Sultan Abdülaziz nasıl katledildi?
Sultan Abdülaziz, milletine üstün hizmetler sağlamış, orduyu dönemin en modern silahlarıyla donatarak dünyanın ikinci büyük donanması haline getirmiş bir padişahtı. Bu hizmetleri nedeniyle hedef haline geleceğini ise tahmin bile edemezdi. Abdülaziz, İngiltere ve Mason Localarının devlet içindeki muhaliflere verdiği destekle, tahttan hâl' edildi. Birkaç gün sonra ise odasında bilek damarları kesilmiş olarak ölü bulundu. Peki, masonik darbe ile tahttan indirilen Sultan Abdülaziz nasıl katledildi? Kızı Nazime Sultan, şahit olduğu bu hain komployu nasıl anlattı?
Çıkarılan karışıklar sonucunda amacına ulaşan cunta, kabineyi ele geçirmeyi başardı. Ardından da 29 Mayıs 1876'da, saray kuşatılarak Şehzade Murad Efendi dairesinden çıkarılmış ve kendisine çete mensuplarınca biat edilmişti.
Sultan Abdülaziz ise Topkapı Sarayı'na hapsedildi. Birkaç gün sonra Feriye Sarayı'na nakledilen Sultan Abdülaziz, burada kendisine reva görülen pek çok eziyetten sonra ölü bulundu.
Sultan'ın intihar ettiği duyuruldu; oysa bir cinayete kurban gitmişti. Küçük bir makasla iki bileğini birden kesmesi imkânsızdı.
Cunta, Sultan'ı öldürmekle kalmadı. İhtilâl sırasında Abdülaziz'in mal varlığı dışında padişahın annesi, eşleri ve bütün harem halkının mücevherleri ve kıymetli eşyalarına da el konuldu. Elde edilen servet de, V. Murad'ın borçları için kullanıldı. Bu darbe sırasında haremde yaşananlar ise ilk kez karşılaşılan hadiselerdi.
İbretle gözlenecek bir başka husus da Sultan Abdülaziz'in Kur'an-ı Kerim okuduğu sırada kalleşçe katledilmiş olmasıydı. Okuduğu mushafa Abdülaziz'in kanı sıçramıştı.
İslam'a olan bağlılığı ile tanınan Sultan Abdülaziz'in "intihar" ettiğine dair sahte beyan, bu mushafın sonundaki sayfaya şu sözlerle yazılmıştı:
"Hudâvendigâr Sultan Abdülazîz Hân Hazretleri millet-i İslâmiye tarafından hal' olunduğu günün beşinci Pazar günü Fer'iyye Sarayı'nda bir sagîr mıkras ile (küçük makas ile) kendüsini iki kollarının kan damarlarını kesüp irtihâl-i dâr-ı bekā eylemişdir. Hudâ rahmet eyleye. Bu mushaf-ı şerîfin bulaşmış olan kan dahî, vucûdundan akan kan olduğu ma'lûm olmak üzere, işbu mahalle şerh ile iktifâ kılındı.
Cemâziye'l-evvel 1293."
Padişahın katledilmesine şahit olan Sultan Abdülaziz'in kızı Nâzime Sultan ise gördüklerini, 1940'lı yıllarda Beyrut'ta yaşadığı sırada, yeğeni ile evli olması hasebiyle akrabalığı da olan Adil Sulh isminde bir ilim insanına anlatmıştı.
Onun da oğlu Munah Sulh, babasından intikal eden bu vesika ve bilgileri o zaman tarihçi-yazar olan Halid Ziyâde'ye vererek El-Hayat Gazetesi'nde "Osmanlı Sultanı Abdülaziz'in vefatındaki esrar kızının şahitliği ile dağılıyor" başlığıyla makale olarak yayınlatmıştı.
Makalenin bu konu ile ilgili kısımlarından Nâzime Sultan'ın anlattıklarının tercümesi şöyle:
"Kuşkusuz, babamın intihar ederek vefat ettiğine hükmedenler aldatıcılardır. Ben babamın öldürülüşüne bizzat kendi gözlerimle şahit oldum. Gördüklerim şundan ibarettir:
Bir gün babam sarayın salonlarından birinde oturuyordu. Ben de hemen yanı başında idim. O zaman on yaşında idim. Birden yanımıza pehlivan gibi sekiz adam girdi. Kuvvetli ve kötü niyetli oldukları belli oluyordu. Babam onları görünce kötü niyetli olduklarını anladı. Kurtulmaya çalışarak ayağa kalktı.