alan ve yakın zamana kadar harap durumda olduğu bilinen mescid ise günümüze ulaşmamıştır. Köprülü Su Yolları Haritası'ndaki basit çizime göre fevkanî olduğu anlaşılan yapının altında bir şadırvan bulunmaktaydı.
17. yüzyılın sonlarına doğru, ulemaya ve öğrencilere açık medrese ve türbe kütüphaneleriyle hem ulemaya ve öğrencilere hem de halka açık cami ve tekke kütüphanelerine yeni bir kütüphane türünün eklendiği görülür. İşleyiş bakımından diğer kütüphanelerden pek farklı olmayan, ancak değişik bir bünyeye sahip bulunan bu tür kütüphanelerin en belirgin özelliği, bir külliyeye bağlı olmaksızın müstakil bir binada kurulması ve kütüphanede görevlendirilen ve başka bir işle uğraşmaması istenen personeline daha fazla ücret verilmesidir. Diğer bir özelliği de zamanla bu kütüphanelerde daha öncekilerde pek görülmeyen öğretim ve ibadet gibi değişik bir faaliyetin ortaya çıkmasıdır. Bunların ilk örneği sayılan Köprülü Kütüphanesi belki de bu özelliğini, içinde yer alacağı külliyenin kurucusu Köprülü Mehmed Paşa'nın yapmayı tasarladığı külliyeyi tamamlayamadan ölmesine borçludur.
Köprülü Mehmed Paşa 1072'de (1661) öldüğünde külliyesinin ancak medrese, hamam ve türbe bölümünü bitirebilmişti. Oğlu Fâzıl Ahmed Paşa babasının vasiyetine uyarak külliyeyi tamamlamaya çalışmış, kendisi de kitap meraklısı olduğundan babasının kitapları ile kendi kitaplarından oluşan zengin koleksiyonu yerleştirmek için babasının türbesinin yakınındaki müstakil kütüphane binasını yaptırmıştır. Fâzıl Ahmed Paşa'nın da genç yaşta ölümüyle (3 Kasım 1676) kütüphanenin kuruluş işlemleri geri kalmış ve ancak 1089 (1678) yılında Fâzıl Mustafa Paşa'nın düzenlettiği vakıf senediyle resmen kurulabilmiştir.
Köprülü Kütüphanesi'nde son derece kıymetli ve nâdir eserler bulunmaktadır. Devlet adamlığı yanında ilmî konularda da söz sahibi olan Fâzıl Ahmed Paşa seçkin bir koleksiyon meydana getirmişti. Bu kütüphanedeki Arapça, Türkçe ve Farsça nâdir eserlerin yanında birçok meşhur âlimin müellif hattı eserleri de mevcuttur. Köprülü Kütüphanesi'nin biri II. Abdülhamid devrinde, diğeri son dönemlerde Ramazan Şeşen ve arkadaşları tarafından hazırlanmış iki katalogu bulunmaktadır.
Amasya'nın Köprü (Vezirköprü) kasabasında doğdu. Köprülü Mehmed Paşa'nın oğludur. Annesi buranın voyvodası Yûsuf Ağa'nın kızı Ayşe Hanım'dır. Yedi yaşındayken babasıyla birlikte İstanbul'a gitti; burada dönemin ünlü ilim adamlarından ders aldı ve Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi'den mülâzım oldu. On altı yaşından itibaren Ahmed Paşa, Kasım Paşa, Sahn-ı Semân ve Sultan Selim medreselerinde "paşazâde" unvanıyla müderrislik yaptı. Ancak âlimler arasındaki ihtilâf ve dedikodular yüzünden (Defterdar Sarı Mehmed Paşa, s. 7) on yıla yakın devam eden bu meslekten babasının sevkiyle ayrılarak mülkiyeye geçti.