Bir kişiyi, kurumu, olayı, durumu, ülkeyi, toplumu değerlendirirken dün, bugün, yarın bütünlüğü içinde ele almak gerekir. Çünkü o, geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman ekseni üzerinde yol alıp ilerlemektedir.
Bu durum, dilimizde ve kültürümüzde var olan kelimeler, kavramlar için de geçerli. Her biri köküyle, gövdesiyle, dalıyla, meyvesiyle değerli.
"Millet" kelimesinin; İbranice, Aramice, Arapça, Farsça, Türkçe bağlantılı bir geçmişi var. Sözlükler, ansiklopediler; hangi evrelerden geçerek bu güne geldiğini detaylı olarak anlatıyorlar.
Arapçada; "din" yahut "şeriat" olarak tarif edilmiş. Ayrıca "izlenen, gidilen, takip edilen yol" manası da verilmiş.
Kur'an-ı Kerim'de, on beş yerde geçiyor. Çoğunlukla "millet-i İbrahim" şeklinde kullanılıyor, "Hz. İbrahim'in dini" anlamına geliyor ve Hz. Muhammed'in (sav) tebliğ ettiği İslam dininin de onun devamı olduğu belirtiliyor.
Hadislerde, "millet" kelimesi "doğuştan getirilen özellikler" diye tarif edilen "fıtrat" kelimesiyle eş anlamlı olarak da kullanılmış. Bütün çocukların hak dini üzere doğduklarını, ancak kimilerinin daha sonra batıl dinleri benimseyecek şekilde yetiştirildiklerini belirten hadisin bazı rivayetlerinde "millet", bazı rivayetlerinde "fıtrat" ifadeleri yer almış.
İslami literatürde ise millet; "Allah'ın vahiy yoluyla bildirdiği ve peygamberler aracılığıyla tebliğ ettiği temel esaslar" şeklinde tarif edilmiş. Bu noktadan hareketle, "din ve şeriat kelimeleriyle eş anlamlı olduğu; şeriata kendisine uyulması bakımından din, üzerinde birleşilip bir araya gelinmesi bakımından millet dendiği" belirtilmiş.
Modern zamanlarda, Batı dillerindeki "nation" kavramının karşılığı haline getirilerek, sosyal ve siyasal anlamlar yüklenmiş. Sözlüklerde, ansiklopedilerde "ortak değerleri ve benzer özellikleri olan topluluk" denmiş.
Bu ortak değerler arasında din, ahlak, dil, düşünce, örf, adet, vatan, bayrak, devlet, tarih, kültür, medeniyet, geçmiş, gelecek gibi unsurlar var. Bizi birleştiriyor, bütünleştiriyor, bir arada tutuyorlar.
O halde "milli" demek; "milletle ilgili olan, millete uygun olan" demektir. Milli irade, milli mücadele, milli devlet, milli politika, milli marş, milli tarih, milli kültür, milli sanat, milli eğitim, milli savunma, milli menfaat, milli para, milli takım, milli maç gibi kavramların tamamı buradan gelmektedir.
Bir işin, işleyişin, birimin, kurumun, olayın, durumun "milli" olması için bu sıfatla anılıyor olması yeterli değildir. Bütün manaları ve maksatları ile birlikte "millet" tanımı içine giren değerlere, doğrulara uygun olması gerekir.
Aksi takdirde, bu çerçevenin dışında kalan olaylar ve durumlar için de kullanılması halinde kelimenin, kavramın içi boşalır. Ruh gider, can çıkar; elimizde kuru iskelet kalır.
Bizi bir arada tutan bağlar zayıflar, değerler zedelenir. "Milli" olanla "gayrı milli" olan birbirine karışır; duygular, düşünceler, davranışlar zehirlenir.
Bu kavramın kökü de gövdesi de bize ait ama dalları arasında bize ait olmayan çakma aşılanmalar var. O aykırı dallar, zehirli meyveler üretiyorlar.
Doksanlı yılların başlarında, dönemin Milli Eğitim Bakanı'nın imzasıyla Türkiye genelindeki bütün okullara, bir üst yazı ile belirli sayıda "eşya piyangosu" bileti gönderilmişti. Mason localarına bağlı olduğu bilinen bir vakfın toplu kumar organizesine, Bakanlık ve bağlı birimler alet edilmişti.
Söz konusu biletlerin öğrencilere ve öğrenci velilerine satılması isteniyordu. Toplanan paranın büyük bir kısmının organizasyonu yapan vakfın hesabına yatırılması; geri kalanının da belirli dilimler halinde okula, Milli Eğitim Bakanlığına ve Milli Piyango İdaresine aktarılması talimatı veriliyordu.
Ankara'da bulunan bir özel okulun kurucusu, bu talimata uymadı ve piyango biletlerini aynen iade etti. Yazdığı üst yazıda, gerekçelerini teker teker belirtti.
Diyanet İşleri Başkanlığı'na yazı yazıp, dindeki yerini sormuş; "kumar" olduğu, "haram" olduğu cevabını almıştı. Ayrıca, geniş bir mevzuat taraması yapmış; o işin aykırılığını ifade eden yasa ve yönetmelik maddelerini çıkarmıştı.
Biletlerle birlikte, bu belgeleri de gönderdi. "Dini yönden haram, hukuki yönden yasak, pedagojik yönden zararlı olan bir organizasyona; öğretmenlerimizi, öğrencilerimizi, öğrenci velilerimizi alet edemeyiz" dedi.
Aslında, bu tavrından dolayı Bakanlık'tan tepki alacağını ve bazı sıkıntılarla karşılaşacağını zannediyordu. Ancak, hiç beklemediği bir şey oldu.
Okulun bağlı bulunduğu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünden bir Şube Müdürü arayıp tebrik ve teşekkür etti. Başka okulların idarecilerinden de benzeri yazılar gitse organizasyonun iptal edilmesine vesile olabileceğini belirtti.
Biz, başka vesilelerle de benzeri durumlara şahit olduk. Milletin lehindeki ve aleyhindeki gelişmeler sırasında; ne kadar sorumluluk üstlenip elimizi taşın altına sokmuşsak, o kadar sonuç aldık.
Hemen her zaman devlet-millet bütünlüğü sağlandığında, içeride ve dışarıda iyi işler yapıldığını, muazzam başarılar elde edildiğini görüyoruz. Ülke ve toplum olarak, büyük okyanuslara açılıp kupa yelken yol alıyoruz.
Ancak, her halükarda; geminin kuytu köşelerinde fareler olabiliyor. Onların açtıkları deliklerden, gövdemiz su alabiliyor.
Milli olmak ve kalmak için, bu delikleri kapatmalıyız. Gemimizi batırmaya çalışan kemirgenleri, bulup dışarı atmalıyız.
Zekeriya Erdim