Osmanlı tarihçiliği hakkında bilinmesi gereken 22 detay
Osmanlı tarihçiliğinin başlangıcı, devletin kuruluş tarihine bakıldığında oldukça geç bir döneme rastlar. Devlet-i Aliyye'nin kuruluşuna dair bilgiler konusunda tarih kitaplarında da oldukça az bilgi bulunur. O dönemi aydınlatan en önemli eserlerin başında ise Bizans tarihçilerinin ve dönemin ünlü seyyahlarının kaleme aldığı kitaplar gelir. Peki, Osmanlı tarihine dair ilk eser ne zaman yazıldı? Osmanlı tarihçiliğinin özelliği nedir? Vakanüvis nedir? Şehname nedir? En ünlü Osmanlı tarihçileri kimlerdir? Bu soruların cevaplarını derledik.
Şehnâme yazıcılığı Fatih devrinde başlamıştır. Fatih, Şehdî'yi tarihi hadiseleri şehnâme tarzında yazması için görevlendirmiş, ancak bu ilk şehnâme denemesi başarılı olamamıştır. II. Bayezid, devrinde resmi tarih yazıcılığı ilk ürünlerini Farsça olarak İdris-i Bitlisî, Türkçe olarak da İbn Kemal'in eserleri ile vermişti.
İdris-i Bitlisî Heşt Bihişt isimli eserinde ilk sekiz Osmanlı padişahını Farsça olarak anlatır. II. Bayezid'in emriyle kaleme alınan bu eserde İran tarihçiliğinin önemli isimleri olan Vassaf ve Cüveyni tarihleri model alınmış ve oldukça süslü bir üslup kullanılmıştır. Bu eserde Osmanlı tarihinin ilk dönemleri için fazla orijinal bilgi bulunmamaktadır.
Şehnâmecilik edebi tarihçiliktir ve bu tarz, İran tarihçiliğinin ürünüdür. Bu tarihçiliğin ortaya çıkıp yaygınlaşmasında Firdevsi'nin meşhur manzum destanı Şehname'nin büyük rolü olmuştur.
Süslü bir üslubu, manaya tercih eden, hadiselerde gerçeği aramak yerine, tarihin ahlaki değerlerini ortaya koymayı gaye edinen ve yazarın içinde bulunduğu çevrenin görüşlerini aksettiren şehnamecilik, Müslüman hükümdarların saraylarında kabul görmüştür.
Şehnâmeler genellikle Farsça şiir olarak yazılmakta ve minyatürlerle süslenmektedirler. İran'da yazılmış şehnamelerindeki minyatürler savaşları, saray hayatını, törenleri, yani gerçek hayatı yansıtmaktadır.
Farsça mensur olarak yazılanlar ve 16'ncı yüzyılın sonlarından itibaren Türkçe manzum ve mensur olarak kaleme alınmış şehnâmeler de vardır.
Fatih döneminde başarılı olamayan şehnamecilik, Kanuni devrinde resmi bir müessese haline gelmiş ve 16'ncı yüzyıl sonlarına kadar İran'dan gelen yazarlar bu görevi üstlenmişlerdir.
Bu devrin ilk şehnamecisi olan Arifî Fethullah Çelebi, Şehdî tarafından yarım bırakılan şehnâmeyi yeniden kaleme almıştır. Farsça olarak yazılan 60 bin beyitlik Şehnâme-i Âl-i Osmân beş cilttir.
Vakanüvis, "vaka yazan" manasına gelir. Bu tarihçiliğin özelliği hadiselerin yıl yıl anlatılmasıdır. Vakanüvis kelimesi ilk başta "vek'ayinüvis" olarak kullanılıyorken, sonradan "vakanüvis"e dönüşmüştür.
IV. Mehmed devrinin tarihini kaleme alan Abdurrahman Abdi Paşa, ilk vakanüvis olarak zikredilmekle beraber bu iddia kabul görmemiştir. 16'ncı yüzyılda "vekayinüvis" unvanı tarih yazıcıları için kullanılsa da vakanüvisliğin Divân-ı Hümâyûn'a bağlı devamlı bir memuriyet olarak ortaya çıkması Naimâ ile başladı.