İstanbul Esenyurt'ta bilgisayarın başında ölü bulunan 13 yaşındaki yavrunun ölüm nedeni tam olarak aydınlatılmadı henüz. Ancak o esnada bilgisayarda herkesin bildiği bir oyunu oynuyor olması, akıllara birçok soruyu getirmekte. Acaba ölüm nedeni bu oyun olabilir mi? Ya da genellikle online olarak oynanan bu oyunlar çocukları intihara yönlendiriyor olabilir mi? Ya da oyun içinde başkaları tarafından bu tür telkinler yapılınca çocuk etki altında kalıp böyle bir şey yapmış mıdır? Bunların hepsi ihtimal dâhilinde.
Bu vaka üzerinden konuşmak henüz doğru değil, ancak bildiğimiz bir şey var ki dünyada bu örneklere rastlıyoruz ve artık bu haberleri duyduğumuzda şaşırmıyoruz. Çünkü bilgisayarların yoğun kullanılmaya başlamasıyla birlikte, bilgisayar üzerinden oynanan oyunlar başta çocuklar olmak üzere herkesin dikkatini çekmeye ve hayatının içine girmeye başladı. Bunu bilen oyun üreticileri insanoğlunun iki zaafından yaralandılar. Sınırsız hayal gücü ve kazanma hırsı. Oyun üreten firmalar kısa sürede hedeflerine ulaşıp, ekonomik olarak büyük bir güç oldular. Günah çıkarma adına da, sözde yaş sınırı koydular oyunlara. Ancak bu sınır hiçbir zaman denetlenemedi. Özellikle erkek çocuklarının güçlü olma duygusunu sömürdüler. Çocuklar gerçek hayatta olamayacakları kadar güçlü ve hâkim oldular bu sanal dünyada. Savaştılar, ele geçirdiler, hükmettiler, herkesi yendiler ve lider oldular. Sonra tüm dünyaya açıldılar. Hiç görmedikleri, bilmedikleri yerlerdeki çocuklarla online mücadele ettiler. Saatlerce ekranın başından kalkmamaya başladırlar. Yemeklerini orada yediler, hatta bazen yemek yemeyi tuvalete gitmeyi dahi unuttular.
Yarışma duygusu ve onun verdiği heyecanı yaşamak, arkadaşları arasında yer edinmek, onlarla paylaşmak, rahatlamak, sorunları unutmak, yalnızlıklarını gidermek için oyun oynar çocuklar. Ancak maalesef öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, oyun deyince aklımıza neredeyse sadece bilgisayar oyunları geliyor artık. Keşke çocuklarımız, sek sek, saklambaç, ebeleme, körebe, dokuztaş, evcilik, futbol, ya da yakartop oynamayı bu kadar istekli olsalar idi. Siz hiç duydunuz mu saklambaç oynamaktan eve gelmeyi unutan ya da futbol oynamayınca kriz geçiren çocukları. Bu oyunlara hiçbir zaman bağımlı olmaz çocuklar. Nedeni ise çok açık, insan doğasına uygun, yıllardır oluşan deneyimlerle, insanlığın ortak ürettiği oyunlardır bunlar, masa başında üretilen ve öğretilen değil. Doğal olan bir iletişim biçimi vardır bu oyunlarda. Sevinci, kızgınlığı yüz ifadesinden anlar ona göre tepki verirsiniz. Sanal âlemdeki ikiyüzlülükler, aldatmacalar, duygusuzluklar asla yaşanmaz.
Oyun en doğal ihtiyacıdır çocuğun, teknolojinin oyunda kullanımı gerçeğini de yadsıyamayız artık. Önemli olan, çocuğumuzun oyunların esiri haline gelmemesidir. Burada önemli olan çocukluğun ilk dönemlerinden itibaren bilgisayar ile çocuk arasındaki ilişki düzenini iyi kurmak ve çocuğun bilgisayar oyunlarının esiri haline gelmesini engellemektir.
ABD de yapılan bir araştırmada erkek çocukların % 68 i, kız çocukların da % 29 u en az bir şiddet oyununu düzenli oynadıkları bildirilmiş. Bu yüksek oran durumun vahametini anlatmaya yeter sanırım. Sürekli şiddet ve vahşet içeren oyunlar, çocukta şiddet duygusunu körükler, vicdanı zedeler, acımasızlığı meşrulaştırır. Ayrıca gerçeği değerlendirme yetisi henüz gelişmemiş, gerçek dışı olayları, gerçekmiş ya da gerçekleşecekmiş gibi kabul eden çocuklarda yeni korkular oluşturur. Para ile oyun satın alma, oyundan para kazanma ise ileride gelişecek kumar bağımlılığına zemin hazırlar. Çocuğumuz sürekli oyunu düşünüyor, her an oyun oynamak, gittiği her yere bilgisayarını götürmek istiyor, oyundan kalkmak istemiyor, oyun için gece uyumuyor, oynamasına engel olduğunuzda aşırı tepki gösteriyor, öfke nöbeti geçiriyor ise oyun bağımlısı oluyor ya da oldu demektir.
Bu belirtileri lütfen hafife almayalım. Bağımlılığın engellenmesi ancak bilinçli ebeveyn yaklaşımıyla mümkündür. Çocuğun oyun oynayabileceği bilgisayar, oyun konsolu ve benzeri araçların çocuğun odasında olmasına izin vermeyelim. Sürekli olarak söz ve davranışlarınızla bilgisayar kullanımı konusunda kontrolün bizde olduğu mesajını verelim. Oyun saatlerini sınırlandıralım. Oyunların içeriğini mutlaka kontrol edip, şiddet, kan, zalimce davranışların olduğu oyunları engelleyelim. Çocuğumuzun oynadığı oyunu bize öğretmesini isteyelim. Onunla birlikte oyun oynayalım. Oyun ile ilgili yorum yapalım. Oyun anında abartılı duygusal reaksiyonlar vermeyerek ona örnek olalım.
Şurasını unutmayalım ki, çocuğa vereceğimiz en önemli mesaj bilgisayarın bilinçli kullanımı konusunda olmalıdır. Bize düşen başka bir görev de, bilgisayarı bilinçli kullanarak çocuklarımıza örnek olmaktır.
Prof. Dr. Mücahit Öztürk