İstanbul'un fethinde zafer kazandıran Şahi Topunun sırrı
Fatih Sultan Mehmet, Peygamberimizin müjdelediği "İstanbul'un fethi"ni gerçekleştirme şerefine nail oldu ve şehrin semalarında İslam sancağını dalgalandırdı. "Yıkılamaz" sanılan surları yıkmayı başararak, yeni bir çağ açtı. Peki, İstanbul'un fethini sağlayan, Fatih Sultan Mehmet'in bizzat kendisinin geliştirdiği Şahi Topunun sırrı neydi? Yine kendi icadı olan havan topunu hangi amaçla kullandı?
Fetih için Mimar Muslihiddin, Saruca Paşa gibi Osmanlı mühendisleri, Edirne'de top dökmeye başlamışlardı.
Bunların yanı sıra "Cenevizli Donar Usta" diye anılan bir top dökümcüsü vardı. Bizans'tan kovulan Macar asıllı Urban isimli bir top ustası da, Osmanlı'nın hizmetine girdi.
Urban Usta, Bizans için de çok fazla top dökmüştü. Rumelihisarı'nın inşası sürerken Bizans İmparatoru'ndan maaşına zam yapılmasını istemiş ama Urban Usta'nın bu isteği kabul edilmemişti.
Bu nedenle, hem intikam almak hem de daha fazla para kazanmak amacıyla, "işi ehline veren" II. Mehmet hükümdarlığındaki Osmanlı'nın hizmetine girmişti.
Urban Usta, II. Mehmet'e, İstanbul'un hatta Babil'in surlarını yerle bir edebilecek toplar yapabileceğini, sanatından emin olduğunu, ancak ne kadar uzağa atabileceğini bilmediğini söylemişti.
Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmet hesapları kendisinin yapacağını söyleyerek, Urban'ı bir an önce dediği gibi bir top dökmesi için görevlendirdi.
Urban Usta tarafından yapılan ilk büyük top, Rumelihisarı'na kondu ve Boğaz'dan izinsiz geçmeye çalışan bir Venedik yelkenlisi batırıldı. Diğer topların da yerleştirilmesiyle Boğaz'da geçiş kontrol altına alındı, İstanbul'un ana ikmal yolu böylece kesilmiş oldu.
Rumelihisarı'ndaki toplar denize paralel olarak dümdüz fırlatılabilmeleri için tam su kenarına yerleştirilmişti. Fakat ortada yine de bir sorun vardı: Gemileri topla batırmak düşünüldüğü kadar kolay değildi.
Geleneksel olarak topların mesafesini uzatmanın tek yolu, havaya doğru eğimli atışlar yapmaktı. Fakat havaya doğru ateş edildiğinde, sadece top mermisi düştüğü anda gemiyi vurma şansı oluyordu.
Dönemin bir görgü tanığı, Türklerin bu sorunun üstesinden nasıl geldiklerinin ipuçlarını veriyordu: "Denizin üzerinde dümdüz giden dev gibi yuvarlak toplar atıyorlar ve sanki onları yüzdürüyorlardı."