Nezaket: Bir Zayıflık Göstergesi mi?
Uzman Aile Danışmanı Saliha Erdim, Vav TV'de yayınlanan "Ailede Benden Bize" programında, nezaketin bireysel ve toplumsal hayattaki dönüştürücü gücünü derinlemesine ele aldı. Modern çağda nezaketin zayıflık gibi algılanmasının ne kadar yanlış olduğuna dikkat çeken Erdim, nezaketin aslında bir güç, bir duruş ve bir bilinç hali olduğunu vurguladı. Aile içi iletişimde, küçük bir tebessümün, yumuşak bir sözün, kalpleri nasıl birbirine yakınlaştırdığını örneklerle anlattı.
🔸Nezaket sadece bir görgü kuralı değil; insana kendini değerli, görünür ve anlamlı hissettiren bir davranış biçimidir. Erdim'e göre nezaket, zekânın asaletiyle birleştiğinde, insan ilişkilerinde gerçek bir iyileşme başlıyor. Programda, iletişimde nazik olmanın karşı tarafı küçültmeden, yargılamadan ve kırmadan konuşabilme sanatı olduğu ifade edildi.
Kısacası, nezaket sadece söylenen sözde değil, insanın varoluş biçiminde, hal ve tavrında gizli bir zarafettir.
🔸Günümüzde nezaketli olmanın sıklıkla bir güçsüzlük göstergesi olarak algılandığına dikkat çekildi. Birçok insanın "nazik olursan bu hayatta çok üzülürsün, kırılırsın, ezilen taraf olma" gibi düşüncelerle kaba davranmaya meylettiği belirtilirken, Saliha Erdim bu algının yanlış olduğunu kesin bir dille ifade etti: "Nezaket güçlü olmak demektir". Mevlana'nın "Her şey incelikten ama insan kabalıktan kırılır" sözüyle nezaketin hayatımızdaki vazgeçilmez önemine değinildi.
🔸İnsanın kalbi kırıldıkça sadece duyguları değil; kendisi olma süreci, ilişkileri ve insanlara olan güveni de zarar görüyor. Özellikle yakın çevreden gelen kırıcı söz ve davranışların etkisi çok daha derin olabiliyor. Bu noktada nezaket; onarıcı, şifalı ve kalpleri birbirine yaklaştıran bir özellik olarak öne çıkıyor.
🔸Her ne kadar toplumsal bir erdem gibi görülse de nezaketin kaynağı bireyin iç dünyasıdır. İnsan, ancak içten güçlenirse dış dünyanın olumsuzluklarına karşı sağlam kalabilir. Saliha Erdim bu noktada şu önemli vurguya yer verdi: "Kendine nazik olmayan, başkasına da olamaz. Kendiyle barışık olmayan, kimseye huzur veremez."
🔸Programda, şehirleşmenin, hızın ve özellikle medyanın nezaket üzerindeki yıkıcı etkilerine dikkat çekildi. Küfürlü konuşmaların espri, şiddetin komedi gibi sunulması; dilimizi, anlayışımızı ve hayatı algılayış biçimimizi bozuyor. Modern yaşamın dayattığı tüketim kültürü, insanı kendi özünden koparıyor.
Bunu aşmak için önerilen bazı yollar:
- Doğru bilgi kaynaklarına yönelmek (ayetler, hadisler).
- Medyanın etkisine karşı bilinçli bir duruş sergilemek.
- Günde en az 10 dakika Allah'la baş başa kalmak, dua etmek ve ruhu arındırmak.
İZLEMEK İÇİN 👇
🔸Çocuklar, içinde yetiştikleri ortamın yansımasıdır. Ailedeki öfke ve saygı eksikliği, çocukların ilerideki ilişkilerini olumsuz etkileyebilir. Tartışma anlarında kullanılan yıkıcı dilin temelinde çoğu zaman çocuklukta bastırılmış öfkeler yatıyor.
🔸Erdim, bu noktada şu önerileri paylaştı:
- Öfkeliyken tartışmayı tırmandırmamak.
- Gerekirse "Haklısın hayatım, özür dilerim" diyerek ortamı yumuşatmak.
- Sakinleşince konuyu yeniden, yapıcı şekilde ele almak.
- Nezaketin bulaşıcı olduğunu unutmamak; bir kişi nazik olursa, karşısındaki kişi de zamanla bu dili benimser.
🔸Saliha Erdim, kendi evliliğinden de örnek verdi. Eşinin öfkelendiği anlarda sergilediği sakin duruşun, zamanla ilişkilerini nasıl olumlu etkilediğini anlattı. Bu tavrın, Peygamber Efendimiz'in (SAV) şu hadis-i şerifiyle örtüştüğünü belirtti: "Haklı olduğu hâlde tartışmayı terk edene cennet ırmağının kenarında bir köşk vaat edilmiştir."
🔸Programın sonunda Erdim, nezaketin yalnızca bir sosyal davranış değil, aynı zamanda kişinin kendi iç dünyasına, insanlarla ilişkisine ve Allah'la olan bağlarına yaptığı bir yatırım olduğunu vurguladı. "Verdiğin her şey sana geri döner." Bu ilkeye dayanarak, güzel sözlerin ve davranışların hem diğer insanların gönlünde hem de insanın kendi iç dünyasında iyileştirici etkiler doğuracağını ifade etti.
"Nezaket önce bize lazım. Bizde başlar, bizden taşar ve eninde sonunda mutlaka ötekine ulaşır."