Ahmet Ağırakça
3.02.2025
Ahmet Ağırakça
Hz. İbrahim’in Kabe’yi inşa etmesi İslam’ın ruh ve beden temizliğini emretmesi
Tüm Yazıları

Hz. İbrahim’in Kabe’yi inşa etmesi İslam’ın ruh ve beden temizliğini emretmesi

Hz. İbrâhim'in tevhid inancını insanlığa tebliğ etmesinin yanı sıra oğlu İsmâil ile birlikte Kâbe'yi inşa etmesi kendisine itibarlı bir makam verilmesine ve müminler tarafından daha çok anılmasına sebep olmuştur. Allah tarafından Beytullah'ın yeri bildirildikten sonra Hz. İbrâhim, oğlu Hz.İsmâil (her ikisine selam olsun) ile beraber Beytullah'ın temellerini yükseltmesi ve Kâbe'nin yeniden inşası emri verilmiştir:

"Hani Biz İbrahim'e Beyt'in/Kâbe'nin yerini belirtmiş ve şöyle demiştik: "Bana hiçbir şeyi ortak koşma. Orada Tavaf edenler, kıyama duranlar, rükû' ve sücûd edenler için Beyt'imi/mescidimi temizle! Ve insanlar arasında haccı ilân et! Hem yaya hem de her uzak yoldan gelecek yorgun argın binek hayvanlarının sırtında sana gelsinler. (Kâbe'yi ziyarete ve dolayısıyla haccetmeye) Gelsinler de böylece kendileri için sağlayacağı (maddi ve manevi) faydalara tanık olsunlar, belirli günlerde Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurban edilen hayvanları boğazlarken üzerine (bismillah Allah-u ekber diyerek) Allah'ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin ve eli dar olan yoksula da fakire de yedirin. Sonra (maddi ve manevi olarak beden ve ruhlarındaki) kirlerini temizleyip gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i Atîk'i/Kâbe'yi tavaf etsinler." (el-Hac 22/26-29).

Bu ayet-i kerimelerden öğrendiğimize göre Kâbe inşa edilip ibadete hazır hale getirildikten sonra insanların dünyanın en ücrâ köşelerinden büyük bir zevk ve heyecanla gelip Kâbe'yi tavaf etmeleri istenmiştir. Cenab-ı Allah Hz. İbrahim'e (as) bu çağrıyı yapmakla görevlendirilmiş ve bu mabedin ve çevresinin temiz tutulması emredilmiştir. Ayrıca burada yoksul kimse kalmaması için yoksulların doyurulması söz konusu edildiği gibi insanların her türlü kötülükten uzak durarak maddi ve manevi, ruh ve beden temizliği ile arınmaları istenmiştir. Ancak bu arınma ile tavafın yapılabileceği öğretilmiştir.

Kabe'nin inşaatı bittikten sonra neler yapıldığı ile ilgili olarak yüce Rabbimiz Kitabında şunları buyurmaktadır: İbrahim (as. Mekke'de oğlu İsmail ve eşi Hâcer'i yerleştirdikten sonra bu şehir için şöyle dua etmişti): "Ya Rabbim! Bu şehri (Mekke'yi) emin bir belde kıl, halkından Allah'a ve ahiret gününe iman edenleri ürünlerle rızıklandır" demişti. (bu duaya icabet eden Allah) şöyle buyurmuş: "(Endişen olmasın) kâfir olanı dahi kısa bir zaman için (dünya hayatında verdiğim rızıklardan) faydalandıracak, sonra onu (gönderdiğim Rasullerime iman etmeyenleri) cehennem azabına mahkûm edeceğim. (Bu gibi kimselerin) varacağı yer ne kötüdür! İbrahim ve İsmail o evin (Kâbe'nin) temellerini birlikte yükseltiyorlarken (şöyle dua etmişlerdi): "Rabbimiz, bizden kabul buyur. Şüphesiz Sen her şeyi (en mükemmel şekilde) işitensin, (bütün ayrıntılarıyla) her şeyi bilensin. Rabbimiz; ikimizi de Sana teslim olmuş kimseler kıl! Soyumuzdan da yalnız Sana itaat eden (Müslüman) bir ümmet (yarat). Ve bize menâsikimizi (hac ibadetinin usul ve ilkelerini) göster. (Hac ibadetini yapacak olan bizlerin ve bizden sonra kıyamete kadar gelecek olanlarımızın ibadet ve) tövbelerimizi kabul buyur. Çünkü Sen (yaptıklarına pişman olan günahkâr kullarının tövbelerini çok çok kabul eden) Tevvâb'sın, (sana gönül veren ve sana ibadet eden müminleri hakkıyla esirgeyen) Rahîm'sin." (el-Bakara 2/126-28).

Bunun ardından Hz. İbrahim ve oğlu İsmail, Allah'ın kendilerine verdiği bu nimete şükrederek:"(Ey Rabbimiz! Yaptığımız ibadetleri ve özellikle senin emrin üzerine rızanı kazanmak için inşa ettiğimiz bu mübarek binayı ve burada yapılacak hac ibadetini ve bütün duaları kabul buyur" şeklinde dua ve niyazda bulunmuşlardı.

Tek mabud ve ibadete yegane layık olan Allah'a adanan ilk mâbed olarak Kâbe bu şekilde inşa edilmiştir: "İnsanlar için ibadet mekânı olarak dünyada ilk bina edilen (kutsal) ev, âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olmak üzere Mekke'de bina edilen ev (Beytullah) dir. Orada apaçık alâmetler, ibretler, deliller ve İbrahim'in makamı vardır. Kim oraya girerse güvende olur. Oraya (ziyaret ve ibadet maksadıyla) gitmeye imkân bulabilenlerin o Ev'i haccetmesi Allah'ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır. (İman edenler için de bir görevdir). Kim inkâr ederse (zararı sadece kendisinedir). Çünkü Allah bütün âlemlerden müstağnidir (kimseye muhtaç değildir, herkes ve her şey O'na muhtaçtır). (Âl-i İmrân 3/96-98). Böylece Kâbe-i muazzama bütün Müslümanlar için hac ve ibadet mekânı ve dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar insanların namazlarını kılarlarken orayı kıble edinmeleri istenmiştir.

Bunlardan sonra Hz. İbrahim Kâbe'yi içinde bulunduran Mekke şehri için dua etmiş, bu beldenin emin bir şehir; içinde yaşayanların kendilerini sürekli bir güven içinde hissetmelerini dilemiştir: (İbrâhîm 14/35), bölgeyi "haram" (kutsal) ilân ederek orada kan dökülmesini ve bu mekânın dışında câiz olan diğer bazı davranış ve amellerin yapılmasını yasaklamıştır. Ayrıca bu duaların ardından da Mekke vadisine getirip yerleştirdiği oğlu İsmail'in neslinden Allah'a itaat eden bir ümmet çıkarmasını, onlara aralarından bir peygamber göndermesi için dua ve niyazda bulunmuştur:

"Rabbimiz! Onların içinden onlara senin ayetlerini okuyan, kitabı ve hikmeti (dinin emir ve yasaklarını) öğreten, onları (her türlü şirk ve isyandan arındırıp) koruyacak, içlerini ve dışlarını tertemiz kılacak bir peygamber gönder. Çünkü Sen Azîz'sin, Hakîm'sin (mutlak güç, hüküm ve hikmet sahibisin). (el-Bakara 2/129). Hz. İbrâhim ve oğlu Hz.İsmâil'in dualarında yer alan bu peygamber onların soyundan bu bölgeye gelen ilk ve son peygamber Hz. Muhammed'dir. Nitekim İsmâil'in neslinden daha başka peygamber de gelmemiştir.

Hz. İbrâhim'in bu duasına şükran nişânesi olmak üzere Müslümanlara namazlarda "Allahumma Salli ve Allahumma Bârik" dualarını okumaları emredilmiştir. (Buhârî, "Tefsîr", 33/10; "Daʿavât", 31, 32). Bunun için de Rasulullah (sav): "Ben babam İbrâhim'in duası, kardeşim Îsâ'nın müjdesi ve annemin rüyasıyım" diye buyurmuştur. (Müsned, IV, 127, 128; V, 262). Bu hadis kaydettiğimiz ayet ile Saff suresindeki ayetin açıklamasıdır. "Hani Meryem oğlu İsâ da: "Ey İsrail oğulları, biliyorsunuz ki, ben Allah'ın size gönderdiği peygamberiyim. Benden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek ve adı Ahmed olan bir peygamberi müjdelemek üzere geldim" demişti." (es-Saff, 61/6).

Ayrıca İbrahim suresinde geçen diğer ayet-i kerimelerde şöyle buyrulur:

"Hani İbrahim: "Rabbim! Bu şehri (Mekke'yi) güvenli kıl. Beni de oğullarımı da putlara tapmaktan uzak tut" demişti. Ya Rabbim! (daha önceleri eski ülkemde insanların tapınıp durduğu ve bunlara karşı büyük mücadele verdiğim ve bu mücadelemden dolayı ateşlere atıldığım) bu putlar insanlardan birçoğunu saptırdılar. Artık kim bana uyarsa işte O, bendendir. Kim de bana isyan ederse (şirk inancında ısrar ederse, o da senin iradene ve merhametine kalmıştır, dilediğine hidayet verirsin) Gerçekten, Sen Gafûr'sun, Rahîm'sin (günahları bağışlayansın, çok merhamet edensin). Rabbimiz! Ben soyumdan bir kısmını (İsmail'i ve annesi Hacer'i) senin kutsal evinin yanında ekin bitmez bir vâdiye (çorak olup o günlerde kimsenin yaşamadığı ve suyu olmayan Bekke/Mekke vadisine) yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılsınlar diye (buraya yerleştirdim. Ya Rabbî!) Artık Sen insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara doğru yönelt ve kendilerini bir takım bereketli ürünlerle rızıklandır, umulur ki şükrederler." (İbrâhîm 14/35, 40).

Kur'an'da, geçmiş peygamberler içinde özellikle İbrâhim'in öğretisine kalıcı bir değer yüklendiği görülür. Nitekim İslâm Peygamberi'ne, "Doğru yola yönelerek İbrâhim'in dinine uy" diye emredilmiş (Âl-i İmrân 3/95). Ayrıca İslâm ümmetine ve genel olarak bütün insanlığa İbrâhim'in Hanîf dinine uyması emredilmiş: "Gerçekten İbrahim hakka yönelen itaat eden biri olarak (tek başına) bir ümmetti. O, (hiçbir zaman) müşriklerden olmamıştır. İbrahim, (Allah'ın) nimetlerine şükreden bir önderdi. (Allah) onu beğenip seçmiş, kendisini dosdoğru bir yola iletmişti. Biz ona dünyada bir iyilik, bir güzellik verdik. Kuşkusuz O, ahirette de salihlerden olacaktır. Sonra Biz sana: "Bir Hanîf olarak hakka yönelen İbrahim'in dinine uy! O, (hiçbir zaman) müşriklerden de olmadı" diye vahyettik." (en-Nahl 16/120-123). Rasulullah'ın (sav): "Ben müsamaha özelliği ve öğretisi üzerine bina edilmiş ve gayet de kolay olduğüu ifade buyrulan Hanîf dini ile gönderildim" (Müsned, V, 266; VI, 116, 233) şeklindeki açıklamasıyla aynı gerçeği dile getirmiştir.

İşte Rasulullah Muhammed (sav) için de; Allah'ın onu doğru yola, gerçek dine, hakka yönelen ve puta tapanlardan olmayan İbrâhim'in dinine ilettiği belirtilmiştir, (el-En'âm 6/161).

Bütün bu ayet-i kerimelerden anlaşıldığına göre en güzel yolun en sahih dinin İbrâhim'in dinini benimsemek suretiyle izlenen yol olduğu ifade edilmiştir: "Sürekli iyiliklerde bulunarak kendisini bütün varlığıyla Allah'a teslim eden (Her türlü putçuluk ve batıl inançlardan uzak duran) İbrahim'in Hanîf dinine uyan kimseden daha güzel din sahibi kim olabilir? Allah İbrahim'i (sevgisiyle yüceltip Onu) halil/dost edinmiştir." (en-Nisâ 4/125).

Ahmet Ağırakça

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

Ahmet Ağırakça

Ahmet Ağırakça Diğer Yazıları