Eğitimi
İlk öğrenimine Hacı Ahmet Amiş Efendi'nin nezaretindeki sübyan mektebinde başladı. Medrese eğitiminin yanı sıra tahsiline Tırnova Rüştiyesi'nde devam etti. Sanatçı, rüştiyeden mezun olduktan sonra da Arapça, Farsça ve İslami ilim dersleri almayı sürdürdü.
Henüz 15 yaşındayken güzel yazısı nedeniyle Tırnova sancağı muhasebe kalemine memur oldu. Görevi sırasında muhasebeyi öğrenen Ertuğrul, Dede Efendi'nin talebelerinden Meytabzade'nin öğrencisi Cudi Efendi'den de musiki dersleri aldı.
Musiki eğitimi
Usta edebiyatçı, Tırnova'dayken keman ve kanun dersleri aldı, İstanbul'a geldikten sonra ise Tanburi Ali Efendi, Kemani Aleksan Ağa, Hacı Faik Bey ve bestekar Şevki Bey'in öğrencisi oldu.
Mesleki çalışmaları
Osmanlı-Rus savaşı sırasında, Balkanlardaki istilalardan dolayı 20 yaşında İstanbul'a gitti. 1899'da Divan-ı Muhasebat üyesi oldu, bir süre sonra ise Mabeyn-i Hümayun bütçesini hazırlayan komisyona alındı. Titiz, dürüst ve çalışkan biri olarak tanınan Ertuğrul, başarılı çalışmalarından dolayı dördüncü dereceden mecidi ve üçüncü dereceden Osmanlı nişanı payelerine layık görüldü.
Vefatı
Münzevi, gösterişsiz bir hayat sürdüren Ertuğrul, 29 Ocak 1946'da 96 yaşındayken İstanbul'da hayatını kaybetti. Mütefekkir, vefatından önce Cağaloğlu ve Büyükada'daki evleriyle, basılmamış eserlerini ve bütün kitaplarının basım hakkını Darüşşafaka'ya bağışladı.
Ruhçu düşünce
Ertuğrul, materyalizm felsefesinin yaygınlaşmaya başladığı döneminde fikirleriyle İslam düşmanlarına karşı büyük bir mücadele vermiştir.
Ruhçu ve maneviyatçı bir düşünceyi savunan Ertuğrul'a göre varlık; ebedi ve ezeli, bir olan Allah'ın ta kendisidir. Allah haricindeki diğer varlıklar ise O'nun sıfatlarının yalnızca bir görünüşüdür.
Vahdet-i vücud
Ertuğrul'u pek çok mutasavvıftan ayıran yönü ise vahdet-i vücud felsefesinde Kur'an-ı Kerim ve hadis kaynaklı ilerlemesidir. Yazar, tasavvufun kaynağı olarak sunulan, Hint, Yunan ve İran menşeli fikirleri reddeder. Çünkü Ertuğrul'a göre vahdet-i vücud, çoğunlukla aralarında büyük benzerlik varmış gibi sunulan ve dikte edilen panteizmden keskin çizgilerle ayrılır. Panteizmde tabiat, bir ilah konumundadır. Nesnelerin doğasında geçicilik olduğu için tabiata bu denli kutsiyet atfetmek maddecilikten manaya geçişi ve asıl hakikate ulaşmayı engeller.
Yayınlamış eserleri
Maddiyyun Mezhebinin İzmihlali” (Materyalizmin İflası ve İslam)
“Kitabı-ı İzale-i Şükuk” (Şüpheleri Giderme Kitabı)
“Vahdet-i Vücud ve Muhiddin-i Arabi”
“Küçük Kitapta Büyük Mevzular” (İman Suallere Cevaplar)
“Enver-i Hakikat" (Hakikat Nurları)