Urla Tahaffuzhanesi: Osmanlı Devleti'nde bir sağlık tesisi
Osmanlı İmparatorluğu pek çok konuda olduğu gibi "salgın hastalıklardan halkı koruma açısından da" öncü bir devlet olmuştur. 1800'lü yıllarda Avrupa; veba, çiçek gibi hastalıklarla mücadele ederken Devlet-i Aliyye salgın hastalıklarından halkını koruma adına "Karantina Adası" kurmuş ve Urla Tahaffuzhanesi'nde faaliyetlere başlamıştı. İşte, Osmanlı'dan tüm dünyaya örnek teşkil eden sağlık tesisi Urla Tahaffuzhanesi ve hakkında bilinmesi gerekenler...
🔹 Osmanlı İmparatorluğu, açtığı çığırlarla dünyadaki pek çok devlete öncü olmuştur. Bunu Urla'daki tahaffuzhane ile örneklendirebiliriz.
🔹 Devlet-i Aliyye'nin Anadolu'da hüküm sürdüğü yıllarda, bulaşıcı hastalıklar yaygındı. Devlet, topraklarını deniz yoluyla gelecek hastalıklardan korumak adına İzmir'in Urla ilçesine bağlı olan bir adayı, karantina adasına dönüştürmüştür.
🔹 Bu yer, Karantina Adası ismi almış. Zamanla ise Urla Tahaffuzhanesi olarak anılmaya başlanmıştır. Tahaffuzhane; yolculuk esnasında yolcuları ve personeli arasında bulaşıcı hastalık görülen gemilerin karantina sürecini geçirmeleri için kullanılan sağlık kuruluşlarıdır.
🔹 Burada hastalara karşı, gerekli sağlık önlemleri alınır ve hastaları bulaşıcı hastalıklardan kurtarmak adına birtakım çalışmalar yapılırdı.
🔹 Urla Tahaffuzhanesi, Osmanlı İmparatorluğu'nun bulaşıcı hastalıkla mücadelesinin sembolü haline gelmiştir. 1823 yılında evvela Osmanlı Devleti tarafından temeli atılmıştır.
🔹 Devlet-i Aliyye'nin ilk karantina bölgesini burada kurmuş, 1865 senesinde ise Fransızlar burayı modernize ederek tekrar inşa etmiştir.
🔹 1823 yılında İzmir'in Urla ilçesinde başlayan bu süreç ve inşa edilen tahaffuzhane, tüm dünyada bulaşıcı hastalıklarla mücadelede önemli bir adım olmuş ve büyük bir örnek teşkil etmiştir.
🔹 Kent merkezine 40 kilometre mesafede bulunan Urla Tahaffuzhanesi, bilhassa deniz yoluyla gelecek insanlarda görülen bulaşıcı hastalıklar için vardır. Çünkü o yıllara bakıldığında, başka ülkelere seyahatte deniz yolu tercih edilmekteydi.
🔹 Burası, 1800'lü yıllara göre çok daha ileri bir teknolojiye sahipti. Avrupa o yıllarda; çiçek, uyuz, Kara Ölüm veya Kara Veba olarak anılan veba hastalığıyla mücadele halindeydi.
🔹 Deniz yoluyla başka memleketten gelen insanları ve Avrupa'ya giden Türk vatandaşlarını gözetim altında tutmak için böyle bir fikir akıllara gelmişti. O dönemle için Avrupa'nın aklına dahi gelmeyen ihtiyacın Devlet-i Aliyye'nin aklına gelmesi ve bunun için harekete geçmesi oldukça kıymetli.
Topkapı Sarayı'nda gizli kalmış bir hazine: III. Ahmed Kütüphanesi