Keşif Değil, İşgal: Sömürgecilik Çağı
Kelimeler, masumiyetten heyecana, öfkeden sevimliliğe kadar insan ruhunda derin yankılar uyandırır. Ancak bazı kelimeler vardır ki, bıraktıkları tek his yalnızca öfkedir. İşte bu kelime, sömürgecilik... Sömürgecilik; haklara kasıtlı saldırı, kültürleri yok etme ve topraklara gaspçı bir baskınlık kurma eylemidir. Bu sistemin, iyi olarak nitelendirilebilecek ne bir gerekçesi ne de iyimser bir tarafı mevcuttur. Gerçekleri, çarpıtılmamış bir bakış açısıyla görmenin zamanıdır. Keşif değil, yalnızca işgal olan o karanlık çağa dair bilmeniz gerekenler...
◾ Sömürgecilik, küresel tarihi derinden etkileyen ve basit bir siyasi olgunun ötesinde çok katmanlı etkileri olan bir süreçtir. Bu olgu, sadece siyaset ve ekonomi alanlarıyla sınırlı kalmamış; aynı zamanda eğitim, kültür ve ideoloji gibi toplumsal yaşamın temel direklerinde de kalıcı izler bırakmıştır.
◾"Sömürgecilik" teriminin özündeki anlamı daha iyi kavramak için, temel bileşen olan "sömürü" ifadesine odaklanmak gerekir. Sömürü (İstismar), en yalın tanımıyla:
- Bir bireyin emeğinin veya çabasının karşılığının adil bir şekilde verilmemesi ve bu yolla o kişinin kullanılmasını ifade eder.
- Daha geniş bir anlamda ise, bir kişinin rızası olmadan onun zamanından, enerjisinden veya diğer kaynaklarından faydalanılması anlamına gelir.
Özetle sömürü, bir ilişkinin ya da sistemin adaletsizlik üzerine kurulu olduğunu ve temelinde bir istismar durumu barındırdığını vurgular. Sömürgecilik de bu istismar durumunun devletler veya uluslar arası düzeyde kurumsallaşmış bir biçimidir.
◾ Sömürü kavramı, günümüz iktisadi düzeni olan kapitalizm ile yakından bütünleşmiştir ve çoğu zaman ondan ayrı düşünülemez.Günümüzde sıkça kullanılan kapitalizm ifadesi, esasen:
-
Piyasaya tümüyle hâkim olmayı ve onu kontrolü altında tutmayı amaçlayan bir iktisadi üretim tarzının adıdır.
-
Kapitalist sistemde temel amaç, kâr maksimizasyonudur. Bu amaç, üretim araçlarına sahip olan sınıfın (sermaye sahibi) emeği kiralamasına ve bu emekten artı değer elde etmesine dayanır.
Sömürü, kapitalist sistemin temel direği olan artı değer (bir işçinin ürettiği değer ile aldığı ücret arasındaki fark) kavramıyla doğrudan ilişkilidir.
◾ Sömürü, sadece uluslararası bir eylem değil, aynı zamanda günlük yaşamdaki iş ilişkilerinde de kendini gösteren bir olgudur. Sömürünün işçi-işveren ilişkisindeki yaygın örnekleri şunlardır:
Ücretin Ödenmemesi (Emek Hırsızlığı): Bir işverenin, çalışanın hak ettiği maaşını hiç ödememesi durumu. Bu, çalışanın sarf ettiği zamanın ve enerjinin karşılığının doğrudan gasp edilmesidir.
Zam Hakkının Gasbı: Sözleşmeyle veya yasal olarak belirlenen zam döneminde zamlı maaşın verilmemesi veya yasal sınırların altında bir artış yapılması. Bu durum, çalışanın emeğinin güncel piyasa değeri karşısında düşük tutulmasıyla sonuçlanır.
Her iki örnek de, bir tarafın (işveren) diğer tarafın (çalışan) emeğinden ve ekonomik hakkından haksız yere fayda sağlaması, yani sömürülmesi sonucudur.
◾ Sömürgecilik denildiğinde akla ilk olarak, 15. yüzyıl sonunda Avrupalı denizcilerin Amerika kıtasına ulaşmasıyla başlayan ve tüm dünyayı derinden etkileyen süreç gelmektedir. Ne yazık ki bu süreç, zamanla Afrika, Güney ve Güneydoğu Asya'yı da kapsayacak şekilde yayılmış ve küresel düzeni kökten değiştirmiştir.
◾Sömürgeciliğin tarihi, doğuşu, toplumlar üzerindeki etkileri ve farklı türleri hakkında yanıtlanması gereken pek çok temel soru bulunmaktadır. Bu konuları mümkün olduğunca detaylı bir şekilde ele alıp yanıtlayacağız:
-
Sömürgecilik nasıl doğdu ve gelişti? (Kökenleri ve itici güçleri)
-
Farklı sömürgecilik türleri nelerdir? (Yerleşimci, ticari, vb.)
-
Sömürgeleştirilen toplumların tepkileri neler oldu? (Direniş, asimilasyon, kültürel değişim)
◾ Orta Çağ'ın sonlarına doğru barutun kullanılmaya başlanması ve akabinde ağır topların geliştirilmesi, merkezi yönetimlerin askeri kapasitesinde devrim niteliğinde bir artış sağladı. Bu teknolojik ilerleme, krallıkların veya imparatorlukların daha geniş insan topluluklarını ve büyük coğrafyaları merkezi bir otorite altında daha verimli bir şekilde idare etmesine ve kontrol altına almasına olanak tanıdı. Feodal beylerin ve kale surlarının geleneksel savunma gücünü ortadan kaldırarak merkeziyetçi devletlerin önündeki engelleri kaldırdı.
◾Tarihsel olarak, ok ve yay gibi geleneksel aletlerin kullanıldığı savaşlar, askerlerin uzun süreli ve meşakkatli talim ve eğitimler almasını gerektiriyordu. Ancak barutun keşfi, savaşın doğasını ve dengelerini kökten değiştirdi. Yeni silahlar, geleneksel askeri becerilerin ötesinde kitlesel güç ve lojistik üstünlük gerektiren bir çağı başlattı. Bu teknolojik sıçrama, sadece savaşların değil, tüm dünya tarihinin ve siyasi coğrafyasının yeniden şekillenmesine yol açan en kritik gelişmelerden biri oldu.
◾ Barut bir baskı aleti olarak karşımıza çıktı. Sömürgeciliğin doğurduğu sonuçlar ise pek çok direnişi de beraberinde getirdi. Bu direnişler, Avrupalıların silah ve teknolojileri olduğundan bastırılmıştı.
◾ Avrupalı koloniciler tarafından sömürülen topluluklar, sömürgeci şiddet politikalarına karşı ilk anlardan itibaren güçlü bir direniş sergilemişlerdir. Bu direniş hareketleri, sömürgeci yayılmacılığı durdurma ve kendi egemenliklerini koruma çabasıyla ortaya çıkmıştır. Ancak, direnişin başarısını büyük ölçüde etkileyen kritik bir faktör vardı. Kolonici güçler ile yerel topluluklar arasındaki teknolojik farkın doğurduğu büyük eşitsizlik. Özellikle askeri teknoloji alanındaki bu uçurum, sömürgeci şiddetin baskın çıkmasına ve yerel direnişlerin çoğunun başarıya ulaşmasının engellenmesine neden olan temel etken olmuştur.