İsra suresinden Müslümanlara ödevler
Müslümanların şahsiyetlerinin gelişmesindeki en önemli etkiyi Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şerifler yapar. Hidayet rehberi olan yüce kitabımız, müminlerin kişiliğini inşa eder. İdeal bir şahsiyetin nasıl olacağı, olumlu ve olumsuz nitelikleri ile anlatılır. Müslümanların özelliklerinin anlatıldığı ayetlerden bazıları da İsra suresinde yer alır. Burada bütün insanlığa düşen görevler anlatılır. Gelin, İsra suresinde Müslümanlara verilen ödevlere daha yakından bakalım.
Giriş Tarihi: 27.02.2021
15:11
Güncelleme Tarihi: 17.10.2022
15:49
Sesli dinlemek için tıklayınız.
"Fakirlik korkusuyla çocuklarınızın canına kıymayın! Biz onların da sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır." (İsra suresi, 31. ayet)
Fikriyat Kur'an-ı Kerim uygulamasından İsra suresinin 31. ayetinin tefsirini okumak için tıklayın
➡ Müslümanların beşinci ödevi, çocukların hayatını korumaktır. İslam öncesinde Araplar, az da olsa geçim gayesiyle çocuklarını öldürüyorlardı. İnsanlar zamanla sebebi değişse de dolaylı ya da doğrudan çocuklarını öldürmeye devam etti.
➡ Bir bebek, anne rahmine düştüğü andan itibaren haklara sahiptir ve onun canına kast etmek büyük günahtır. Nitekim Peygamber Efendimiz (SAV) "Çocuğun senin üzerinde hakkı vardır" buyurmaktadır.
Fahreddin er-Razi, çocuklara karşı sevgisizliği kötü ahlakın en belirgin özelliği olarak tanımlar: "Çocuklara karşı sevgisizlik, ruhun şiddetle karardığına ve kalbin katılaşmışlığına delâlet eder; bu cürüm kötü ahlâkın en belirgin örneklerindendir. Allah, öyle kötü huyların önlenmesi maksadıyla evlâtlara güzellikle davranmayı teşvik etmiştir."
"Zinaya yaklaşmayın! Çünkü o hayâsızlıktır, çok kötü bir yoldur." (İsra suresi, 32. ayet)
Fikriyat Kur'an-ı Kerim uygulamasından İsra suresinin 32. ayetini dinlemek için tıklayın
➡ Müslümanların altıncı ödevi, zina ve fuhuştan kaçınmaktır. Dikkat edilirse yüce Allah, "zina yapmayın" değil "zinaya yaklaşmayın" buyurmaktadır. İnsanları bu yola sevk edecek davranışlardan da uzak durmayı ifade eder. Ayet-i kerimede zinanın insanın temiz fıtratına aykırı olduğuna dikkat çekilir.
➡ Ebû Hüreyre'den (RA) rivayet edildiğine göre, Rasulullah (SAV): "Müflis kimdir, biliyor musunuz?" diye sordu. Ashab "Bizim aramızda müflis, parası ve malı olmayan kimsedir, dediler. Rasûlullah (SAV) şöyle buyurdu:
"Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla gelip, fakat şuna sövüp, buna zina isnâd ve iftirası yapıp, şunun malını yiyip, bunun kanını döküp, şunu dövüp, bu sebeple iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir." (Müslim, Birr 59)
EBU HÜREYRE KİMDİR? 🔍 Ebu Hureyre (RA), İslam tarihinde en çok hadis rivayet eden sahabelerden biridir. Güçlü bir hafızaya sahip olan Ebu Hureyre, okuma yazma bilmediği için hadisleri daima tekrar etmiş ve böylece bilgisini diri tutmuştur.
"Haklı bir sebep olmadıkça Allah'ın dokunulmaz kıldığı cana kıymayın. Bir kimse haksızlıkla öldürülürse velisine yetki verdik; ancak o da öldürme hususunda haksızlığa sapmasın; çünkü o, yeterince yardıma mazhar olmuştur." (İsra suresi, 33. ayet)
Fikriyat Kur'an-ı Kerim uygulamasından İsra suresinin 33. ayetinin mealini okumak için tıklayın
➡ Müslümanların altıncı ödevi, haksız yere can almamak, adam öldürmemektir. Her bireyin yaşama hakkı vardır. Hayatın dokunulmazlığı, doğuştan sahip olunan haklardan biridir. Büreyde (RA) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (SAV) buyurmuştur ki: "Bir mü'minin öldürülmesi, Allah katında dünyanın yok olmasından daha büyük bir günahtır." (Nesâî, Tahrîm 2)
➡ Birtakım hukuki sebepler dışında canlıların hayatı dokunulmazdır. Zaten bu hukuki yetki de tamamen devlete verilir. Kişilerin böyle bir ceza vermesi mümkün değildir.
➡ Haksız yere öldürülen kişinin velisine, ölüm cezasından önce diyet veya affetme seçeneklerinin düşünülmesinin daha uygun olduğu hatırlatılmalıdır. Fahreddin er-Razi, "Öldürülen kişi mazlum olma sıfatını tam olarak taşımazsa konu bu âyetin hükmüne girmez, yani böyle bir olayda ölüm cezası uygulanmaz" görüşündedir.
"Rüşdüne erinceye kadar yetimin malına, onun yararına olmadıkça el sürmeyin. Ahde vefa gösterin; çünkü ahid sorumluluk doğurur." (İsra suresi, 34. ayet)
Fikriyat Kur'an-ı Kerim uygulamasından İsra suresinin 34. ayetinin mealini okumak için tıklayın
➡ İsra suresinin 34. ayetinde Müslümanların iki önemli görevine yer verilmiştir. Bunlar yetim malı yememek ve verilen sözü tutmaktır. İslam'da yetimlerin hakkının korunması ve onların gözetilmesi konusuna oldukça önem verilmiştir.
Kendisi de yetim olarak büyüyen Peygamber Efendimiz (SAV), onların haklarının korunması hususunda son derece titiz davranırdı. Allah Resulü (SAV) bir hadis-i şeriflerinde, "Ben ve yetimi himaye eden kimse cennette şöylece beraber bulunacağız" (Buhârî, "Talâk", 25) buyurmuş ve işaret parmağıyla orta parmağını aralarını biraz aralayarak göstermiştir.
➡ Verilen sözde durmak müminin vasıflarından biridir. Ebû Hüreyre'den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah (SAV) şöyle demiştir: "Münafığın alâmeti üçtür: Konuştuğunda yalan söyler, söz verdiğinde sözünde durmaz, kendisine bir şey emanet edildiği zaman, ona hıyanet eder." (Buhârî, Îmân, 24; Müslim, Îmân, 107)
ÖLÇÜYÜ VE TARTIYI TAM YAPMAK
"Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu hem daha iyidir hem de sonucu daha güzeldir." (İsra suresi, 35. ayet)
Fikriyat Kur'an-ı Kerim uygulamasından İsra suresinin 35. ayetini okumak için tıklayın
➡ Müslümanların onuncu görevi, ölçüyü tam yapmaktır. Mal ve servet edinmenin en önemli vasıtası olan ticarette ana hedef, tarafların yaptıkları alışverişten memnun olmalarıdır. Peygamberimizin (SAV), "Alışveriş yapanlar birbirlerinden memnun olarak ayrılsınlar. " tavsiyesi bu gerçeği dile getirir.
➡ Fahreddin er-Razi'ye göre ölçü ve tartıyı tam yapmanın iyi olması, bunu yapanın gerek Allah gerekse insanlar katında sevilmesidir; akıbetinin güzel olması ise dünyada kendisine yarar sağlaması, ahirette de sevap kazandırmasıdır.