Mekke’nin fethi ne zaman? Mekke'nin fethi kısaca…
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed, Hudeybiye Antlaşması'nın müşriklerce bozulması nedeniyle Mekke'yi fethetmek üzere 10 bin kişilik bir ordu ile yola çıktı. Müslümanların zaferiyle sonuçlanan Mekke'nin fethi, tarihe "fethu'l-fütûh" olarak geçti. Buradaki fetih, düşman elindeki bir şehrin alınmasından ziyade Mescid-i Haram'ın kontrolü ve Kâbe'nin fethi anlamına da geliyor; aynı zamanda kalplerin Allah'ın dinine, İslam kapısının bütün insanlığa açılışını da ifade ediyordu. Bu sebeple Mekke'nin fethedilmesi İslam fetihlerinin başlangıcı kabul edildi. Peki, Mekke'nin fethi ne zaman? Mekke'nin fethi kısaca…
Mekke müşriklerinin Safvân bin Ümeyye kumandasında İkrime bin Ebû Cehil ve Süheyl bin Amr gibi Mekke eşrafı ile çoğunluğu müttefik kabilelerin kuvvetlerinden oluşan birliğinin yerleştirildiği güneydeki Lît adı verilen yerden şehre giren Hâlid bin Velîd, Handeme dağının eteklerinde bunları kısa sürede bozguna uğratıp şehrin fethi sırasındaki tek mukavemeti kırdı.
Hâlid bin Velîd'in Hazvere çarşısına kadar kovaladığı bu kuvvetlerden canlarını kurtaranlar evlerine kapanarak ya da silâhlarını bırakarak eman aldılar. Çatışmalarda Mekkelilerden 12 veya 28 kişi ölmüş, Müslümanlardan ise iki veya üç kişi şehid olmuştu.
Kumandanlığını Sa'd bin Ubâde'nin yaptığı Ensar birliği Mekke'nin batı tarafından, Zübeyr bin Avvâm'ın kumanda ettiği muhacirlerden oluşan sol kol birliği de kuzeyden şehre girdi. Merkezî birliğin başında bulunan Hz. Peygamber ise Mekke'nin yukarı kısmından kuzeybatıdaki Ezâhir yolunu takip ederek Mekke'ye girip Hacûn'da konakladı ve diğer birliklerle Safâ tepesinde buluştu.
Resûl-i Ekrem'in Mekke'ye hangi tarihte girdiği konusunda farklı rivayetler bulunmakla birlikte fethin 11 Ocak 630'da gerçekleştiği genel olarak kabul edilir.
Daha sonra Mescid-i Harâm'a giden Hz. Peygamber, Kâbe'yi tavaf ettikten sonra yaptığı konuşmada Mekke'nin harem olduğunu ve bu statüsünün devam edeceğini vurguladı; Mekkelilere verilen eman neticesinde umumi af ilân edildiğini belirtti.
Mescid-i Harâm'a, daha önce belirtilen kişilerin evlerine ve kendi evine sığınanlarla silâhlarını bırakanların emniyette olduğunu, esir alınanların öldürülmeyeceğini ve hiç kimsenin takibata uğramayacağını bildirdi.
"Demi heder edilenler" diye anılan ve Hz. Peygamber ile Müslümanlara karşı düşmanlıklarıyla tanınan on kadar kişi umumi affın dışında bırakıldı. Bunlardan yakalanan üçü öldürülmüş, İkrime bin Ebû Cehil gibi bir kısmı Mekke'den kaçmış, bir kısmı da sonradan affedilmiştir.
Kâbe ve çevresi şirk alâmetlerinden temizlendikten sonra Kâbe'nin içinde iki rekât namaz kılan Resûl-i Ekrem, Bilâl-i Habeşî'ye Kâbe'nin damına çıkarak ezan okumasını emretti. Mekkeliler Hz. Peygamber'e biat edip Müslüman oldular. Kendilerine esir muamelesi yapılmayarak serbest bırakılan bu kişilere "tulekâ" denilmiştir.
Resûl-i Ekrem, fetih konuşmasında ayrıca hac ve Mekke idaresiyle ilgili hicâbe (sidâne) ve sikâye dışındaki bütün görevleri ilga ettiğini bildirdi. Bir süre Hz. Peygamber'in uhdesinde kalan iki görev, esasları yeniden belirlendikten sonra Câhiliye döneminde aynı görevleri yürütmüş olan Osman bin Talha'ya ve Hz. Abbas'a devredildi.
Attâb bin Esîd Mekke valiliğine, Saîd b. Saîd çarşıyı kontrol görevine getirilirken Muâz bin Cebel yeni Müslüman olan Mekkelilere Kur'an'ı ve dinî esasları öğretmekle vazifelendirildi.