Arama

Kur'an'da geçen kıssalar

Kur'an-ı Kerim'de, insanın terbiyesi için çoğunlukla kıssa kullanır. Kur'an'da bu kıssalara yer verilmesindeki amaç; insanların ibret alması, müminlerin felaket ve sıkıntılara karşı dayanma gücünün artması, onları teselli etme, dua, sabır ve tevekküle teşvik etmekti. Sizler için yüce kitabımızda yer alan kıssaları derledik.

  • 3
  • 16
KEHF SURESİ NEDEN NAZİL OLDU?
KEHF SURESİ NEDEN NAZİL OLDU?

Müslümanların sayısının çoğalması üzerine müşrikler, Resulullah'ın peygamber olup olmadığını araştırmak için Nadr b. Hâris ile Utbe b. Muayt'ı Medine'deki Yahudi âlimlerine gönderip kendilerine şu talimatı vermişlerdi: "Muhammed'in durumunu onlara sorun, vasıflarını ve söylediklerini anlatın; onlar kitap ehlidir, peygamberler hakkında bizim bilmediklerimizi bilirler."

Bu iki adam, Medine'ye giderek meseleyi Yahudi âlimlerine anlattılar. Onlar da, "Muhammed'e, geçmiş zamanlarda mağaraya sığınmış gençleri; dünyanın doğusunu ve batısını dolaşmış olan adamı; rûhun ne olduğunu sorun; eğer bunları size bildirirse o bir peygamberdir, ona uyun; aksi takdirde bir falcıdır, ona istediğinizi yapabilirsiniz" dediler.

Bun hadiseden sonra ayeti kerime nazil oldu.

Fikriyat'ın Kur'an-ı Kerim uygulamasında yer alan seçkin hafızlardan, Kehf Suresi'ni dinlemek ve okumak için tıklayın.

  • 4
  • 16
ZÜLKARNEYN KISSASI
ZÜLKARNEYN KISSASI

Hz. İbrahim'in zamanında yaşayan Zülkarneyn (as), nebi ya da hükümdar olma ihtimali vardır. Kur'an'da doğu ve batıya yaptığı seferleri zikredilir. O, yaptığı bu seferlerle devletinin sınırlarını genişletip güçlendirdi.

Batı istikametindeki ilk seferinde karşılaştığı bir halkı tevhit akidesine dâvet etti. Onları şirkten sakınma, Allah'a iman, salih amel gibi dinî-ahlâkî tebliğde bulundu.

Ardından ikinci sefer olarak doğu istikametinde yöneldi. Bu sefer sırasında kendilerini güneşten koruyacak gölgelikleri bulunmayan başka bir kavimle karşılaştı. Güneş, sanki kara bir çamur pınarına batıyor gibiydi. Buradaki halkın bir kısmı iman etti. İman etmeyenlerle harp ederek hepsini mağlup etti. Sonrasında onlar da iman etti.

Zülkarneyn (as), daha sonra dağlık bir bölgeye üçüncü bir sefer düzenledi. Burada Ye'cûc ve Me'cûc diye anılan fesatçı ve saldırgan bir kavim veya kavimlerden şikâyetçi olan bir halk karşılaştı.

Daha sonra muhtemelen kuzeydeki dağlık bir bölgeye üçüncü bir sefer düzenlemiş, bu sefer sırasında Ye'cûc ve Me'cûc diye anılan fesatçı ve saldırgan söz konusu bölgedeki bir geçide demir kütleler ve bakırı eritmek suretiyle sağlam bir set inşa etti.

Bu seddin inşası karşılığında halkın kendisine ücret ödeme teklifini, "Rabbimin bana lütfettiği geniş imkânların yanında sizin vereceğiniz ücretin kıymeti yoktur." diyerek geri çevirdi ancak onlardan kendisine beden gücüyle yardımda bulunmalarını istedi.

Kur'an'da bu olay şöyle anlatılır:

"Sana Zülkarneyn hakkında soru soruyorlar. De ki: "Size onunla ilgili bir parça okuyacağım." Gerçekten biz onu yeryüzünde iktidar sahibi kıldık, ona (muhtaç olduğu) her şey için bir yol öğrettik. O da bir yol tutup gitti. Nihayet güneşin battığı yere varınca, onu kara bir balçıkta batar (gibi) buldu. Orada bir kavme rastladı. Bunun üzerine biz, "Ey Zülkarneyn! Onları ya cezalandıracak veya haklarında iyi davranma yolunu seçeceksin" dedik. O, şöyle dedi: "Haksızlık edeni cezalandıracağız; sonra o, rabbine gönderilecek; Allah da ona korkunç bir azap uygulayacak. İman edip iyi şeyler yapan kimseye gelince, onun için de en güzel karşılık vardır. Ve ona işimizden kolay olanını buyuracağız."

Sonra yine bir yol tutup gitti. Nihayet güneşin doğduğu yere ulaşınca, onu öyle bir kavim üzerine doğar buldu ki, onlar için güneşe karşı bir örtü yapmamıştık. İşte böyle oldu! Biz onunla ilgili her şeyi ayrıntısıyla biliyorduk.

Sonra yine bir yol tuttu. Nihayet iki dağ arasına ulaştığında bunların ötesinde nerede ise hiçbir sözü anlamayan bir kavim buldu. Dediler ki: "Ey Zülkarneyn! Bu memlekette Ye'cûc ve Me'cûc bozgunculuk yapmaktadırlar. Bizimle onlar arasında bir sed yapman için sana bir bedel ödesek kabul eder misin?"

Zülkarneyn şöyle cevap verdi: "Rabbimin beni içinde bulundurduğu nimet ve kudret sizinkinden üstündür. Siz bana kuvvetinizle destek olun da, sizinle onlar arasına aşılmaz bir engel yapayım. Bana, demir kütleleri getirin."

Nihayet (vadiyi demirle doldurup) iki dağın arasını aynı seviyeye getirince, "Ateşi körükleyin!" dedi. Artık onu kor haline getirdiği vakit, "Getirin bana, üzerine bir miktar erimiş bakır dökeyim" dedi. Artık onu ne aşabildiler ne de delebildiler. Zülkarneyn, "Bu, rabbimden bir rahmettir. Fakat rabbimin vaadi gelince O, bunu yerle bir eder. Rabbimin vaadi haktır" dedi.

(Kehf Suresi, 83-98. ayetler)

Kehf Suresi, 83-98. ayetlerin tefsiri 📙 ve meali 🔊

  • 7
  • 16
ASHAB-I KEHF KISSASI
ASHAB-I KEHF KISSASI

Yüce Allah, kıyametin kopacağını ve ahirette ölülerin diriltileceğini insanların daha kolay kavrayabilmeleri için 9-26. ayetlerde ibret verici bir olaya, "Ashâb-ı Kehf" kıssasına yer verir. Ashâb-ı Kehf ise, "mağara arkadaşları" demek olup bir mağarada yıllarca uyutulduktan sonra tekrar uyandırıldıkları haber verilen kişiler" için kullanılır.

Putperest bir kavmin içinde Allah'ın varlığına ve birliğine inanan birkaç genç, putperestliğe karşı çıkmış, onların zulüm ve baskılarından korunmak için bir mağaraya sığınmışlardı.

Yanlarındaki köpekleriyle birlikte mağarada derin bir uykuya dalan bu gençler, muhtemelen 309 yıl sonra uyanmışlardır. Burada bir gün veya daha kısa bir süre uyuduklarını sanan gençler, içlerinden birini yiyecek almak üzere şehre gönderdiklerinde, onların durumunu öğrenen insanlar Allah'ın vaadinin hak olduğuna ve kıyametin mutlaka geleceğine inanmışlardı.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN