İngiltere'nin Filistin Politikası
1917'de Filistin'de Osmanlı hakimiyetinin nihayetinden sonra bölge büyük bir kaosa sürüklendi. İngiltere'nin 20. yüzyılda, 1917 - 1948 yılları arasında Filistin üzerinde uyguladığı politika, siyonist İsrail devletinin temellerini attı. Müslümanların ikinci plana itildiği ve Yahudilerin isteklerinin öncelendiği bu süreçte Yahudi terör örgütleri binlerce Müslümanı şehit etti.
◾ İngiltere, Filistin'de bir Yahudi devleti fikrini ciddi bir şekilde destekliyordu. Siyonizmin lideri konumundaki Haim Weizmann, İngiltere Başbakanı Lloyd George'a Yahudi göçlerini desteklemesi durumunda İngiltere'nin Filistin üzerinde hayalini kurduğu her türlü aksiyonda onların yanında olacaklarını bildirmişti.
◾ İngiliz kabinesinde bulunan ve ülkenin politikalarında söz hakkı olan ilk Yahudi, dönemin ulaştırma bakanı olan Sir Herbert Samuel idi. Başbakan Lloyd George, Samuel'in önerilerinden etkilenmekteydi. Onlara göre Filistin'in İngiltere'nin hamiliğinde bulunması kritik derecede önemliydi. Böylece bölgedeki Hristiyanlar için öneme sahip yerler başka devletlerin hakimiyetinde olmayacaktı.
◾ İngiltere, Siyonist liderlerle gerçekleştirdiği müzakereler neticesinde 2 Kasım 1917'de Balfour Deklarasyonu'nu yayınladı. Dönemin Dışişleri bakanı James Balfour tarafından yürütülen müzakerelerde Yahudilerin birçok kesiminin fikirleri göz önünde bulundurulmuş fakat Filistin'de yaşayan Müslümanlara söz hakkı verilmemişti.
◾ Bu bildiriyle birlikte İngiltere, kendi çıkarları uğruna Filistin'de bir Yahudi devletine olan desteğini tüm dünyaya ilan etti. Böylece günümüze kadar ulaşan siyonist hareketlere meşruiyet kazandırıldı.
◾ 1917'de ilan edilen bu bildiriye göre, Müslümanlardan ülkeyi terk etmeleri beklenmeyecekti. Bununla birlikte orada yüzyıllardır yaşayan Müslüman çoğunluğun sonradan gelen bir azınlığa tabi olması ve onların kanunlarına uyması söz konusu değildi. Bölgede yaşayan her din mensubu kendi dinini yaşamakta özgürdü.
◾ Deklarasyon metninde Yahudiler için bir devlet yerine "ulusal anayurt" ifadesi geçmekteydi. Kurulması planlanan "ulusal anayurdun" ise Amerikan ve Fransız hükümetleri tarafından destekleneceği garanti edilmişti. Ayrıca bildiride Filistin sınırları kesin bir şekilde belirtilmemişti. Böylece anlamda kapalılık sağlanmış ve metin yoruma açık hale gelmişti.