Osmanlı'nın ihtişamlı saltanat geleneği: Kılıç alayı
Osmanlı'nın saltanat geleneği kılıç töreni, tarihi kaynaklarda "taklid-i seyf, takallüd-i şemşir" olarak da geçerdi. Bu adetin kesin tarihi belli olmasa da Peygamber Efendimizin savaşlarda kılıç kuşandığı bilinirdi. Kılıç alayı, Osmanlı'nın en ihtişamlı saltanat geleneğiydi. Yeni hükümdarın halk içine ilk çıkışı, kılıç kuşanma münasebetiyle tertiplenen alayla olurdu. Avrupa'daki taç giyme töreni, Osmanlı'daki kılıç kuşanmaya denk gelirdi. İstanbul'un fethinden sonra kılıç kuşanma merasimi, Peygamberimizin mihmandarı Eyüp Sultan'ın türbesinde icra edilirdi. Peki, kılıç merasimi nasıl icra edilirdi? Padişahlara kim kılıç kuşatırdı?
Kılıç töreni tarihi kaynaklarda "taklîd-i seyf, takallüd-i şemşîr" olarak da geçer. Bu geleneğin kesin tarihi belli olmasa da Peygamber Efendimizin savaşlarda kılıç kuşandığı bilinir. Bazı sahabelere de kılıç kuşatırdı. Hayber'in fethi sırasında Hz. Peygamber Hz. Ali'ye zırh giydirip kılıç kuşattı.
Sonraki yıllarda Abbasi halifeleri, Hz. Peygamberden intikal eden kılıcı kuşanırdı. Kılıçlar, hükümdarlık alametlerinden biriydi. Abbasi halifeleri hilat giydirir, kılıç kuşatırdı. Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey'e, I. Mesud'a da kılıç kuşattı. Bu gelenek, Osmanlı'ya intikal ederek kendine has bir gelişme gösterdi.
Osmanlı'da kılıç kuşanma törenleri hükümdarlık alameti olarak kabul edilirdi. İlk kılıç kuşanan Osmanlı padişahı Yıldırım Bayezid'di. Niğbolu zaferinden sonra Abbasi Halifesi Yıldırım Bayezid'a "sultânü'r-Rûm" unvanını tevcih ederken bir de kılıç gönderdi. Sultan bu kılıcı ise dönemin en önemli alimi Emir Sultan'ın eliyle kuşandı. Fakat hükümdarlık alameti olarak ilk kılıç kuşanma merasimi 1421 yılında II. Murad'ın cülûsundan gerçekleşti. Sultan yine Emîr Sultan eliyle Bursa'da yapıldı.
Yeni hükümdarın saraydaki biat merasiminden sonra halk içine ilk çıkışı, kılıç kuşanma münasebetiyle tertiplenen alayla olurdu. Bu Osmanlı tarihinin en önemli ve ihtişamlı törenleriydi. Avrupa'daki taç giyme töreni, Osmanlı'daki kılıç kuşanmaya denk gelir.
Kılıç alayları iki aşamada icra edilirdi. Kılıç alayı denilen birinci aşama, merasimin yapıldığı yere kadar gelinişi ihtiva ederdi. İkinci kısım ise mukaddes emanetlerden olan kılıçlardan birinin kuşanma safhasıdır. Buna taklîd-i seyf denirdi.
Kılıç alayının, cülusun kaçıncı günü ve hangi gün yapılacağı hususunda kesin bir tarih yoktu. Cülus esnasındaki durum ve padişahın arzusu bu konuda belirleyiciydi.
Alayın yapılması kararlaştırıldığında, törene katılması gerekenlere bir gün öncesinden davet tezkireleri gönderilirdi. Ertesi gün davetliler resmî elbiseleriyle sabah erkenden saraya gelirdi. Kapıkulu ocaklarından ilk olarak top arabacılar, sonra sırasıyla topçular, cebeciler ve yeniçeriler gelir ve yolun iki tarafına dizilirlerdi.
Padişah sabah namazını kıldıktan sonra, alayın hazır olduğu uygun saatte kendisine haber verilirdi. Eyüp'e kara yoluyla gidecekse alayla Bâbüssâde'den çıkıp, askerlerin arasından yoluna devam eder, Fatih'in türbesini ziyaret ettikten sonra Eyüp'e inerdi. Deniz yoluyla gidecekse Harem-i Hümayûn'un Perde Kapısı'ndan çıkıp, atla sahildeki Sinan Paşa köşküne iner, buradan dümenini bostancıbaşının tuttuğu üç fenerli saltanat kayığıyla Eyüp'e geçerdi.