Arama

Zekeriya Erdim
Mayıs 20, 2024
Eğitimin kralı, kraliçesi

Eğitim; her zaman, herkesin konuşup tartıştığı bir konu gibi. Çünkü; insan ve toplum hayatında görülen olumlu ya da olumsuz hallerin ortak sebebi.

Şüphesiz, mesleği ve meşguliyeti gereği bu sektörün içinde bulunanlar daha çok konuşup tartışıyorlar. Kimileri dert yanıyor, kimileri de yaşadıkları yahut şahit oldukları sorunlara çözüm arıyorlar.

İşte böyle bir müzakere ortamında, "eğitimde öğretmenin rolü" gündeme geldi. Okulda öğretmenlikten ve idarecilikten, Bakanlıkta Daire Başkanlığına kadar gelen bir dost; "Eğitimin kralı, kraliçesi öğretmendir. İşinin ehli ise; mevzuat ve müfredat ne olursa olsun, öğrencilerini istediği gibi şekillendirir" dedi.

Bizce de doğru söylüyordu. Öğretmen, sadece öğrencilerini değil; eğer isterse, onların annelerini ve babalarını da etkileyip yönlendirebiliyordu.

Bunun üzerine; diliyle, haliyle öğrencilerine "iyi örnek" olup onların kahramanları haline gelen öğretmenleri, idarecileri hatırladık. Giderek sayılarının azaldığını düşünüp, derinden derine hayıflandık.

Geçenlerde, bir İmam Hatip Ortaokulu'nun ödül törenine davet edilmiştik. Peygamber(sav) Efendimizin çocuklarla ve gençlerle ilişkileri konusunda, kısa bir konuşma yapmak için görevlendirilmiştik.

Anlaşılan o ki; "Siyer Yolunda Birlikte Yürüyoruz" adlı bir proje geliştirmişler. Okul-aile iş birliği içinde; öğrenciler ile velilerin birlikte siyer okumalarını, sonra okudukları kitaplardan bir sınava tabi tutulmalarını ve aldıkları notlara göre sıralama yapılıp öne çıkanların ödüllendirilmelerini geleneksel hale getirmişler.

Ödül töreni içinde; konuya dair kısa konuşmalarla birlikte, seçme şiir okumaları ve güzel bir ilahi konseri de vardı. Ayrıca, öğrencilerle; "Saadet asrında yaşamış olsaydın, Hz. Muhammed(sav)'in ashabından hangisi olmak isterdin ve niçin" sorusunun cevaplarından oluşan sesli-görüntülü röportajlar yapmışlar ve onu sunmuşlardı.

Programın icra edildiği kültür merkezinde, öyle bir iklim oluştu ki; hepimiz derinden etkilendik. "Okumak anlamak, anlamak yaşamak ve yaşatmak içindir. Bizi öyle bir ruh halinin içine çektiniz ki, o günleri bizzat yaşamış gibi olduk" dedik.

İdareciler, öğretmenler, öğrenciler, öğrenci velileri yek vücut olmuşlardı. Hemen hepsinde; birlikte kutsal bir yolculuğa çıkmış olmanın aşkı, şevki, heyecanı vardı.

Eğitim, öğretim, yönetim süreci; sınıfın, okulun dışına taşınmıştı. Yaparak, yaşayarak öğrenmenin ve öğretmenin güzel bir örneği yaşanmıştı.

Bilindiği gibi eskiler, yaşayarak öğrendikleri şeylerin bir kısmını atasözü haline getirmişler. Onlardan birinde; "Çobanın gönlü olursa, tekeden süt sağar" demişler.

Yeteri kadar azim ve gayret gösterilirse, kayadan su da çıkarılır. Şirin'e kavuşmak için dağları delen Ferhat misali, imkansız gibi görünen işler bile başarılır.

Resulullah(sav) de bir çoban benzetmesi yapmış. Farklı ravilerden gelen bir rivayet, muteber hadis kitaplarında yerini almış.

Özet olarak; "Hepiniz çobansınız ve güttüğünüz sürüden sorumlusunuz" diyor. Devlet başkanının milletinin, babanın ailesinin, annenin evinin, amirin memurunun, patronun işçisinin çobanı olduğunu söylüyor.

Çoban; sürüsünü düzgün meralarda otlatan, uygun derelerde sulayan, tuzunu veren, yününü kırkan, kuzusunu doğurtan, kurtlardan ve diğer canavarlardan koruyan, hasılı bütün imkânları kullanarak ihtiyaçlarını gideren kişidir. Onların sağlık ve güvenlik içinde yaşamalarını temin etmek, onun işidir.

Çoban vardır; elinde sopayla, döverek-söverek koyun güder. Çoban da vardır; bir ağacın-taşın dibine oturup kaval çalar, sürü onun çıkardığı sese göre hareket eder.

Evde annenin-babanın, okulda öğretmenin-idarecinin, toplumda aydının-yöneticinin iyisi; koyunu kavalla güden çoban gibidir. Kırmadan, dökmeden, ağrıtmadan, incitmeden, korkutmadan, ürkütmeden ikna edip istikamet verir.

Örgün ve yaygın eğitim kurgusu yahut kurumları açısından; Bakan öğretmenlerin, öğretmenler öğrencilerin çobanıdır. Emniyet, ehliyet, şahsiyet uygunluğuna sahip her öğretmen; en olumsuz şartlar altında bile, göz aydınlığı-gönül hoşluğu olacak sonuçlar alır.

O halde, "eğitim sistemini iyileştirme" çabalarının yahut çalışmalarının merkezine; "iyi öğretmen yetiştirme" sistemi konmalıdır. Bir yandan mevcut kadroyu ıslah edip verimli hale getirmenin yolu, yordamı aranmalı; öte yandan, öğretmen yetiştiren kadrolar ve kurumlar ele alınmalıdır.

Örgün ve yaygın eğitim hizmetlerine destek olmak amacıyla kurulan vakıflar, dernekler, sendikalar açısından da bu konu "birinci öncelik" haline getirilmeli. Hem öğretmenlere, hem öğretmen adayı öğrencilere; uygun usullerle, her türlü destek verilmeli.

Eğitim Fakültelerine devam edecek üniversite öğrencilerini, yetkinlik ve yatkınlık açısından iyi seçmeliyiz. Onlara, sınıflarda teorik bilgiler vermenin ötesine geçip; daha çok, okul ortamlarında, uygulamalı eğitim vererek yetiştirmeliyiz.

Sonuç olarak; öğretmen eğitimin kralı, kraliçesidir. İrfan ordusu güçlü olan devletler ve milletler, bütün cephelerde galip gelir.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN