'Kuşkusuz ki sana bir fetih verdik, geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlamak üzere.' (Fetih, 1)
Fetih dini ve ahlaki bir kavramdır. Bununla birlikte sözlük anlamıyla fetih (açmak) her insanın az çok peşinde olduğu başarılar, galibiyet, şehirleri ele geçirmek gibi bireysel ve toplumsal hayatta somut başarılar için kullanıla gelmiştir. Kelimenin günlük dildeki anlamı o kadar baskındır ki Kur'an-ı Kerim'de fetih kelimesinin aynı anlamda olabileceği fikr-i sabite dönmüştür. Mesela Fetih veya Nasr suresi denilince her insan az çok Mekke'nin (veya başka bir şehrin) fethinden, savaştan söz edildiğini düşünür, Müslümanlarca fethedilmiş şehirlerin hikayesi bu surelerle irtibatlı sayılır. Fetih bu askeri ve siyasi anlamları havi olsa bile bunlar sonuç, daha çok da bir ihtimal olarak kelimenin anlamında bulunur. Fetih sanılan birçok galibiyet vardır ki insanın iç güdülerinin yönlendirdiği bir talan ve istiladan öteye gitmemiştir, fetih unvanı verilen birçok iş, fesat ve yıkımdan öteye geçmemiştir. O zaman fethi hangi anlamda alırsak alalım dinin ruhuyla uyumlu bir iç ve dış imarı (ahlak ve temeddün), dahili ve harici inşa ve dönüşüm anlamı taşımalıdır.
Kapalı olanı açmak anlamıyla kelime 'Ya Müfettihu'l-ebvab (Ey Kapıları açan)' hitabında Tanrı'nın isminin köküdür. 'Kapıları açan' Allah dindar insanın günlük hayatta karşılaştığı sorunlar, içinden çıkamadığı müşküller, insanı aciz düşüren zorluklarda sığınılan muktedir Hükümdar'dır. Hayat içerisinde açılması talep edilen her ne varsa kapalı bir kapı, insanın önünü kesen, onu muradından alı koyan hangi engel varsa hepsi Allah'ı yardıma çağıracağımız vesileler haline gelir. Buradaki sahicilik ise dini hayatın daha gerçek ve daha samimi bir zeminde tesis edilmesine imkan verir. Metafizik yorumcular insanın ilahi isimlerle ilişkisini bu 'sahici' zemin üzerinden kurarlar. İlahi isimler günlük hayatta zihin ve tecrübe dünyamızda karşılaştığımız sorunlarda irtibat kurabildiğimiz cihetlerde ortaya çıkar. Bu cihetlere Konevi 'vech-i has' yani Tanrı ile insan arasındaki özel yön adını verir ve insanın Tanrı ile irtibatını bu özel yönden keşfeder. Her insandan Tanrı'ya bakan bir yön vardır ve her insan için Tanrı cihetten başka bir isimle görünür. Haddizatında ilahi isimler anlamlarını bizim hayatımızda, tecrübe dünyamızda bulabilir, bizim hayatımız ilahi isimlerin aynalarıdır. Bu bakımdan varlık ve yaratmak Tanrı'nın eylemi iken yaratılışın farklı tecellilerini isimlendirmek bizim işimizdir. Öyleyse fethi yani kapalı olanı açmakla Tanrı'yı Fatih ve 'Kapıları açan olarak tecrübe eder, belki de O'nu böyle bir isimle özdeşleştiririz.
Bu isimlendirme basit, tikel bir hadisede Tanrı ile irtibatımızı düşünebilme imkanı verir. Lakin tecelli tikel durumda ve hadisede ortaya çıktığında, tecellinin tüm varlık katmanlarında farklı tarzları ve yansımaları olduğunu hatırda tutarak tikellerden tümele doğru intikal etmek gerekir (istidlal). Başka bir anlatımla Tanrı karşılaştığımız bir sorunu veya kapalı kapıyı açtığında farklı varlık mertebelerindeki 'açılışları', bütün kapalı kapıların anlamlarını düşünmemiz, bu kapıları açan anahtarları, anahtarları kullanmanın anlamını hatırda tutmak gerekir. Haddizatında bizim için kapıyı açan Allah bütünde açan olduğunu göstermek için açmış olmalıdır. O zaman tecrübemizde yaşadığımız hadise gerçek bir uyarı ve ayet anlamına gelerek dikkatimizi bütüne çeker, zihnimizi büyüterek an içinde sonsuz zamanı, noktada sonsuz mekanı düşünebilme ihtimalimiz belirir. İnsanın yaşama zevki anı zamana sınırlı mekanı ise büyük mekana bağladığında marifete döner.
Tanrı için fetih yaratmak eylemidir. Bu bakımdan el-Fatih ilahi bir isim olarak var eden, yaratan anlamına gelir. Bu anlamıyla Fatih, el-Fatır ismi gibi yarmak, açmak, çekirdeğin içinden ağacın meydana gelmesi veya imkan halindeki varlığın dışta var edilmesi demektir. Dindar insan fethi düşündüğünde yokluk ile varlık arasında sallanan hayatını akla getirir, Tanrı'nın inayetiyle varlık kapısını ona açmasını, alemin sürekli var edilişini ve yok edilişini idrak eder. Metafizikçi düşünürler için alemin yaratılışı bir anda gerçekleşip biten bir hadise değildir. Yaratılış süreklidir ve Tanrı daima yaratandır. Öyleyse fethin birinci anlamı yaratılış süreci ve daimi faaliyettir. Meselenin ikinci yönü ise bilgiyle ilgilidir.
Metafizik bilginin amacı hadiseleri ve varlıkları oldukları hal üzere görebilmektir. Bunun yöntemi ise insan zihnini ve idrakini daraltan tabuları, sınırlayan ön yargıları, psikolojik, tarihsel veya sosyolojik engelleri bertaraf ederek idraki olanı tam ve eksiksiz görebilme cesaretine taşımaktır. Böyle bir idrakle birlikte insan hadiseleri ve nesneleri bulundukları hal üzere görmeye hazırlanır. Hadiselerin bulundukları o daimi durum, sürekli yaratma ve yenilenme halidir. Bunu itiraf edebilmek çetin bir iştir, çünkü sürekli yenilenmeyi ve sürekli 'açılışı' itiraf edebilmek için 'benliği' besleyen hafızanın ve önyargıların aşılması şarttır. Bunun için idrakin varlıkları ve hadiseleri bulunduğu halde görebilmesi için 'açılması' gerekir. O zaman fetih idrakin açılması, zihnin doğru düşünmeye terakki etmesi, yatay bir zaman ve mekan algısından dikey bir algıya miraç etmesi, kalbin aydınlanması vb. anlamlarına gelerek nihai anlamını kazanır. Alemin ve içindeki her bir şeyin sürekli varlığa açılması ile insanda böyle bir bilginin açılması fethin ikili anlamını bize verir: Tanrı sürekli yaratır ve insan da idrak eder; el-Fatih açar, insan temaşa eder. Bu durumda fetih 'yaratmak-bilgi' anlamıyla Tanrı ile insanın irtibatını kuran ana kavrama döner.
Metafizikçilerin metinlerinde fetih tabiri genellikle bu anlamda nadiren de siyasi ve askeri başarılar anlamında kullanılır. Gözü açılmamış, ön yargılarını aşamamış, mağarada yaşayan insan için fetih diye bir şey söz konusu değildir. Kur'an-ı Kerim'de fetihten söz ederken 'Senin gelmiş ve geçmiş günahlarını bağışlamak için' deniliyor. Fethe yaratılışı temaşa ve marifet anlamı verilince ayet daha çok 'açılıyor.'
Ekrem Demirli