Zamanımızın çizelgesi takvimler
İnsanlar çağlar boyunca zamanı saptama noktasında gökyüzü gözlemlerine önem vermişlerdir. Zamanın, belli bir olay başlangıç alınarak sıralanmasına ise "takvim" denir. İnsanoğlunun taş üzerine kazılı Antium Takvimi ile başlayıp miladi takvime kadar gelen bir takvim süreci vardır. Peki insanoğlunun zamanı sıraya dizdiği takvimlerin mahiyeti nedir? Kaç çeşit takvim vardır, Türklerin tarih boyunca kullandıkları takvimin yanında dünyada en çok kullanılan takvim hangisidir? İçinde yaşadığımız anı ihtiva etmesi açısından "zaman" kavramı evrenselken, neden aynı toplumun tarihi ve kültürü içerisinde bile değişik takvimler meydana çıkmıştır? Tüm bu soruların cevabını ve daha fazlasını derledik.
Türklerin İslamiyet'i kabul ettikten sonra kullandıkları, ay yılını esas alan bir takvim sistemidir. Bu takvimde Hz. Ali'nin önerisiyle Hazreti Muhammed'in Mekke'den Medine'ye hicret olayının gerçekleştiği gün başlangıç olarak kabul edilir ve hicretten 17 yıl sonra bu sistem kullanılmaya başlanır. Hz. Muhammed'in torunu Hz. Hüseyin'in Kerbelâ'da şehit edildiği ay (680) olan muharrem ayı ise yılbaşı kabul edilir.
Hicri takvim sisteminde aylar her sene yer değişmekte, bir tarihte yaza gelen ay, yıllar sonra kışa gelebilmektedir. Tarihlemedeki bu tutarsızlığa karşın güneş ve ay tutulması günlerinin kolayca tespiti, mehtaplı veya karanlık gecelerin belirlenmesi bu sistemde daha kolaydır. Hicri takvim isimleri;
1- Muharrem,
2- Safer,
3- Rebî'ül-evvel,
4- Rebî'ül-âhir,
5- Cemâziyel evvel,
6- Cemâziyel âhir,
7- Receb,
8- Şâban,
9- Ramazan,
10- Şevval,
11- Zilka'de,
12- Zilhicce.
Celâleddin Melikşah'ın isteğiyle Nizamülmülk tarafından şair ve matematikçi olan Ömer Hayyam'ın başkanlığında birçok astronomi ve kozmografya bilgininden oluşan bir kurula hazırlatılmıştır. Takvim güneş yılı esas alınarak düzenlenmiştir. Celâleddin Melikşah'ın isteği ile hazırlandığı için Celali takvimi olarak anılmıştır.
Takvim başlangıcı 15 Mart 1079, Hicri 9 Ramazan 471 olan nevruz günüdür. Celâli takvimi ay adlarının Farsça olmasının dışında tam bir Türk takvimidir.
4.İlhanlı takvim sistemi
Hindistan'da kurulmuş olan başta Babür Devleti olmak üzere diğer Türk devletleri ile Mahmud Gazan (1295-1304) zamanında İlhanlılarda Celâli takvimi üzerinde bazı değişiklikler yapılarak adına İlhanlı takvimi denilen yeni bir takvim meydana getirilmiştir. Güneş yılı esas alınarak düzenlenen bu takvimde yılbaşı yine Nevruz günüdür. Bu takvimin ayırt edici özelliği, ay uzunluklarının önceki takvimlere göre farklılık göstermesidir.
Celâli takviminden sonra Osmanlılar resmî olarak yeniden hicri takvimi kullanmaya başlamışlardır. Osmanlı'da mali durumda aylarla ilgili sıkıntılar meydana geldiği için Avrupa ile uyum sağlanabilmesi amacıyla Başdefterdar Hasan Paşa'nın önerisiyle 1677 yılında "Rumi takvim" adı verilen yeni bir sistem geliştirildi. Sadece ekonomik işlerin yürütülmesinde kullanıldığından "mali takvim" hem hicrete hem de güneş yılına dayandığından "hicri şemsî takvim" adlarıyla da anılan takvim, 1677 yılından itibaren bazı alanlarda 1840 yılından itibaren ise resmen kullanılmaya başlanmıştır.
Bu takvimde kullanılan aylar sırasıyla Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Teşrinievvel, Teşrinisâni, Kânunuevvel, Kânunusâni ve Şubat adlarını taşıyordu. Takvime ilişkin son değişiklik 10 Ocak 1945'te bazı ay adlarının değiştirilmesiyle yapılmıştır. Buna göre teşrinievvel, teşrinisani, kânunuevvel, kânunusani isimleri ekim, kasım, aralık ve ocak biçiminde Türkçeleştirilmiştir.
Hz. İsa'nın doğumunu başlangıç ve dünyanın güneş etrafındaki dönüş süresini bir yıl olarak kabul eden günümüzde kullandığımız takvimdir. Mısırlıların bulduğu bu takvim, Yunan ve Romalılar tarafından geliştirilmiş, İyon ve Yunanlar kanalıyla Batı'ya aktarılmıştır.
Bu takvimde yıl 365 gün 6 saattir. Rumi takvimde de de ayların toplamı 365 gün olduğundan zamanla bu takvimle Hicri Takvim arasında 11 günlük fark ortaya çıkmıştır. Hicri yıl ile Jülyen yılı arasındaki 11 günlük farkın giderilmesi için her 33 yılda bir, bir hicret yılı Rumi Takvimden düşülüyordu. Giderek artan farklar sebebiyle, Osmanlı'nın mali işlerinde aksaklıklar yaşanmış ve bu takvime geçiş yapılmıştır.
İslamiyet'in erken dönemlerinden itibaren Müslüman ilim adamları ve idarecileri Ay'ın ve Güneş'in hareketlerini takip etmeye başlamışlardır. Zamanla bu ilgi Müslümanların vaktin düzenlenmesinde hayli ileri bir seviyeye gelmelerine, dolayısıyla astronomide öncü bir rol oynamalarına sebep olmuştur. İslam dünyası için namaz vakitlerinin belirlenmesi oldukça önemliydi. Söz konusu namaz vakitleri sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı olmak üzere Güneşin gökteki konumuna göre belirleniyordu.
Bahsettiğimiz üzere Celâlî takvimi, Büyük Selçuklu Sultanı Celâleddin Melikşah'ın (1072-1092) emriyle Ömer Hayyâm başkanlığında kurulan bir astronomi heyetinin eski İran (dolayısıyla İskender ve Jülyen) takvimlerindeki yanılgının giderilmesi için yaptığı çalışmanın ürünüdür. Selçuklu Sultanı Celâleddin Melikşah'ın takvimin düzeltilmesi yolundaki emri üzerine Ömer Hayyâm'ın başkanlığında Ebü'l-Muzaffer İsfizârî, Meymûn b. Necîb el-Vâsıtî, Abdurrahman Hâris ve Muhammed Hâzin'den teşekkül eden bir kurul oluşturuldu. Kurul Yezdicerd ve İskender takvimlerini inceledikten sonra bunları düzeltmek yerine yeni bir takvim tertibine karar verdi ve sonuç olarak Celâlî takvimi ortaya çıktı.
Rönesans döneminde, 15'inci yüzyılda yaşayan ünlü matematikçi ve astronom Regiomontanus kaynak olarak Müslüman kitaplarını kullanırken, modern astronominin kurucusu kabul edilen Kopernik, De Revolutionibus adlı eserinin birçok yerinde 11'inci ve 10'uncu yüzyıllarda yaşayan Müslüman astronomlar Zerkâlî ve Bettânî'ye atıfta bulunuyordu.