Din psikologları Mekke'de nâzil olan ayetlerin bir dökümünü çıkarmış ve ilk inen 294 ayetin yarıya yakını olan 146 ayetin, insan tipolojilerinden bahsettiğini belirlemişlerdir. Bu 146 ayetin sadece 20'si insanın "olumlu" özelliklerinden söz ederken geriye kalan 126'sı ise insanın "olumsuz" yönlerini, insana ve insanlığa tanıtan bilgiler taşımaktadır. Bu ayetlerden sadece birini zikretmenin örnek olarak yeteceği kanaatindeyiz:
"İnsan, çok zâlim ve çok câhildir." (Ahzâb, 72)
Zulüm, üzerinde çok konuşulacak bir kavramdır elbette… Ancak en kısa tanımıyla "adalet"in zıddı olarak bildiğimiz bu kelimenin kavram olarak karşılığı, "bir şeyi olması gereken yere koymamak"tır.
İşte insan "elindeki nimetlerin kadrini bilmeyen" bir câhil olması yanında, elinin altındakilere zulmedecek bir fıtratın da sahibidir. Bu özelliklerinin farkında olmaz ve bunları kontrol altına almaz ise yaşadığı çağ Asr-ı Saadet bile olsa yanında ve yöresindeki canlılara göstermesi gereken şefkat ve merhametin zıddı olan kötü davranışları ve zulmü pervasız bir şekilde işleyebilir. Sevgili Peygamberimizin (sav) yaşadığı şehirde ve onunla birlikte yapılan yolculuklarda rastlanan bu gibi olaylar, insanların hayvanlara karşı davranışları hususunda mütemadiyen bilgilendirilme ve uyarılmaya her zaman muhtaç bir varlık olduğunu anlatmaktadır bizlere…
ŞEFKATİ, CAN TAŞIYAN HER VARLIĞA…
Allah Teâlâ'nın kendisini "âlemlere rahmet" olarak gönderdiği Son Peygamber Hz. Muhammed (sav) tüm insanlık için olduğu gibi "hayvanlar âlemi" için de bir rahmet vesilesi ve şefkat kaynağıdır. Hayatı incelendiğinde görülecektir ki, Nebiyy-i Muhterem (sav) Efendimiz de diğer peygamberler gibi koyun gütmüş, bu koyunların ve keçilerinin sütlerini bizzat kendisi sağdığı zamanlar olmuştu.
Bakımlarını bazen bizzat kendisi yaparak örnek olurken süt sağan kimselerin tırnaklarını kesmeleri hususunda uyarıda bulunarak onlarla ilgilenme hususunda ne kadar hassas olmanın ölçüsünü de gösterirdi.
Deveyi sahibine "güç kazandıran" bir varlık; koyunu/keçiyi ise "bereket" kaynağı olarak nitelendirmişti. Atları da çok seven Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz, at yetiştirilmesine teşvikte bulunmuş ve onları "hayra vesile olacak" hayvanlar olarak nitelendirmiştir. Onun, insanlarla birlikte yaşadığı için kediyi "ev halkından" biri saymış olması da dikkat çekicidir.
Binek hayvanlarına gösterdiği şefkat ve sevgi; onları önemsemesi ve isimler vermesinden de anlaşılabilirdi. Mürteciz isminde bir atı ve Ufeyr isminde bir merkebi; Düldül, Şehbâ ve Beydâ isimlerinde katırları vardı Efendimizin… Hatırlanacağı üzere, meşhur devesi Kasvâ, Hicret ettiği Medine'de konaklayacağı yeri belirleyen bineği olmuştu O'nun…
Kendisi böyle iken, ashabının da hayvanlara ilgisini takdir ederdi. Ünlü hadis râvisi Abdurrahman b. Sahr, küçük kedileri kucağında taşıyarak besleyen biri olduğu için Peygamberimiz ona "Kediciklerin Babası" anlamına gelen Ebû Hüreyre lakabını vermiş ve bu değerli sahabi, ismiyle değil, lakabıyla şöhret bulmuştu…
Enes b. Mâlik, küçük kardeşi Ebû Umeyr'i her gördüğünde Peygamberimizin ona kafiyeli bir şekilde "Yâ Ebâ Umeyr! Mâ feale'n-Nuğayr!" dediğini ve bu şekilde onunla şakalaştığını, kardeşinin beslediği bu küçük serçeyi (Nuğayr) de önemsediğini onun da hatırını sorduğunu aktarmaktadır.
Bu örnek davranışları yanında Sevgili Peygamberimiz, (sav) Cahiliye Dönemi'nden kalan fakat toplumdaki tesirleri bir çırpıda temizlenmesi ve yok olması mümkün olmayan bazı alışkanlıkların da kaldırılması hususunda özel bir çaba göstermekteydi. Sözgelimi, şiire meraklı olan insanların Câhiliye Dönemi'nde saatlerce develer üzerinde şiir yarışmaları yapması gibi uygulamaları tenkit ederek, hayvanların maruz kaldığı bu tür eziyetleri yasaklamış ve şöyle buyurmuştu:
"Sakın ola ki bineklerinizin sırtlarını kendinize minber edinmeyin! Çünkü Allah onları, zorlukla varabileceğiniz yerlere sizi (kolaylıkla) götürmeleri için bahşetti. Yeryüzünü de sizin için yarattı. Bu yüzden ihtiyaçlarınızı yerde karşılayınız."
Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz, semâdan rahmet olarak inen "yağmurun bir sebebinin de hayvanlar olduğunu" belirtmesi (Bkz. İbn Mâce, Fiten, 22) onların Allah katındaki değerini ortaya koyarken, her biri can taşıyan bu varlıkların "yaşama hakkı" başta olmak üzere beslenme, barınma ve korunma gibi haklarını da insanlara anlatmış, bilgilendirmiş ve uyarmıştır, yaşadığı sürece…
Peygamberimizin, sebepsiz yere öldürülen serçe gibi hayvanların mahşer gününde davacı olacağını bildirdiği bir hadisi yanında şu uyarısı son derece mânidardır:
"Küçük bir serçeyi veya ondan büyük her hangi bir canlıyı haksız yere öldüren kimseden Allah Teâlâ bunun hesabını mutlaka soracaktır!"
Bir başka hadis-i şerif bize hayvanların beslenme haklarına da saygı gösterme adına Resul-i Ekrem (sav) Efendimizin son derece hassas olduğunu ortaya koymaktadır. Sehl b. Hanzaliyye (ra) adlı sahabi, açlıktan karnı sırtına yapışmış bir deveyi gören Peygamberimizin şu uyarıda bulunduğunu aktarmaktadır:
"Bu dilsiz hayvanlar hakkında Allah'tan korkunuz."
Birçok hadisinde insanlara, hayvanların beslenmelerine özen göstermek; güçleri yetmeyecek ağır yüklerin yüklenmemesine dikkat etmek gibi hususlarda uyarılarda bulunan Efendimizin (sav) terbiyesinde yetişen Enes b. Malik'in verdiği şu bilgi anlamlıdır:
"Yolculuk esnasında mola verdiğimizde hayvanlarımızın üzerindeki yükleri yere indirmeden, namazlarımızı bile kılmazdık."
Hayvanlara muamele hususunda aktarılabilecek daha birçok bilgi hadis kaynaklarında yer almaktadır. Bunların bir kısmı uyarı bir kısmı da güzel ve olumlu davranışlar için müjde niteliklidir. Yazımızı bir hadis-i şerifle tamamlamak istiyoruz.
"Merhametli kimselere (merhameti sınırsız) Rahman da merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhametle davranın ki Gökte olan da (Allah) size merhamet etsin."
Sağlıcakla kalınız efendim.