Kemal Tahir'in son gecesi
Bir yemek tarifinden, bir alaturka makamdan Türkiye'nin yakın tarihi, bugünü ve geleceği okunur mu? Dün Dündür/Mehmet Barlas kitabı, dünü anlatırken, bugünün ve geleceğin de panoramasını çiziyor. Türkiye ve dünya siyasetini avucunun içi gibi bilen usta gazeteci Barlas'ın hayatını ve anılarını anlattığı kitabın en ilgi çekici yeri ise Kemal Tahir'in ölümünden önceki son gecesinde yaşananlar…
Kemal Tahir'in babasının arkadaş ekibinden olduğunu ve 16 yaşındayken Tahir'le tanıştıklarını dile getiren Barlas, "Kişiliğinde beni en çok etkileyen özellik, hayata küsmemiş olmasıydı. Ben on iki sene haksız yere hapis yatsam herkesten nefret ederdim. Üstelik sanatım yüzünden. Nazım Hikmet gibi o da hayata küsmemişti, insanları seviyordu" diyor.
Barlas dünü anlatırken, bugünün ve geleceğin de panoramasını çiziyor. Türkiye ve dünya siyasetini avcunun içi gibi bilen usta gazeteci, müziğe ve edebiyata olan sevgisi ve derin bilgisiyle de kendisine hayran bıraktırıyor.
Dün Dündür'ün sunuş yazısı ise Barlas'ın yakın dostu Selim İleri'den…
"Mehmet'in anılarını arada bir anlattığına tanık oldum. Hep bunların yazıya geçirilmesini istiyordum. Yakın dönem siyasi hayatımızın acı tatlı panoraması. Mehmet Barlas bu yazı çizi işini, hele kişisel anıları söz konusu olunca geçiştiriyordu. Bu ilkyaz Göksan Göktaş, 'Mehmet Barlas'la bir nehir söyleşi için çalışıyoruz,' dediğinde çok sevindim. Göksan'ın titizliğini bildiğimden Mehmet Barlas'ın artık kitap fikrini geçiştiremeyeceğini düşündüm. Ben bu yazıyı yazarken, nehir söyleşinin adı tam kesinleşmemişti; Dün Dündür deniyordu, öyle mi kalır, bilmiyorum. Uzun yıllar boyunca güncel siyasetin çerçevesinde tanıdığımız Mehmet Barlas, Dün Dündür'de herhalde pek bilinmeyen bir kimlikle karşımıza çıkacak. Yani, hep uygarca yaşamalardan yana, sürgit arayışıyla..."
Göksan Göktaş, giriş yazısında kitapta okuyucuyu nelerin beklediğini şu sözlerle anlatıyor:
"Bu kitapta neler konuştuğumuzu, neleri açığa çıkardığımızı şöyle özetleyeyim... Bazı insanlar vardır, incelik ve zekâ konusunda çok ilerdedirler. İşte, meslek büyüğüm Mehmet Barlas da böyle biri. Öyle ki bu insanlarla hayatlarını konuşurken sıkıcı bir kronolojiye bağlı kalamazsınız. Bu sebeple, sadece Türkiye'nin değil, dünyanın yakın siyasi tarihine tanık olmuş ve bu denklemi harfiyen çözmüş bu çok önemli gazeteciyle sohbetimizde, hem kendi hayatını hem de memleket meselelerini okuyacak, onun kişisel tarihinin Türkiye'nin ve dünyanın yakın tarihiyle kesiştiği noktaları görecek, dahası eski CHP bakanlarından biri olan babası Cemil Sait Barlas'tan yadigâr dostları Münir Nurettin Selçuk'un yanı sıra Kemal Tahir, Hasan Âli Yücel, Aziz Nesin, Orhan Kemal ve daha nice önemli edebiyatçıyla anılarından haberdar olacaksınız. Ama bence bu söyleşiden bize kalan en önemli ayrıntı şu: Mehmet Barlas sadece Türkiye siyasetini çok iyi okuyan bir yazar değil, aynı zamanda sağlam bir entelektüel, sıkı bir edebiyat okuru, rocktan caza geniş bir yelpazede mükemmel bir müzik dinleyicisi. Bir yemek tarifinden, bir alaturka makamdan Türkiye'nin yakın tarihi, bugünü ve geleceği okunur mu? Okunur. Nasıl olduğunu ilerleyen sayfalarımızda göreceksiniz..."
CHP'li babanın Demokrat Partili oğlu
Babam CHP bakanlarındandı biliyorsunuz... 1950'ler, ilkokuldayım... Adnan Menderes'in oğullarından biri bizim okuldaydı. Babalarından ötürü sınıfın çoğunluğu Demokrat Partiliydi. Sonra ben de Demokrat Parti'yi sevdim içten içe... 1950'de ilk serbest genel seçim yapıldı. O sırada yuvarlak cep aynaları vardı. Arkalarında parti flamaları olurdu. Halk Partisi'ninkinde altı ok, Demokrat Parti'de de DP harfleri... Ben de o aynalardan aldım. DP olandan. Eve geldim, "Bak baba, ne aldım," dedim. Güldü tabii!
Babamın dostlarından Kemal Tahir'le 13-14 yaşlarımdayken tanıştım. Her dakika beraberlerdi babamla, bir ekiptiler. Sabahattin Selek, Kemal Tahir, Tahir Alangu... Hatta şöyle diyordu bana Kemal Tahir: "Herkesin babası ona para mirası bırakır, senin baban bizi miras bıraktı sana." Tahir'in kişiliğinde beni en çok etkileyen özellik, hayata küsmemiş olmasıydı. Ben on iki sene haksız yere hapis yatsam herkesten nefret ederdim. Üstelik sanatım yüzünden. Nâzım Hikmet gibi, o da hayata küsmemişti, insanları seviyordu. Her şey konuşulurdu bizim evde Kemal Tahir'le. Siyasetten sanata aklınıza gelebilecek her şey... Biz daha sonraları arkadaş olduk onunla. Aziz Nesin'le sofralar kurardı Kadıköy'de, Lozan Kulüp'te. Kemal Tahir'le oraya çok gittik. Ajda Pekkan'ı da ilk defa orada dinledik mesela. Ajda Pekkan o zaman 12 yaşındaydı. Annesi getirmiş meğer sahneye çıkıp şarkı söyledi.