Malum, bu yıl Yunus Emre, Mehmet Akif Ersoy, Ahi Evran ve Hacı Bektaş Velî'yi anma yılı ilan edildi. Bu kapsamda birçok resmi ve sivil kurum ve kuruluş, çeşitli etkinliklerle adı geçen büyük insanları anma adına birtakım faaliyetlerde bulunuyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi de Hacı Bektaş Veli'yi anmak için 30 Temmuz-1 Ağustos tarihleri arasında Serçeşme Hünkar Hacı Bektaş Veli Festivali düzenliyor.
İBB yetkililerinin verdiği bilgiye göre festival boyunca konserler verilecekmiş, sergiler, panel ve konferanslar düzenlenecekmiş, cemevleri ve Bektaşi tekkeleri ile Alevi dernek ve vakıfları stant açacakmış. Ancak Belediye'nin ilgili sitesinde sadece konser programı yer alıyor.
Festival adını ilk gördüğümde inanamadım. İçeriğini ve neden yapıldığını anlamaya çalıştım ve kendimce makul bir gerekçe bulamadım. Müsaadenizle ikna olmadığım hususları sırasıyla arz edeyim.
İsim
Bana garip gelen ilk husus, Hacı Bektaş ile festival kelimelerinin yan yana gelmesi oldu. Festival, TDK sözlüğünde;
Dönemi, yapıldığı çevre, katılanların sayısı veya niteliği programla belirtilen ve özel önemi olan sanat gösterisi.
Belli bir sanat dalında oyun ve filmlerin sunulması ve gösterilmesi sonunda ödül, derece verilmesi biçiminde düzenlenen ulusal veya uluslararası gösteri dizisi, şenlik: Antalya Film Festival.
Bir bölgenin en ünlü ürünü için yapılan gösteri, şenlik: Kiraz Festivali
İngilizce sözlüklerde ise bizde olmayan bir anlamı daha var. Dini bakımdan senenin belli günleri. Bizim bayramımıza benzer günlere de festival diyorlar.
Dünyadaki meşhur festivalleri, Brezilya'daki Rio, Almanya'daki Okteberfest, İspanya'daki Bunol ve diğer festivalleri veya bizdeki caz festivali, film festivali, ceviz festivali, gençlik festivali vs. festivalleri düşündükçe Hacı Bektaş gibi büyük bir velinin isminin ardından festivalin gelmesini anlamakta zorlandığımı ifade etmeliyim. Bu yüzden festivalin Hacı Bektaş Veli ile birlikte kullanılmasını doğru bulmuyorum.
Zaman
Bir itirazım da düzenlendiği tarihe. Birkaç gün sonra, 10 Ağustos'ta Muharrem ayı başlıyor. 19 Ağustos ise 10 Muharrem 61'de cereyan eden Hz. Hüseyin'in ve yanındakilerin hunharca şehit edilmeleriyle sona eren Kerbela'nın yıldönümü. Bektaşiler için Muharrem demek matem demek, hüzün demek, Hz. Hüseyin demek. Bektaşiler, günler öncesinden 10 Muharrem hazırlıklarına başlar. Bu sadece maddi bir hazırlık değildir, ayrıca manen de hazırlanırlar. Suya dokunmayı azaltıp siyahlar giymeye başladıkları gibi çok gülmezler, oyun ve eğlenceden uzak dururlar, hüznü yaşarlar. Hz. Hüseyin'in ve yakınlarının eziyet gördüğü, sıkıntı çektiği günlerde adeta onların sıkıntılarını paylaşırlar ve bunu çevrelerine yansıtırlar. Böyle bir atmosferde ve dönemde şenlik kelimesini çağrıştıracak şekilde festival düzenlenmesini anlayamıyorum.
İçerik
İBB'nin ilgili biriminin sitesindeki içeriğe baktığımda sadece büyük bir kısmının Alevi olduğunu tahmin ettiğim sanatçıların verecekleri konserlerin listesini gördüm. Bir başka yerde de bir sergiden bahsediliyordu. Ne Hacı Bektaş ile ne de Bektaşilikle ile bir ilgi kurabildim ne de geleneksel Alevilikle. Bu konserlerle sadece okunacak kimi türkü ve deyişlerde Hacı Bektaş'ın adı geçiyor diye Hacı Bektaş'ın adının yâd edileceğine doğrusu pek inanamıyorum. Veya benim yâd etmekten anladığım ile Belediye yetkililerin anladığı farklı olmuş.
Panel ve söyleşi olacağı da söyleniyor ama konserler gibi listesi verilmemiş. Hangi araştırmacı veya araştırmacılar hangi konularda konuşacaklarına dair bilgi bulamadım. Kısa filmlerin ne olduğunu da göremedim.
Ayrıca cemevlerinin ve ısrarla teleffuz edilmekten kaçınılan Bektaşi dergahlarının, Alevi derneklerinin stand açması ile Hacı Bektaş'ı anmak arasında da bir ilişki kuramadım. Bir Bektaşî tekkesinin ve müntesiplerinin orada gelip stand açma ihtimalini ise zayıf görüyorum.
Belediye'nin ve haber sitelerinin sayfasında gördüğüm bu içeriğe göre bu etkinlik olsa olsa Alevi Türküleri Festivali olur ve Hacı Bektaş Velî'yi anmakla ilgisi yok.
Gelenek ve teamül
Bir de işin gelenek ve teamül tarafı var. Konserde okunacak türkü ve deyişler Alevilik ve Bektaşilikte ibadetin bir parçasıdır. Kadirilikte, Halvetilikte zikir ilahileri neyse bu deyişler ve nefesler de Bektaşilikte odur. Belli bir zamanı ve mekânı vardır ve söyleyenden de dinleyenden de adâb ve erkân denilen birtakım kurallara uyması beklenir. Hiçbir Bektaşî'nin deyişleri ve nefesleri bu haliyle söylenmesine rıza göstereceğini sanmıyorum. Radyo ve televizyonlarda veya konserlerde deyişler söylenebilir ancak Hacı Bektaş'ı anmak için hele Muharrem'in yaklaştığı şu günlerde böyle bir festivali ve konseri kabul edilebilir bulmaz.
İşin bir de dini inançları siyasete alet ediyorsunuz, diye bağıranların Aleviliği siyasete alet etme boyutu var. O, başlı başına bir konu olduğu için girmeyeceğim.
İBB gerçekten Hacı Bektaş Velî'yi anmak istiyorsa her şeyden önce etkinlikleri birkaç güne sığdırmayıp yıl içine yaymalı.
Hacı Bektaş Velî ile ilgili çok başarılı tezler hazırlanıyor, onlar yayınlanabilir.
10 Muharrem günü özel günlere mahsus geleneğe bağlı kalınarak özel toplantılar ve konserler düzenlenebilir.
Özellikle Bektaşilik ve Alevilik araştırmacıları için ihtisas kütüphanesi kurulabilir.
İstanbul'da sayıları azalan Bektaşi dergahlarının arazileri elden geldiğince kurtarılıp aslına uygun bir şekilde kullanıma sunulabilir.
Bir yarışma veya teklif ile Hacı Bektaş'ı anlatan bir dizi veya sinema filmi desteklenebilir.
Bunlar benim aklıma gelenler. Mevzuya hakim Bektaşi ve Alevi dedelerinden, araştırmacılarından oluşan bir kurul marifetiyle ihtiyaçlar ve yapılacaklar ayrıntılı bir şekilde belirlenip yazılabilir.
Maksat Hacı Bektaş Veli'yi anmak ise bunları yapmak için geç kalınmadı. Hâlâ vakit var.