Osmanlı Uleması aynı hazirede
Çoklu organ yetmezliği nedeniyle geçtiğimiz gün yaşamını yitiren İstanbul âşığı tarihçi Semavi Eyice, hocaların hocası Halil İnalcık'ın Fatih Haziresi'ndeki kabrinin yanı başına defnedilecek. Ulemanın bir arada defnedildiği Fatih Haziresi, tarihimizin en büyük âlimlerinden birçoğunun da ebedi istirahatgâhı.
2011 yılında sanat tarihi dalında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne layık görülen Eyice, aynı zamanda Türkiye Bilimler Akademisi Bilim Ödülü'nün sahibi. Osmanlı ve Bizans tarihi uzmanı olan Eyice'nin 400'ü aşkın bilimsel makalesi ve çok sayıda kitabı bulunuyor.
Bir "İstanbul âşığı" olarak da tanınan Eyice, Anıtlar Kurulu'nda görev yapması dolayısıyla birçok tarihi yapının yok olmaktan kurtarılmasına olanak sağladı. Eyice'nin ayrıca İstanbul'un tarihi eserleri konusundaki çalışmalarının dışında Toroslar'daki arkeolojik alanlar ve Balkan ülkelerindeki Osmanlı eserleri hakkında araştırmaları da bulunuyor.
Hazirenin tarihi pek uzağa gitmiyor. Buraya ilk defnedilen kişi, 1871'de vefat eden Şeyhülislam Mehmed Refik Efendi. Öyle düşünceli bir zat imiş ki, Yusuf Kâmil Paşa onu gördüğünde "Efendi hazretleri vahiy bekliyor!" diye latife edermiş. Cenazesine İstanbul'un bütün uleması ve devlet adamları katılmış ve Ahmed Cevdet Paşa o gün "Bugün fıkıh hazinesini buraya defnediyoruz…" cümlesini söylemiş.
Fotoğrafta görülen, hazirenin giriş hizasında bulunan bu örfî destarlı sade kitabe, ömrünü bir ilimden diğerine koşmakla geçirmiş büyük bir âlime, Çarşambalı Hacı Ahmed Hamdi Efendi'ye ait.
Hayatının ilk yılları ve ilim tahsili devresini Osmanlı'nın son döneminde geçiren ama erken cumhuriyet devrine de yetişen Ahmed Hamdi Efendi, aynı zamanda Ahıskalı Ali Haydar Efendi'nin üstadı olarak biliniyor. Yani bugün ülkemizin en büyük cemaatlerinden birinin doğuşunda imzası olan ve nice insana hidayet olmuş bir silsilenin başında.
Bu zevkli kitabe ve süslü şahide altında dinlenen ise, yine Fatih'ten bir âlim zat; ama sıradan bir âlim değil. Osmanlı padişahlarının önemli bir geleneği olan "huzur dersleri"ne katılan biriymiş Osman Safiyyüddin Efendi ve padişah ile ilim meclisi kurabilecek mertebedeymiş. Soyu Ahıska'ya dayanan Gürcülerden.
Ahmed Amiş Efendi, bir mutasavvıf hatta tarikat şeyhi olmasına, imamlık payesi taşımasına rağmen Fatih Sultan Mehmed'in türbedarı olarak bilinegelmiş. Tuna'dan Kırım'a, oradan İstanbul'a uzanan zor bir hayat hikâyesini Osmanlı'nın sallantılar ve bunaltılarla dolu yıllarında Fatih türbedarlığı görevini icra ederken tamama erdirmiş. Türbenin diğer nöbetçileri gibi o da burada dinleniyor, elbette hanımı Rüveyde Hanım da beyinin yanına defnedilmiş. Bu hanım efendinin kitabesinde saliha kadınlardan olduğu yazılı.
Fatih Camii'nde ders veren Karinâbâdî Abdurrahman Efendi'den icazet alıp camideki muallimliği sürdüren diğer bir isim de Ahmed Asım Efendi. Babası ve dört kardeşi de dersiam olan bu âlim ailenin parlak bir ismi olmuş Ahmed Asım Efendi. Anadolu ve Rumeli kazaskerliği yapmış, Sultan Abdülaziz'in önünde huzur derslerine katılmış ve Fetvahane'de görev almış bu büyük âlimi ne yazık ki hakkıyla tanımıyoruz.