Arama

  • Anasayfa
  • Tarih
  • Sultan Abdülhamid'in evlatlarına nasıl kıyıldı?

Sultan Abdülhamid'in evlatlarına nasıl kıyıldı?

Parasızlıktan ve açlıktan ölen Ahmet Nureddin Efendi; aidat ödenmedi diye kabri kaldırılan kemikleri de kimsesizler mezarlığındaki mazgala atılan Şehzade Orhan Efendi; ev sahibinin acıyarak kira almadığı köhne bir pansiyon odasında vefat eden Zekiye Sultan; Arnavutluk’ta bir Nazi toplama kampında tifodan ölen Naime Sultan… Sultan Abdülhamid’in sefalet içinde sürgün hayatı yaşayan ve sahip çıkılmadığı için mezarları dahi olmayan evlatları… Ecdadımız… Vatansızlık ve bakımsızlık içinde yok olup gittiler...

Sultan Abdülhamid’in evlatlarına nasıl kıyıldı?
Yayınlanma Tarihi: 31.07.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 31.07.2018 12:32

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra 1924'de halifeliğin kaldırılması ve Osmanlı hanedanının yurtdışına çıkmaya zorlanmasıyla Fransa'ya da yoğun göç yaşandı. Başta son Halife Abdülmecit olmak üzere Fransa'yı tercih edenlerin büyük bölümü sefalet içerisinde yaşamlarını sürdürmeye çalıştı. Fransa'da hayatını kaybeden hanedan üyelerinden birçoğu ise o dönemde Türkiye'nin kabul etmemesi nedeniyle Fransa hükümeti tarafından Faslılara hediye edilen Bobigny Müslüman Mezarlığı'na defnedildi. 1937'de açılışı gerçekleştirilen mezarlığa ilk olarak II. Abdülhamit'in kızı Ayşe Sultan'ın eşi Mehmed Ali Rauf; son olarak ise 1973 yılında hayatını kaybeden Sultan V. Murat'ın torunu Şehzade Osman Fuat'ın cenazesi defnedildi.

Sultan Abdülhamid'in evlatlarından sadece 1945 yılında hayatını kaybeden Şehzade Ahmed Nureddin'in mezar taşı günümüze ulaşabildi. 1952'de Paris'te bir otel odasında öldükten sonra Ahmed Nureddin'in yanına defnedilen II. Abdülhamit'in diğer oğlu Şehzade Abdürrahim Hayri'nin ise ismi silinmiş mezar taşı günümüze ulaşmış. Diğer mezar taşları ise kaybolmuş durumda.

AİDAT ÖDENMEDİĞİ İÇİN, KEMİKLERİ BİR ÇUKURA ATILDI

Şehzade Mehmed Orhan

Şehzade Mehmed Orhan, 2. Abdülhamid tahtan indirilirken dünyaya geldi. Çocukluğu parasızlık içinde geçti. Sürgüne gönderildiğinde Harbiye Mektebi'ne daha yeni başlamıştı. Budapeşte'den Beyrut'a, Peşte'den Nice'e geçti. Nice'den Buenos Aires'e ulaştığında henüz 21 yaşındaydı. Elini cebine attığında onu hayatta tutacak sermayesi ise sadece 8 Frank kadardı. Burada Kayserili bir Türk sayesinde teneke fabrikasında işçilik, hamallık, şoförlük yaptı. Evlenmek istedi ama kimliği olmadığı için evlenemedi. Kahire'de Mısırlı Prens Yusuf Kemal, Mehmed Orhan'a 100 Lira borç verdi.

Mehmed Orhan bu parayla kendine Playmouth marka bir otomobil alarak taksicilik yaptı. Arabasının arkasında Prens Mehemmed Orhan yazdırdı. Birçok ülkede roman gibi hayat süren Abdülhamid'in torunu Mehmed Orhan, hep haymatlosluğunun (vatansızlığının) fukaralığını çekti. Mehmed Orhan Marsilya Konsolosluğu tarafından kendisine nüfus kâğıdı ve Türkiye pasaportu verildiğinde 82 yaşındaydı.

Türkiye'ye gelmeden bir yıl önce de Türk vatandaşlığını alan Orhan Efendi, İstanbul'da 20 gün kalmış ardından Fransa'ya dönmüştü. Yıllarca vatansız kalan Orhan Efendi, kavuştuğu vatanını bir daha görmek istemiş ancak bu arzusunu yerine getiremeden Nice'de 12 Mart 1994'de, 85 yaşında vefat etmişti.

AİDAT ÖDENMEDİĞİ İÇİN, KEMİKLERİ BİR ÇUKURA ATILDI

İstanbul'a tekrar kavuştuğunda aradan 62 yıl geçmişti. İki yıl sonra vefat ettiğinde 6 kişilik bir cemaat eşliğinde fakirlerin gömüldüğü bir mezarlığa defnedildi. Cenaze namazını akrabası Melike Sultan'ın para ile tuttuğu 4 Tunuslu kıldı.

Mehmed Orhan'ın mezarının yeri şu an bilinmemektedir. Çünkü mezarı için ödenmesi gereken 200 Euro aidat ödenmediği için, kemikleri umumi bir çukura atılmıştır. Tarihte 2. Abdülhamid'in yerine geçecek diye beklenen şehzadenin kabri yoktur.

BİR PARKTA AÇLIKTAN VEFAT EDEN ŞEHZADE
Şehzade Ahmed Nuri Efendi

Şehzade Ahmed Nuri Efendi 46 yaşında bir miralay olarak sürgüne gitti. Seyyar satıcılık yaparak ekmek parası kazanmaya çalıştı. 1944 senesinin Ağustos ayında Fransa'daki bir parkta açlıktan vefat etti. Polis parkta ölü olarak bulduğu Ahmed Nuri Efendi'nin cebinde 1800 Frank ve bir mektup buldu. Mektupta şöyle yazıyordu: 'Ben ölürsem, kimseyi suçlamayın; zira açlıktan ölüyorum. Bir sinemada piyano çalarak hayatımı kazanıyordum. Şimdi bu işi de bulamıyorum. Cebimdeki para ile felanca dükkândan tabut alıp beni defnedersiniz.' 2. Abdülhamid'in oğlu Ahmed Nuri Efendi kimsesizler mezarlığına defnedildi…

Şehzade Abdürrahim sürgünde kaldığı otelde bir gün ablasının odasına girer. Üstü başı perişan… Elindeki filede birkaç konserve, bir elbise fırçası ve yarım şişe kolonya vardır. Fileyi ablasına verdikten sonra odasına girer. Yüksek doz morfinle 28 yıllık sürgün hayatına son verir. Son vasiyeti cebinde kalan 200 Frank'la cenaze masraflarının karşılanması ve arkasından Kur'an-ı Kerim okutulmasıydı.

Paris'te parasızlıktan ve açlıktan ölen Ahmet Nureddin Efendi; aidat ödenmedi diye kabri kaldırılan kemikleri de kimsesizler mezarlığındaki mazgala atılan Şehzade Orhan Efendi; kuru ekmek parçaları ile karnını doyuran Fatma Aliye… Sultan Abdülhamid'in sefalet içinde sürgün hayatını yaşayan evlatları… Ecdadımız… Vatansızlık ve bakımsızlık içinde yok olup gittiler.

SÜRGÜNDE SOĞUKTAN VEFAT EDEN BİDAR SULTAN
Bidar Sultan

Bidar Sultan, ailesiyle birlikte Orient Ekspres'le sürgüne çıktığında henüz iki aylıktı. Bidar'ın anlamı uykusuz demek. Ancak onun küçük bedeni sürgün soğuğuna dayanamadı ve yolculuğun sonunda her ne kadar ailesi uyandırmaya çalışsa da uyanamadı. İki aylıkken sürgünde soğuktan vefat eden Bidar Sultan 2. Abdülhamid'in torunuydu…

Tarihte Bidar Sultan'ın adı, sürgünün en genç ve ilk kurbanı olarak geçer. Sürgün hikâyesi Bidar'ın kısacık ömründe son buldu ama babası Abdülkadir Efendi için uzun ve dert dolu geçti. Bidar Sultan vefat ettikten sonra ailesinin yanlarında götürdüğü nakit para bitti. Satılacak mücevher de kalmayınca yokluk iyice hissedildi. Ailesi kaldıkları otelden ucuz bir pavyona geçti. Babası saraydayken öğrendiği keman sayesinde evinin nafakasını çıkarmaya çalıştı. Orkestrada kemancılık yapan Abdülkadir Efendi, önce borçla sonra hastalıklarıyla baş edemedi. Aile Sofya'ya göçtü. Abdülkadir Efendi, Kral 3. Boris sayesinde kemancılıktan kantarcılığa terfi etti.

1944 yılında vefat ettiğinde, Müslüman Mezarlığı'na cesedi kokmadan gömüldüğü için, diğer sürgünlere göre şanslıydı. Abdülhamid'in mirası önce kâtibi sonra dişçi Sami Günzberg tarafından iç edilmeseydi, belki Abdülkadir Efendi ve ailesinin sürgün hayatı daha rahat geçerdi.

KÖHNE BİR PANSİYON ODASINDA VEFAT EDEN KIZI

Sultan Abdülhamid'in kızı Zekiye Sultan, Fransa Pau'da, ev sahibinin acıyarak kira almadığı köhne bir pansiyon odasında vefat etti. Cenazesi bir Müslüman memlekete götürülmek üzere bir kilisenin bodrumunda kaldı. İki sene sonra kimsesizler mezarlığında bir çukura atılmıştır. Boğaz Köprüsü'nün altında bugün Reina'nın bulunduğu yerde 110 hizmetkârın çalıştığı muhteşem bir yalısı bulunan, her ay fakirlere binlerle altın dağıtan Sultan'ın bir mezarı bile yoktur.

Sultan Hamid'i bir başka kızı Naime Sultan, Arnavutluk'ta bir Nazi toplama kampında tifodan öldü. Beraberindeki dört cariye, Sultan'ı teçhiz edip bir köy mezarlığına defnettiler. Sultan Mecid'in torunu İbrahim Tevfik Efendi, Nice'de sefalet içinde öldü. Kimsesizler mezarlığında bir Hristiyanın yanına atılıverdi. Oğlu Burhaneddin Cem Efendi'ye bu da nasip olmamış; Amerika'da bir krematoryumda yakılmıştır.

3 DEFA NAKLEDİLEN MEZARLAR

Zevci 1937'de Paris'te vefat eden Ayşe Sultan, o sırada Paris'te bulunan Cezayirli âlim Sidi Kaddur Ben Gabrit'in yardımı ile Afrikalılara mahsus Bobigny Mezarlığı'na defnetti. Bundan sonra hânedandan Paris'te ölenler hep buraya defnedildi.

İskenderiye'de vefat eden hânedan efradının haylisi, Prens Ömer Tosun Paşa'ya ait türbenin hazîresine defnedilmiştir. Nâsır zamanında, yol geçme bahanesiyle türbe tahrib edildi. Buradaki hânedan kabirleri Kâhire'deki Abbasiye'ye naklolundu. 1952'deki bulvar inşaatı bahanesiyle bunlar da kaldırılarak, Afifi'ye nakledildi. 1961'de Hulvan otobanı vesilesiyle buradan da alınıp harap hâldeki Hıdiv Tevfik Türbesi'ndeki bir mezarın içine topluca konuldu. (Ekrem Buğra Ekinci, Mezarları Bile Olmayan Osmanoğulları)

AHMED NUREDDİN'İN GÜNÜMÜZE ULAŞABİLEN MEZAR TAŞI

Behice Sultan, Ahmed Nureddin ve Mehmed Bedreddin adlarını taşıyan şehzadeleri doğurdu. Ahmed 43 yaşında, sürgünde, Paris'te vefat etti ve Bobigny Müslüman Mezarlığı'na gömüldü. Mehmed ise 2,5 yaşında bir hastalıktan öldü.

Sadece 1945 yılında hayatını kaybeden II. Abdülhamid'in oğlu Ahmed Nureddin'in mezar taşı günümüze ulaşabildi. 1952'de Paris'te bir otel odasında öldükten sonra Ahmed Nureddin'in yanına defnedilen II. Abdülhamit'in diğer oğlu Şehzade Abdürrahim Hayri'nin ise ismi silinmiş mezar taşı günümüze ulaşmış. Diğer mezar taşları ise kaybolmuş durumda.

FRANSA'DAKİ ŞEHZADE KABİRLERİNİN İÇLER ACISI DURUMU

Fransa'nın başkenti Paris'teki Bobigny Müslüman Mezarlığı'ndaki Osmanlı hanedan üyelerinin kabirleri bakımsızlık sebebiyle ortadan kaybolmak üzere. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra 1924'de halifeliğin kaldırılması ve Osmanlı hanedanının yurtdışına çıkmaya zorlanmasıyla Fransa'ya da yoğun göç yaşandı.

Başta son Halife Abdülmecit olmak üzere Fransa'yı tercih edenlerin büyük bölümü sefalet içerisinde yaşamlarını sürdürmeye çalıştı. Fransa'da hayatını kaybeden hanedan üyelerinden birçoğu ise o dönemde Türkiye'nin kabul etmemesi nedeniyle Fransa hükümeti tarafından Faslılara hediye edilen Bobigny Müslüman Mezarlığı'na defnedildi. 1937'de açılışı gerçekleştirilen mezarlığa ilk olarak II. Abdülhamit'in kızı Ayşe Sultan'ın eşi Mehmed Ali Rauf; son olarak ise 1973 yılında hayatını kaybeden Sultan V. Murat'ın torunu Şehzade Osman Fuat'ın cenazesi defnedildi. Şehzade Ahmed Nureddin'in mezarı dışında diğer mezar taşları ise kaybolmuş durumda…

Sultan Abdülhamid'in kızı Ayşe Sultan'ın anılarını topladığı 'Babam Sultan Abdülhamid' kitabında bahsedilen Bobigny Müslüman Mezarlığı'nda yatan Osmanlı hanedanından bazılarının isimleri ise şu şekilde:

"Rabia Peyveste Hanım (Sultan II. Abdülhamit'in eşi), Şehzade Ahmed Nureddin (Sultan II. Abdulhamit'in oğlu) Şehzade Abdürrahim Hayri (Sultan II. Abdulhamit'in oğlu) Şehsuvar Hanım (Halife Abdülmecit'in eşi) Pınardil Fahriye Hanım (Şehzade Abit'in eşi) Şehzade Osman Fuat (Sultan V. Murad'ın torunu) Damad Mehmed Ali Rauf Bey (Ayşe Sultan'ın eşi) Ayşe Sıdıka Hanımsultan (Sultan Abdülmecit'in torunu) Selma Sultan (V. Murad'ın torunu) 1944 yılında Paris'te hayatını kaybeden son Halife Abdülmecit'in naaşı ise dönemin Türk hükümetinin kabul etmemesi üzerine 10 yıl Paris Büyük Camii'nde bekletildikten sonra, Medine'ye götürülerek Cennet'ül Baki Mezarlığı'na defnedilmişti."

ZALİMLERE BEDDUA MİLLETE DUA

Abdülhamid Han'ın Duası:

Allah'ım helal etmiyorum!

Şahsımı değil, milletimi bu hale getirenlere, hakkımı helal etmiyorum!

Beni, benim için lif lif yolsalar, cımbız cımbız zerrelerimi koparsalar, sarayımı yaksalar, hanümanımı, hanedanımı söndürseler, çoluğumu gözümün önünde parçalasalar helal ederdim de Sevgili'nin (SalAllahu Aleyhi ve Sellem) yolunda yürüdüğüm için beni bu hale getiren ve milletimi ateşe atan insanlara hakkımı helal etmem!

Allah'ım! Mukaddes isimlerine kurban olduğum Allah'ım!

Ya Âdil!

Bana "Kızıl Sultan" adını takan ve devrilmem için ellerinden geleni yapan Ermenileri, şimdi beni devirenlere parçalatıyorsun!

Bu cellatları da, kim bilir, kimlere parçalatacaksın?

Fakat yâ Rahman!

Adaletinle tecelli edersen hepimiz kül oluruz!

Bize acı!

Resûlünün, Sevgilinin, Kâinatın Efendisinin nurunu kaydeder gibi olduğu için bu hale gelen millete, rahmetinle, fazlınla, lütfunla tecelli et!

Yâ Kâdir!

Kundaktaki yavruyu gagasına almış, kaçıran leş kuşunu düşürüp çocuğu kurtarmak ancak senin kudretine sığabilir. Leş kuşlarının gagasında kundak çocuğuna dönen milletimi kurtar Allahım!

Ya Ma'bud !...

Ömrümde tek vakit farz namazı kaçırdığımı hatırlamıyorum!

Ama tek vakit namazım olduğunu iddiaya da nefsimde kuvvet bulamıyorum!...

Huzurunda eğileceğime kaskatı kalıyorum ve duada ruh teslim edeceğime yatağımda kıvranıyorum! Sana kulluk gösteremeyen bu kulunu affet Allahım!Eğer, yılları tesbih dizisince süren hükümdarlığımda Seni bir kere anabildim, Resûlüne bir an bağlanabildimse, duamı, o bir kere ve bir an yüzü suyu hürmetine kabul et!

Yâ Sübhan!

Şu titrek elleri, Kıyamet gününde sana "Ümmetim, ümmetim!" diye yalvaracak olan Habibinin eteğinde, şimdi "Milletim, milletim!" diye dilenen bu ihtiyarın duasını geri çevirme! Milletimi evvelâ "Ba'sü ba'de'l-mevtsiz" bir ölümle yok etmeye götüren sahte kurtarıcılar ve sahte kurtuluşlardan kurtar ve ona bir gün gelecek kurtarıcıları, gerçek kurtuluşu nasib eyle!

Benim artık bu dünya gözüyle görebileceğim hiçbir saadet ümidim kalmadı.

Bari felâketi olsun bana daha fazla gösterme Allah'ım!

Ayakta duramaz, haldeyim!

Vadem ne gün dolacak Allah'ım?

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN