ABD'de kasım ayında (2020) yapılacak seçimleri Jeo Biden'ın kazanması halinde Beyaz Saray'da ikinci kişi veya başkan yardımcısı siyah renkli bir bayan olacak. Jeo Biden'ın adaylığı önceden belli idi ama başkan yardımcılığı için seçilen kişi (running mate) Başkan Trump'ın ifadesiyle tam bir sürpriz olmuştur. Kadının kimliği de kendisi kadar ilginç. Annesi Hindistan asıllı Tamil bir kökenden geliyor. Tamiller genellikle Hindistan'ın güneyinde yaşayan 50 milyon geçkin nüfusu temsil eden bir kitleyi ifade ediyor. Sri Lanka'da uzantıları yaşıyor. Daha düne kadar ülkenin yerlisi Sinhalalar karşısında ölüm kalım mücadelesi vermişler ve iktidar çekişmesinde bulunmuşlardı. Sri Lanka'da çoğunluğu Budist Sinhalalar oluşturuyor Tamiller de Hindistan göçmeni azınlığı temsil ediyor. Anne tıp eğitimi için ABD'ye gelmiş ve hukuk eğitimi almış Jamaikalı bir erkekle hayatını birleştirmiştir. Lakin bu evlilik uzun sürmez, ayrılırlar. Sanskrit dilinde (Lotus) nilüfer anlamına gelen Kamala (Harris) ve diğer aile üyeleriyle birlikte Kanada'nın Fransız bölgesi olan Québec'e (Türkçe: Kebek) yerleşirler. Burada Kamala özellikle de Yahudilerin yoğun olarak yaşadıkları Montreal şehrinde yükseköğrenimini tamamlar. Hukuk alanında eğitimine devam eder. 55 yıllık hayatı Montreal ile California arasında geçmiştir. En azından bazı bölümleri. Hayatında hep ilkleri temsil etmiştir. California Eyaletinde ilk genel savcı unvanı alan siyah tenli bayan olmuştur. Yine California'dan senatör olarak ikinci defa seçilen siyah bayan ve ilk defa seçilen Güney Asya kökenli bayan unvanını almıştır. 1970'li yıllarda ırkçı yaklaşımlara yelken açan Jeo Biden bu tortulardan kurtulmak ve seçimlerde Trump'ın sırtını yere getirmek için siyah kitleleri ayartması gerekiyor. Geçmişte Demokrat Parti bünyesinde karşılıklı çekişmeleri olsa da Biden siyah oylara ulaşmada Kamala'yı biçilmiş kaftan olarak görüyor. Bu da Trump'ı köşeye sıkıştırmıştır. Ayrıca 77 yaşında ve enerjik olmayan Jeo Biden'ın kampanyasına dinamizm getirecektir. Ne de olsa Biden hareket kabiliyetinden mahrumdur. Bu itibarla sadece siyah kitleyi değil gençleri de harekete geçirebilecek dinamo Kamala olacaktır. Kısaca çok yönlü yararları olacaktır. Obama ve Trump dönemlerinde polisler gözlerini kırpmadan siyah öldürdüler bu da siyah seçmenlerde öfke birikimine neden oldu ve dolayısıyla bu öfkelerini en azından sandıkta boşaltmak istiyorlar. Biden'ın geçmişinde ırkçılık illetinin kalıntıları ve tortuları olsa da yanına Kamala Harris'i katarak, alarak bunu telafi etmenin yolunu aramış ve bu suretle siyah seçmene göz kırpmıştır. Şimdiden Trump ile Biden arasında ikincinin lehine 10 puanlık bir farkın ortaya çıktığı veya makasın açıldığı görülüyor. Henüz kimin kazanacağını söylemek için vakit erken. Bununla birlikte Trump bu defa zorlanacaktır. Sakarlıkları ayyuka çıkmıştır. Korona ile mücadelede karnesi pek parlak değil. Siyahlar ve renkli kesimler Trump'ı tercih etmeyecektir.
*
Kamala Harris tanınmış bir figür ve siyahların oylarını çekmek için de iyi düşünülmüş bir tercih. Bununla birlikte tercihinde başka kriterler de olabilir mi? Sözgelimi, eşi Douglas Emhoff'un Yahudi asıllı olması gibi! İkilinin San Francisco'da rastgele (a blind date) tanıştıkları ve 2014 yılında evlendikleri ifade ediliyor. Douglas Emhoff tanınmış bir avukat. Eşinin Yahudi olması İsrail karşısındaki tutumunu etkiliyor mu? Bilindiği gibi İsrail Trump döneminde damat üzerinden Beyaz Saray ile içli dışlı bulunuyordu. En radikal Yahudi kanatlarına bile yakın olan damat Jared Kushner üzerinden Trump göbekten İsrail politikalarına bağlı idi. Beyaz Saray 2020 yılında takım değiştirirse bu defa damat gitmiş yerine enişte gelmiş olacak. Yani değişen bir şey yok.
Senatör olarak Kamala Harris'in siciline veya karnesine baktığımızda yeteri kadar İsrail yanlısı olduğunu görüyoruz. İsrail ile ABD'yi ayrılmaz bir ikili olarak görüyor. İkili devlet formülünü desteklese ve tek yanlı ilhak kararlarına karşı çıksa da insan hakları noktasında İsrail'in sorgulanmasına karşı çıkıyor. İsrail'in çölü imar ettiğini ve bir 'mucize' ortaya koyduğuna inanmaktadır. Onu tanıyanlar şöyle tanımlıyorlar: AIPAC (İsrail lobisi)' tan ve J. Street'ten daha ileri İsrail düşkünü!
Mükerrer İsrail ziyaretleri var ve bunlardan bazılarında Netanyahu ile de bir araya gelmiş bulunuyor. İsrail devletinin sonuna kadar yaşama hakkına saygı gösterilmesini istiyor. İsrail'in sonuna kadar var olma hakkını tanıyor. Kamala, Amerikan Elçiliğinin yeniden Tel Aviv'e geri taşınmasına karşı çıkan isimlerden. Dolayısıyla 1995 yılında alınan başkenti Kudüs'e taşıma kararının Trump tarafından aktif hale getirilmesini de fiilen destekliyor. Üçüncü taraflarca İsrail'e barış veya şartlarının dayatılmasına da karşı çıkıyor. Herhangi bir anlaşmanın İsrail'in kimliği ve güvenliğini esas ve güvence altına almasını istiyor. İsrail'in sivillere yönelik bütünüyle insan hakları standartlarına uygun davrandığını ileri sürüyor. İsrail ile ABD halkı arasındaki özel ilişkilere inanmakta, aradaki bağların aşınmaz, kopmaz bağlar olduğunu düşünmektedir. İsrail meselesinin veya desteklenmesinin tek yanlı bir mesele değil hem ikili (Cumhuriyetçi ve Demokrat) hem de milli bir mesele olduğunu savunuyor. İsrail'in meşruiyetinin aşındırılmasına yönelik söylemlere de eylemlere de karşı çıkıyor. İsrail ile aynı değerleri paylaştıklarını da vurgulamaktan geri durmuyor. İsrail'in adaleti ve demokrasiyi temsil eden güzel bir ülke olduğunu da savunuyor. Kudüs'ün İsrail'in bölünmez başkenti olarak kalmasına destek veriyor. Filistinlilerin ve Arapların ikilemeden İsrail'i Yahudi devleti olarak tanımalarını istiyor.
2015 yılında Obama'nın İran ile vardığı anlaşmayı desteklemiş biri olarak bu anlaşmayı mükemmel bulmadığını ama yürütülmesi gerektiğine; en azından yeni çerçeveli bir anlaşmanın yapılmasını arzuluyor. Bu yaklaşımları nedeniyle de Suudi Arabistan basını tarafından İhvan ve İran yanlısı olarak tanımlanıyor. Mısır basını da Obama'yı İhvan temsilcisi olarak takdim etmişti ama Sisi yanlısı çıkmıştı. Trump'ın tek yanlı kalkışmasını ve İran'la anlaşmayı iptal etmesini doğru bulmuyor. İran'ın anlaşmalarla kontrol altında tutulması gerektiğini savunuyor. İran'a yönelik sıkı bir diplomatik markaj uygulanmasını tavsiye ediyor. İsrail'in yerleşim politikaları üzerine Güvenlik Konseyi'nin kınama kararı almasını veto etmediği için Senato'daki diğer arkadaşlarıyla birlikte Obama'nın yaklaşımını eleştirmiştir.
Şimdiye kadar Beyaz Saray'a yerleşen siyah tenli politikacıların kendilerine has davranışlar geliştiremediklerini, sergileyemediklerini görmüştük. Kamala bunların sonuncusu olmayacaktır. Colin Powell savunma bakanı iken Bush'un Irak işgalinde ortağı olmuş ve BM çatısı altında kitle imha silahlarının varlığı ile ilgili sahte belgeleri savunmak da ona düşmüştü. Bu ayıbı ve suçu kıyamete kadar üzerinde taşıyacak. Obama ise Suriye halkını yüzüstü bırakmıştır. Türkiye'nin ısrarcı bir biçimde kuzeyde insani bir güvenli bölge oluşturulması fikrini savsaklamış ve maliyetini gerekçe göstermiştir. Halbuki aynı masumları öldüren Irak'taki Şii milislerini ve Haşd-i Şabi'ye hem siyasi hem de mali kalkan olmuştur. Kısaca Suriye'de Esat'a, Irak'ta ise Nuri Maliki'nin uzantısı olan İran destekli Haşd-i Şabi milislerine arka çıkmıştır. Şimdiden 1964 doğumlu Kamala Harris de seleflerinden pek farklı görünmüyor.
Mustafa Özcan