Seyahat etmeye ve yeni yerler, ülkeler görmeye meraklı olduğumu bilenler, "Aman Küba'ya gitmeni tavsiye ederim. Son komünist ülke, komünizm yıkılmadan görmelisin" diye tavsiyelerde bulununca karar verdim.
Tabi gidiş neredeyse 24 saat sürdü ve Paris üzerinden aktarmalı olarak Küba'ya vardık.
Bir heyecan içindeydik: Küba bizdeki komünistlerin ütopyasıydı. Neler deyip yazmıyorlardı ki? Mutlu insanlar ülkesiydi. İnsanlar müzik ve eğlence içindeydi. Hiçbir dertleri yoktu. Sağlık hizmetleri, okullar bedavaydı. Kanser aşısı bile bulmuşlardı. Korona oraya uğramamıştı bile. Koronaya ilk aşıyı onlar bulmuştu. Herkese ev, yiyecek, elektrik veriliyordu ve parasızdı. İnsanların karnı toktu. Orada dondurma sırasına girmek bile mutluluk demekti. Yani insanların problemleri yoktu, mutluydular. Şu sözleri de söylüyorlardı:
"Küba'da insanlar arasında rekabet yok, yarış yok, gösteri hiç yok."
"Küba halkı Fidel Castro'ya ve Che Guevara'ya çok bağlılar ve onları çok seviyor adeta tapıyorlar."
Böyle diyorlardı, bu dediklerini de hep tekrar ediyorlardı. Acaba öyle miydi? Gerçekten komünizm Kübalıları mutlu mu etmişti? Bu yüzden Küba seyahati bizim için sürprizlerle dolu ve ilginç bir gezi olacağa benziyordu.
Zaten dünyada da en çok görülmek istenen, merak edilen ülkenin Küba olduğunu da anketler gösteriyordu.
KÜBA'DA
Yerel saatle saat 9'da Küba'ya indik. Sahip olduğumuz spesiyal (yeşil) pasaporta vize olmadığı bildirilmişti. Herhalde alışık olmadıklarında tereddüt geçirdiler ama sonra sorun halloldu. Ancak havaalanının tuvaletinde su ve sabunun olmadığı dikkatten kaçmıyordu.
Dışarı çıktığımızda araçların genelde 50'li yılların şevroleti ve benzerleri olduğunu gördük. Bir de bizde de bulunan Lada veya Anadol tipi arabalar mevcuttu. Fakat yollar temiz, bakımlı ve yeşilin hâkim olduğu çevreye sahiptiler. Tabi otomobil sayısı son derece az olduğu için trafik yoğunluğu diye bir dertleri yoktu. Yollar terk edilmiş kadar tenhaydı. Bu durumu bütün Küba'da görecektik.
Daha sonra 3 gün boyunca Küba'yı adım adım dolaştık. Zaten 11 milyon nüfuslu küçük bir ada ülkesi burası. Başkent Havana'da ise 3 milyon kişi yaşıyor. Gördüklerimi ve izlenimlerimi ve yazmak istiyorum:
*At ve at arabası çok kullanılıyor. Şehir içinde bile ulaşımda oldukça aktifler.
*Zaten şehirlerarası ve şehir içi ulaşım araçları yok. Kübalılar otostopla işi idare ediyorlar. Tabi ücretini ödeyerek bunu yapıyorlar. Bir akşam Havana'da şehir içine yönelik dolmuş gördüm, onun dışında otobüs yok. Ayrıca motosiklet, motosikletin sürüklediği 2-3 kişilik taşıyıcılara ve bisiklete de yaygın olarak rastladık.
*Şehirlerarası yollar dar, bakımsız ve bozuktu. Arabalar çukurlara bata çıka yol alıyorlardı.
*Küba yokluklar ülkesi. Sabun, şampuan, çöp poşeti gibi pek çok şey yok. Paraları olmadığı için ithal edemiyorlar. Son zamanlarda Venezuela'dan benzin de getiremedikleri için pompaların önünde uzun kuyruklar var. Bir iki saatte ancak sıra geldiğini ve rüşvet verene öncelik tanındığını söylediler.
*Hele ithal edemediklerinden camın olmaması ilginçti. Evlerde, iş yerlerinde pencerelerde cam yerine ahşap kepenkler vardı. Soğuk olmayınca böyle idare ediyorlardı.
*Elektrik de sık kesilir olmuş. Küba güneş ülkesi ancak güneşe dayalı ısı sistemi birkaç yerde var, genelde kurulmuş değil.
*Şehirlerarası yollarda ve şehirde tuvaletlerde su ve sabun olmadığı gibi çok bakımsız ve pisti. İnsanın midesini bulandırıyordu ve Kübalıların umurunda değildi bu.
*Gerçekten Küba'da işsizlik diye bir şey yoktu. Her vatandaşın patronu devletti. Ancak bir kişinin yapacağı işi 4-5 kişiye yaptırarak herkese iş sağlıyorlar.
*Çalışanların maaşı 20-30 dolar arasında değişiyor. Tabi kira, elektrik, su gibi sabit giderleri yok. Bunları devlet karşılıyor. Kalan parayla aç kalmıyorlarmış ama pahalıktan zorlanır olmuşlar.
*Sistem böyle olunca, "Ne kadar çalışırsam çalışayım nasıl olsa aynı ücreti alacağım" ve "Nasıl olsa devlet veriyor" fikri halkı tembelliğe ve boş vermişliğe sürüklemiş. Diyelim lokantada çalışan garson, temizlikçi, şef garson ve işletmenin müdürü aynı maaşı alınca disiplini sağlamak, çalışmaya teşvik etmek de mümkün olmuyormuş. Hâlbuki Küba dışına iltica eden Kübalılar son derece çalışkanlarmış ve zengin oluyorlarmış.
*Tabi maaşlar düşük olunca ve geçimlerine yetmeyince bu yoksulluk 'fuhuş sektörünü' patlatmış. Yolda yürürken bile hemen yanınıza yaklaşıyorlar, sıradan ve alenen hale gelmiş. Sanki ülkeye döviz getirmek için bir devlet politikası olduğu izlenimi var. Zaten Castro'nun "Bizim kızlar hem güzel hem de üniversite mezunu" sözü bunu doğruluyordu.
Daha sonra devam edeceğiz.
Eski arabalar...
Havanada...
Prof. Dr. Sefa Saygılı