Yalanlardan gerçeklik üreten siyasi dalga: Post-Truth
Doğruların ve hakikatlerin önemini yitirdiği bir dönemden geçiyoruz. Siyasette yalanla gerçek iç içe geçti. Bu durumun karşılığını net olarak veren bir kelime 2016 senesinde "yılın kelimesi" seçildi. Bir tür siyasi dalga haline gelen bu kelime günümüzde de varlığını sürdürüyor. İşte gerçeğin çarpıtılması ile oluşturulan, sahte gerçeklik anlamına gelen Post-Truth kelimesiyle ilgili detaylar…
Sosyal paylaşım sitelerinde gördüğümüz olan "troll" ifadeleri, gerçekliğin çarpıtılmasındaki etkenlerde sadece biridir. Bir duyguyu, düşünceyi, söylemi gerçekliğinden koparıp kaos oluşturarak söylemek, salt anlamı yitirir ve hatta söylem sahibi söylemediklerinin sorumlusu olabilir. Bu bakımdan, troll dediğimiz kişiler de post-truth kavramının içinde önemli bir yere sahiptir.
Post-Truth politika kültürünün varlığının ortaya çıkışı 90'ların başında oldu. İlk uygulamalar da 2016 yılında Trump'ın başkanlık seçimleri ve İngiltere'nin 'Brexit' kampanyasıydı. İlkinde Trump, seçmenlerin göçmen karşıtlığı duygusuna seslendi ve kampanyasında ısrarla ABD'de 30 milyon yasadışı göçmen olduğunu söyledi. Oysa rakam 11 milyondu.
Birçok politikacı, insanların desteğini almak amacıyla bu kavramdan yararlanır. Son dönemde bilinçli bir biçimde Türkiye'de de bu kelime varlığını gösteriyor. AK Parti ve Erdoğan'a karşı düşmanlaştırılan bazı toplumsal kesimler gerçekleri görmeyecek noktaya getirildi. 31 Mart'ın ardından Binali Yıldırım'a atılan iftiralar verilebilecek en basit örneklerden biri. Halka ve büyük kitlelere hitap edilen popülist konuşmalarda bu kelimenin varlığını görmek mümkün. Bu konuşmalarda sık sık halk için tarzı söylemler kullanılır ve her sorun bu söylemlerle çözülmeye çalışılır. Post-Truth söylemleri çekici kılan en belirgin neden ise anlatılış şeklinde yatıyor.