Sultan Abdülhamid'in ilk kez sergilenen şahsi eşyaları
Sultan II. Abdülhamid çok yönlü bir padişahtı; şehzadeliği döneminde başladığı marangozluğa, padişahlığı süresince de devam etti. Osmanlı'yı şahlandıracak projeler üzerinde çalıştı. Bu hem onun sanatçı yönünü hem de devlet adamlığı yönünü gösteriyordu. Bugünlerde Abdülhamid ile ilgili kıymetli bir sergi açıldı. Tören kılıcı, kamçısı, mühür ve marangozluk takımlarının yer aldığı şahsi eşyaları, artık sürekli görülebilecek.
Fikriyat.com olarak yerinde incelediğimiz sergi ve Sultan Abdülhamid'in marangoz ustalığına dair detayları, Saray Koleksiyonları Müzesi Sorumlusu Güller Karahüseyin ile konuştuk.
Eserlerden siyah kaplı ve kabzalı olan tören kılıcının üzerinde kabartma çiçekler bulunuyor. Kabza arkası ve siperlik balçağı bulunan kılıçta Osmanlı arması yer alıyor. Kılıcın bir yüzünde kabartma yazılar işlenmişken diğer yüzüne ise ay yıldız mevcut. Kamçı ise altın tel örmeli, sedef saplı.
Karahüseyin, kılıcı ve altıgen formlu kamçısı hakkındaki bilgileri şöyle detaylandırdı:
"Sap 6 bölüme ayrılmış durumda, daha doğrusu altıgen. Yine sedef bir sap ve üzerinde Rumi bezekler var. Baş kısmında bir sedef rozet üzerinde arusek sedefle Sultan Abdülhamid'in baş harfleri olan "ayn ve ha" harflerini görüyoruz.
Kılıç üzerinde de yine Sultan Abdülhamid'in isminin baş harfleri olan "ayn ve ha" harfleri işlenmiş durumda. Zülfikar oluklu inen kılıç tek uçla sonlanıyor. Üzerinde de yine duaların kabartma olarak işlendiğini görüyoruz. Dualar ise şöyle:
"Maşallah, Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm ve Hasbunallahu ve ni'mel vekil."
Bu duaların işlenmiş olması da gücün kudretin sadece Allah yardımıyla elde edildiğini ifade etmesi bakımından oldukça önemli."
Günümüzde mutfakta kullanılan her eşyanın geçmişteki halini görebileceğimiz bir mutfak bölümü de müzede sergileniyor. Geçmişte soğutucu olarak kullanılmış dolap şeklindeki objeler hakkında bilgi veren Karahüseyin, bu soğutucuların bir tarafında musluklu hazne olduğunu ve o hazneye kar ile buz konulduğunu anlattı. Karahüseyin şöyle devam etti: "O dönemde Hazîne-i Hâssa'ya bağlı bir daire vardı: Karhan-i Amire dairesi. Bu dairenin görevi, kışın karları ve buzları depolayıp muhafaza etmek, bunların yazın kullanılmasını sağlamaktı."