Neşet Ertaş gariplik temasını türkülerinde nasıl işledi?
Türkülerinde kendi hayatını anlatan Neşet Ertaş, sanatı kadar mütevazı kişiliği ve her konseri öncesinde sevenlerine söylediği "Ayaklarınızın türabı, gönüllerinizin hizmetçisiyim!" sözleriyle gönülleri fethetti. Garibi, garipliği iyice içine sindirmiş olan saz ve söz ustası Neşet Ertaş, eserlerinde garibi sadece mahlas olarak kullanmadı, bazı eserlerine isim de yaptı. Bu nedenle onun eserlerini bir feryat, bir ses olarak okuyup, dinlemek gerekir. Anadolu'nun gözü kulağı Neşet Ertaş'ı vefat yıl dönümünde sevgi, saygı ve rahmetle anıyor; garip temasını türkülerinde nasıl işlediğine değiniyoruz.
Garip gezdim el içinde,
Halden bilmez kul içinde,
Bunca acı dil içinde
Az mı çektim az mı çektim.
Gönül aşığı bu türküsünde de aç susuz, cebi parasız ve yüreğinde toprağından götürdüğü dertleri, sıkıntıları ile kalabalığın arasında boğulduğu günlere değinir. Koca şehrin içinde kimsesiz, bir başına, yurdundan yuvasından koparılmış bir ceylan misali herkesten kaçıyordu. Bu şehirli, süslü insanların arasında yalnızlıkla baş başa kalması sadece İstanbul yıllarında değil Ankara ve Almanya' da yaşadığı yıllarda da oldu. Bir başına, tek odalı evlerde yaşadı ve ne koca şehre ne de insanlara alışabildi. Maalesef geçim derdi onu kendini anlamayan, derdinden haberdar olmayan, içinde gizli dertleri ile o şehirlerde o insanların arasında yaşamaya mahkûm etti. Bütün bu yaşadıklarını gariplik teması içinde sevenlerine ulaştırdı.
Yandı ciğer yandı bir su veren yok,
Azgın yaralara melhem süren yok,
Bir garibim şu halim bilen yok,
Yandı garip bağrım nar oldu gitti.
Yüreğinde yanan aşk ateşi o kadar büyük o kadar derinindi ki gönlüne kimseyi koyup sevemedi. Gönül yarası durmaksızın kanıyor, garip gönlünden anlayan, bilen kimseyi bulamıyordu. Çektiği sevda acısını garipliği içinde haykırma fırsatı buldu.