Arama

İsmail Güleç
Temmuz 20, 2024
Kıbrıs’ı gerçekten biliyor muyuz?

Bugün Kıbrıs Harekâtının ellinci yıl dönümü. Sosyal, geleneksel ve dijital medyada Kıbrıs konuşulacak. Ancak acaba Kıbrıs'ı ve Kıbrıs Türklerini tanıyor muyuz? Bu soruyu hiç düşünmeden evet diyerek cevaplamayı çok isterdim.

Ülkemizde daha çok deniz, gazino ve tatil diyarı olarak bilinen Kıbrıs dünya tarihinin ve kültürünün önemli bir parçasıdır. Aryanlarla Samilerin, Katoliklerle Ortodoksların, Hristiyanlarla Müslümanların arasında gelip giden bu tarihi adayı 2015 yılından önce bana sorsalar muhtemelen ben de aynı şeyleri söyler, belki Hala Sultan, Kutup Osman ve Şeyh Nazım ile Selimiye Camii'ni ilave ederdim. Kıbrıs'ta nasıl bir tarih ve kültür mirasının yattığını görünce hem bilmediğim için kendimden utanmış hem de bize neden doğru dürüst öğretilmediğini düşünüp hayıflanmıştım.


Fotoğraf: Selimiye Camii (Kıbrıs-Lefkoşa)

Kuzey sahillerinden Toros dağlarının rahatlıkla görülebileceği kadar Anadolu yarımadasına yakın olan Kıbrıs, Akdeniz'in en doğusunda yer alan, Türkiye'nin güneyinde, Suriye ve Lübnan'ın batısında, İsrail ve Filistin'in kuzeybatısında, Mısır'ın kuzeyinde bulunan Kıbrıs, Sicilya ve Sardunya'dan sonra Akdeniz'in en büyük üçüncü adasıdır. Dünyanın en sorunlu bölgelerinden birinin tam da ortasında, çok stratejik bir yerde olduğunu söylemeye bile gerek yok.

Kıbrıs, adını bir zamanlar sahip olduğu çok zengin bakır madenlerinden alıyor. Bir başka rivayete göre ise tuzlandıktan sonra kuruması için bir ahırın kapısına çivilenen öküz derisinin biçimine benzediği için bu adı vermişler.

Bir zamanlar her tarafı orman olan Kıbrıs bir yandan bakır ve gümüş madenlerinin işletilmesi, bir yandan gemi yapımı ve Mısır gibi ağaçsız ülkelere kereste ihracatı yüzünden bugün eskisi kadar yeşil değil.

Kısa Kıbrıs Tarihi

Kıbrıs'ın tarihi insanlık tarihi kadar eski. İsa'dan önce binlere kadar götürülen yaşam, adanın yerli halkının yanı sıra güneyden, doğudan ve kuzeyden aldığı göçlerle devam etmeyi başarmış. Adaya ilk göç edenlerin Mikenos Rumları olduğu söyleniyor.

Dünya tarihinin merkezi olan bir bölgede bulunan Kıbrıs'ta, tarihin bilinen tüm büyük devletler, Asur, Mısır, Pers, Roma (MÖ 58-MS 395), Doğu Roma-Bizans (MS 395-1185), Emeviler-Abbasiler (649-969), yerel krallar (1185-1196), Haçlılar ve Lusingnanlar (1196-1489), Venedikliler (1489-1571), Osmanlılar (1571-1878) ve İngilizler (1878-1960) hüküm sürmüş. Bunda adanın stratejik konumunun yanı sıra doğal kaynakları ve verimli topraklarının da büyük rolü olmuş.

Kıbrıs aynı zamanda tarih boyunca hep sığınılacak bir liman oldu. Önce Roma'dan kaçan Yahudiler, sonra Yahudi zulmünden kaçan Hıristiyanlar Kıbrıs'a sığınmıştı. Haçlılar Beyrut'u zapt ettiğinde de bu sefer Marunilerin de yer aldığı Doğu Hıristiyanları Kıbrıs'a sığındı.

Venediklilerin zulmü altında inleyen yerel halk Osmanlıların gelişine çok sevinmişler, Osmanlı ordusunu desteklemişlerdi. Çünkü Osmanlılar feodal sistemi kaldırıp halkı kölelikten kurtarmış ve toprak sahibi olmasını sağlamış, inandıkları gibi yaşamalarına izin vermişti. Adanın sakinleri ilk defa kendileri hakkında karar vermeye başladılar.

Osmanlılar ada halkını yönetimin bir parçası yaparak adada bir toplumsal uzlaşma sağladı. Rumların sorunlarını kilise mahkemelerinde çözme hakları olduğu halde sık sık Osmanlı kadısına başvurmaları Osmanlıların nasıl bir adalet sistemi tesis ettiklerini gösterir. Aynı zamanda Katoliklerin kapattığı kiliseleri yeniden açarak dinlerini rahatça yaşamalarını da sağladı.

Osmanlıların, Kıbrıs'ın yerli halkı olan Ortodoks Rumlara verdiği haklardan biri de toprak sahibi olmaları idi. Bunun sonucunda halk zenginleşti, ticaret gelişti, şehirler büyüdü.

Osmanlı döneminde Kıbrıs'ta Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasında komşuluk ilişkileri samimi ve dostâne oldu. Hıristiyanlar ve Müslümanlar hiçbir sınırlama olmaksızın birbirlerine ev, arsa ve arazi alıp satabildiler. Müslüman ve Hıristiyan esnaf ve zanaatkârlar yan yana veya ortak ticaret yaptı. Birbirine dükkan alıp sattılar, usta-çırak oldular.18. yüzyıl başlarında Lefkoşe'nin 31 mahallesinden bir tanesi dışında hepsi karma mahallelerden oluşuyordu. Şehirlerde dinî grupların tamamen ayrı mahallelerde oturduğu gettolar kurulmadı.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (1974)

Adayı 1878'te Osmanlılardan alan İngiltere, adadaki hâkimiyetini Kıbrıs Cumhuriyeti kuruluncaya kadar devam ettirdi. Ancak özellikle 1930'lardan sonra Rumlar birçok isyan çıkardılar, silahlı çete kurarak İngilizler ve Türklere karşı saldırılar düzenlediler. Birçok masum insanı öldürdüler.

1960 yılında egemenlik Rumlar ve Türklere teslim edildikten sonra adanın tamamına hâkim olmak isteyen Rumlar, antlaşmaya uymadılar ve anayasayı çiğnediler. Tüm uyarılara rağmen 1963 yılından itibaren masum Türkleri katletmeye başladılar. İngilizlerin "Yeşil Hat" çizmesiyle de Kıbrıs fiili olarak kuzey ve güney olarak ikiye ayrıldı.

Rumların saldırıları ve adadan Türkleri kovma arzuları tüm hızıyla devam edince tam elli yıl önce bugün, yani 20 Temmuz 1974'te Türkiye garantör sıfatıyla adaya çıkarma yapmak zorunda kaldı. Sonrasında Cenevre'deki toplantıyla Kıbrıs, Rum ve Türk Toplumu olarak iki otonom bölgeye ayrıldı. Rumlar yine rahat durmadı ve antlaşmayı bozdular. Bu sefer 14 Ağustos 1974'te 2. Kıbrıs Türk Barış Harekatı başlatıldı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin bugünkü sınırları çizildi. 1975 yılında Bağımsız Kıbrıs Türk Federe Devleti ilan edildi, 15 Kasım 1983'te de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu.

Kıbrıs deniz ve gazinodan ibaret değildir

Yüz ölçümü her ne kadar küçük olsa da Kıbrıs bir günde gezilecek bir yer değil. İlginize göre değişmekle birlikte gezmeniz için ihtiyacınız olan süre üç ila yedi gün arasında değişir. Türbeleri, Osmanlı eserleri, müzeler, bozulmamış kentler, Antik dünyadan kalan yerler, kaleler, saraylar hâsılı tarih adına ne varsa aradığınızı bulabileceğiniz bir açık hava müzesi.


Fotoğraf: Hala Sultan Tekkesi (Kıbrıs)

Kıbrıs öyle bir günde gezilecek bir yer değil. Sadece türbe ve tekkeleri ziyaret etmek isterseniz en az iki güne ihtiyacınız var. Müzeleri ve ören yerlerini görmek isterseniz en az üç gününüzü ayırmalısınız. Şehir tarihçisi iseniz de üç gününüzü ayırmalısınız. Kaleleri, Salamis'i, Vonue ve Soli'yi, Lefkoşa ve Mağusa suriçini, Karpaz'ı görmek isterseniz bir haftanızı ayırmalısınız. Adam akıllı göreyim derseniz en az on gününüzü gözden çıkarın. Hele mimarlık tarihi, sanat tarihi, arkeoloji gibi bir merakınız varsa Kıbrıs'a devamlı gitmek zorunda bile kalabilirsiniz.


Fotoğraf: Lala Mustafa Paşa Camii (Mağusa)

Babu olmamak

İngilizlerin "babu" diye bir kavramları var. İngiliz sömürgesi olan ülkelerde köklerini unutup İngiliz kültürünü benimseyip taklit eden yerli halk için söylenen bir kavram. Babu olmamak için kültürümüzün ve tarihimizin çok köklü olduğunu, diğerlerinden eksik olmadığını hatırlamak için Kıbrıs'ı gezmek yeter.

Kıbrıs yemekleri

Kıbrıs'ın birbirinden lezzetli yemeklerinden bahsetmezsek eksik kalır. Kıbrıs'ın neresine giderseniz gidin bulacağınız Kıbrıs'a has meşhur şeftali kebabı, kıyma kebabı, fırın kebabı, tavuk dolma, pirohu, Kıbrıs (patates) köftesi, hellim kızartması ve böreği, mücendira pilavı, çakıstas zeytini, ceviz ve turunç reçeli, molehiya, makarina bullu, pide çeşitleri ve yanında naneli ayran ve halis limondan yapılmış limonata... Eğer merakınız varsa sadece bu yemeklerin tadına bakmak için bile Kıbrıs'a gidilir. "Meraklısı için adını zikretmek kâfidir" diyerek bu bahsi kısa tutuyorum.

Kıbrıs Türkünün bağımsızlığını elde etmesinin ellinci yıl dönümü kutlu olsun.

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN