Kurtuluş Savaşı'nın unutulmayan kahramanı; Fatma Seher
Milli Mücade'de kadın-erkek demeden destan yazan Türk halkının kahramanlıkları aradan geçen yıllara rağmen hiçbir zaman unutulmadı. Tıpkı ufak tefek görüntüsüne tezat cesaretiyle, kurtuluş mücadelesine destek veren Fatma Seher gibi... En zor zamanlarda dahi mücadeleyi bırakmayan Fatma Seher hakkında bilinmesi gerekenleri sizler için derledik.
Beni yakaladıktan zaman gözlerim bağlanarak, kendi mevzilerinin iki saat gerisinde bir yere götürülmüştüm ve burada gözlerimdeki mendil çözüldü ve sürmeli köyünde kurmuş oldukları karargâhlarında yarım saat isticvap edildim; benden izahat almak için mütemadiyen sıkıştırıyorlardı; ben de verdiğim cevaplarda kaçamak cevaplar veriyordum. Bunlar arzu ettikleri maksadı temin edemediler. Bunun üzerine, Başkumandanları olan Tirikopis'in yanına götürdüler. Beni görünce son derece hayretle bana bakıyordu ve "Sen Kara Fatma!" diye üç defa hayretle ismimi tekrarladı. Biraz sonra hayret ettiğinin sebebini son sualinden anladım. Meğer bunlar, Kara Fatma'yı devasa bir şey tahayyül ediyorlarmış ve bende bunlara cevaben "Anadolu'daki Kara Fatmaların en kuvvetlisi benim" demiştim. Beni bilahare bir yere kapadılar. Evvela başıma dört tane süngülü nöbetçi diktiler; birkaç gün geçtikten sonra bir kişiye indirilmişti. Her gün beni mütemadiyen dövüyorlardı. Gücüm tükenmeye başlamıştı. Bir gün nöbetçinin yanına bir misafir arkadaşı geldi. Şarap içiyorlardı. Misafir olan arkadaşı kalktı gitti. Bu nöbetçi şarap içmeye devam ediyordu. Her halde çok içmiş olmalı ki sabaha karşı sızdığını gördüm. Fakat bir türlü inanamıyordum. Bir iki yoklamadan sonra hakikaten sarhoş olduğuna kanaat getirmiştim. Elindeki silahı alarak ortalık ağarmadan yola çıktım. On dokuz gün esaretin öldürücü ezalarına maruz kaldıktan sonra nihayet bir hayli müşkülattan sonra kaçmaya muvaffak oldum. Bursa'nın işgalini duyunca halime bakmadan Sürmeli köyündeki ovada kıtamın başına geçtim. Bu muvaffakiyetimden dolayı Üsteğmenliğe terfi edildim."
Fatma Seher Hanım, Bursa zaferini ise şöyle anlatır:
"Bursa Cephesi'nde harbe girdim. Bizim vazifemiz kıtanın gerilerine akın etmek ve yollarını kesmekti. Vazifemizde başarılı oluyorduk. Yunanlılar bizim ordunun hücumuna fazla dayanamadı. Bozgun başladı. Birkaç gün içinde Yunan'ı denize döktük. Artık vazifem bitmişti. Yorgun vücudumu dinlendirmek için izin verdiler."
İstiklal mücadelesinin büyük kahramanlarından Fatma Seher, İstiklal madalyasıyla ödüllendirildi.
Mili Mücadele'de Adana, Dinar, Afyonkarahisar, Nazilli, Sarayköy ve Tire'de asker olarak çalıştı. Sovyetlerin askerlik işleriyle ilgili olarak gittiği Rus konsolosluğunda onunla tanışan bir Rus diplomatının anılarında da yer alan Kara Fatma adeta uluslararası bir üne kavuştu. Bu diplomatın anılarında ondan şöyle bahseder:
"Fatma Çavuş kısa boylu, zayıf, enerjik yüzlü, kara gözlü bir kadındı. Fatma'nın sırtında siyah bir ceket, altında çizgili bir eteklik, ayağında çizme vardı, belindeki geniş kuşağında tüfenk mermisi, kama, omuzunda kayış görünüyordu. Başını bir yemeni ile sarmıştı".
Zaferden sonra terhis edilen Kara Fatma, yokluk içinde yaşamasına rağmen, kendisine bağlanan üsteğmenlik maaşını "Ben bütün mücadeleleri vatanım ve milletim için yaptım bir beklentim yok." diyerek Kızılay'a bağışladı.
Kara Fatma, 1930'lu yıllarda büyük sıkıntılar içerisindeyken kendisiyle röportaj yapan Mekki Sait Bey'e şunları anlatır:"İşten bahsediliyor… İş bulamıyorum ki… Kapıcılık, kolculuk bulsam çöpçülüğe de razıyım. Kızımla torunlarıma bakayım."
"55 yaşındayım. Askere 24 yaşında girdim. Seferberlikte Kars, Kağızman, Bayazıt taraflarında çalıştım. 275 kişilik bir çetenin reisi idim. İstiklal Harbi'nde Garp Cephesi'nin hemen her tarafında bulundum. Bereket Alakaya taarruzunda, sonra Düzce'de eşkıya ile müsademede Sivrihisar'da, bir de Değirmendere'de yaralandım. Bunlardan başkan ufak tefek sıyrıklar, çizikler onları saymıyorum. Kızımın parmaklarını da şarapnel kesti. Zavallı yarı deli vaziyettedir. Yetimleri bana kaldı. Çalıştığım sürece amirlerimin takdirlerini kazandım. Bütün sefaletimi unutturan, beni yaşatan bu İstiklal madalyasıdır. Açım, ama şerefliyim!"
Kara Fatma, 1944 yılında Defterdarlık'ta bir işe yerleştirildi. 22 Şubat 1954 yılında ise özel bir kanunla ömür boyu 170 lira maaş bağlandı. Fakat ertesi yıl 2 Temmuz 1955'te yılında maddi sıkıntılar içinde vefat etti.