Sinemaseverlerin okuması gereken 3 kitap
Sinemayı, teorik açıdan anlamlandırmak için kaleme alınan birçok kitap bulunur. Sinemacılar için kaynak niteliği taşıyan bu eserler, yönetmenlerin film yapım maceralarını, hayatlarını, yapıtlarını, sinema akımları ve bu sanata dair daha pek çok şeyi irdeler. Sizin için mutlaka okunması gereken üç sinema kitabını derledik.
Giriş Tarihi: 08.10.2023
11:59
Güncelleme Tarihi: 08.10.2024
08:54
"Gölge, Karagöz'de oyunun metafizik temeline oturan anahtar bir çözümleme zeminiyken sinemanın malzemesi bizzat gözün gördüğü, algıladığı gerçek parçalardır. Birinde eşyanın görünümünden kaçış, diğerinde eşyanın bizzat kendisini bütün yönleriyle görebilme ve yakalayabilme esastır."
Murat Pay - Yar Bana Bir Eğlence: Teoriden Pratiğe Karagöz'den Sinemaya
MURAT PAY KİMDİR?
🔸 1981 yılında İzmir'de doğan Pay, 2003 senesinde Marmara Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema bölümünden mezun olur. Ardından Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi ve Sanatları bölümünde "Gölge Oyunu Karagöz ve Sinema" başlıklı yüksek lisans tezini yazar.
🔸 Sinema ile ilgili teorik ve pratik pek çok çalışma yapan isim, Maşuk'un Nefesi, Miraciyye: Saklı Miras ve Dilsiz filmlerine imza atar. Yönetmen, 2022 yılında "Hep Otuz Üç Yaşında" adlı belgesel çalışmasını tamamlar.
Usta yönetmenlerden sözler
IŞIKLA KARANLIK ARASINDA
🔸 Türkiye sinemasının "ustasız ustası" Lütfi Ömer Akad'ın kaleme aldığı "Işıkla Karanlık Arasında" , sinemaseverler için başucu kitabı niteliğindedir. Yönetmenin kendi sinema yolculuğunu anlattığı eser, yapım yönetmenliği ile başladığı film serüveninde büyüyerek geldiği noktayı ayrıntıları ile ele alır.
🔸 Genç sinemacılara yol gösterici nitelik taşıyan eser, Akad sinemasının doğuşunu, filmlerinin yapım hikayelerini ve yönetmenin özgün sinema dilini ayrıntıları ile işler. Ayrıca kitapta arşiv niteliği taşıyan görseller bulunur. Yönetmenin küçüklük, askerlik fotoğrafları ve hatta döneminin film afişleri, setten kareler yer alır.
📌Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın!
"Sinema işine girmeyi hiç ama hiç düşünmemiştim, böyle bir iş de yoktu aslında. Sinemayı tiyatrocular ek bir iş olarak yapıyorlardı. Diyeceğim meslek değildi. Aslında Bakılırsa hiçbir zaman da meslek olmamıştır. Olsa olsa bir tutkudur sinema. Akıllı uslu insan işi değildir; tutkulu insan işidir."
Lütfi Ömer Akad - Işıkla Karanlık Arasında
Ustasız ustanın eseri "Işıkla Karanlık Arasında"dan alıntılar
LÜTFİ ÖMER AKAD KİMDİR?
🔸 Türk sinemasının "koca çınarı" olarak bilinen Lütfi Ömer Akad, 2 Eylül 1916 günü İstanbul'da doğar. Resme ilgisi olan Akad, Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra 1942 yılında İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret okulunun Maliye bölümünden mezun olur. Askerlik görevini yerine getirdikten sonra Osmanlı Bankası'nın muhasebe bölümünde çalışır.
🔸 1946'da çeşitli dergilerde tiyatro ve sinema üzerine yazılar yazan Akad, aynı yıl kurulan "Sema Film" de mali danışmanlık yapar. 1947 senesinde "Erman Film" de çalışmaya başlayan Akad, burada çekilen "Damga" adlı filmin yönetmeni, çekimi bırakınca yarım kalan sahneleri çeker. Gösterdiği başarı üzerine Halide Edip Adıvar'ın aynı adlı kitabından uyarlanan "Vurun Kahpeye" filminin senaryosunu yazar ve çeker. Böylece 1949 yılında çektiği "Vurun Kahpeye" Akad'ın yönetmenliğini yaptığı ilk film olur.
🔸 1950'lere kadar tiyatro çıkışlı yönetmenlerin egemenliğinde olan sinemanın tiyatrodan bağımsız hale gelmesini sağlayan önemli isimlerden biri olur. 1950'de "Lüküs Hayat" , sonraki yıl "Tahir ile Zühre" ve "Arzu ile Kamber" filmlerini çeker. 1952 senesinde çektiği "Kanun Namına" filmi, yönetmenin başyapıtları arasında yer alır. Gerçek bir polisiye olay üzerine kurulu olan yapımla yönetmen, ülkemizde polisiye film furyasını başlatmış olur.
🔸 Yazdığı "Işıkla Karanlık Arasında" isimli otobiyografi ile Türk sinemasının başlangıç ve gelişimini aktarır. Sinemacılar kuşağının temsilcilerinden olarak kendine özgü film dili kullanan Akad, göç sorununu ele aldığı "Göç Üçlemesi" ile toplumun derdiyle dertlenir. "Gelin", "Düğün" ve "Diyet" filmleri ile 70'li yılların toplumsal sorunlarını, taşradan kente göçü beyaz perdeye taşır. Filmlerinde yöresel meseleleri konu alarak evrensel mesajlar verir. Çektiği filmlerle sonraki yönetmenlere örnek olan usta isim, 19 Kasım 2011'de İstanbul'daki evinde yaşamını yitirir.