Sağlıklı İlişki: Liman Değil Fırtınaları Yönetme Becerisi - Psikolog Cihan Uluç'tan Önemli İpuçları
Aile içi iletişimde en sık yapılan hatalardan biri, "tartışmayan çift sağlıklıdır" düşüncesi. Ancak Psikolog Cihan Uluç bu yaygın yanılgıya dikkat çekiyor: Önemli olan tartışmaların olmaması değil, bu çatışmalarla nasıl başa çıkıldığı… Aile Akademisi'nin 3. bölümünde, "Sağlıklı iletişim nerede başlar, nasıl korunur?" sorusuna odaklandık. Tartışmaların kaçınılmaz olduğu ilişkilerde, yıkıcı değil yapıcı iletişimin yollarını konuştuk. Karşı tarafı değiştirmeye çalışmadan, açık ve net bir şekilde konuşmanın, dinlemenin ve sınırlar oluşturmanın önemini Psikolog Cihan Uluç'la derinlemesine ele aldık.
➡ Psikolog Cihan Uluç'a göre aile, kişinin "beni koruyarak aslında biz olma süreci" olarak tanımlanabilir. Bu sürecin inşa edilen bir yapı olduğunu ve ne bireyselliğin tamamen yitirilmesi ne de karşı tarafa tamamen odaklanılması gerektiğini vurgulayan Uluç, bu dengenin hayatı daha anlamlı kıldığını belirtiyor. Evlilikle birlikte, karı-koca olarak kendi kök ailelerinden ayrışmış, kendi özerk istek ve hedefleri olan yeni bir birim kurulduğunu da ekliyor. Çocukların da bu yapıyı zenginleştiren unsurlar olduğunu ifade ediyor.
➡ Evliliğe girmeden önce sahip olunması gereken ilk farkındalığın, iyi evliliklerin gayret ve çabayla inşa edildiği gerçeğini kabul etmek olduğunu belirten Uluç, evlenildiğinde tüm kişiliğin ve hayatın sihirli bir değnekle değişeceği yanılgısının yaygın olduğunu dile getiriyor. İyi evliliğin tanımında hiç tartışmayan veya her konuda aynı düşünen insanların oluşturduğu bir yaşantı olmadığını, aksine çatışmaların ve fikir ayrılıklarının normal olduğunu öngörmek gerektiğini belirtiyor. Bu durumun büyük bir sorumluluk olduğunun bilincinde olmak gerektiğini de ekliyor. Uluç, evliliğin hayattaki "eş rolü"nü içselleştirme süreci olduğunu, tıpkı yeni bir meslekteki acemilik gibi, zamanla oturacak bir inşa süreci olduğunu ifade ediyor.
➡ Sağlıklı aile iletişiminin tartışmasız bir ilişki anlamına gelmediğini açıklayan Cihan Uluç, tartışmasız bir evliliğin gerçekçi bir hedef olmadığını belirtiyor. Temelde meselenin, çiftlerin bu tartışmaları ve fikir ayrılıklarını nasıl çözümledikleri olduğunu vurguluyor. Uluç, eleştiri, hakaret, alay, hor görme veya sürekli savunmada olma gibi "mahşerin dört atlısı" olarak adlandırdığı yıkıcı iletişim davranışlarının tehlike çanları çaldırdığını ve bunların sıklıkla birikerek büyüdüğünü ifade ediyor. Bu nedenle, tartışmaların boyutu ve sıklığının önemli olduğunu, ancak tartışmanın varlığının kötü bir ilişkiye işaret etmediğini belirtiyor.
➡ Uluç'a göre, sağlıklı bir aile iletişimi, çözümlerin bulunduğu bir iletişim demektir. Ancak her meselenin çözülebilir olmadığını, bazen kabullenmenin de ilişki için hayati olduğunu vurguluyor. Değişmesi zor olan karakteristik özellikler veya eşin ailesinin bazı nitelikleri gibi konuların kabul edilmesi gereken durumlar olabileceğini, bu noktada enerji harcamanın ne kadar mantıklı olduğunu sorgulamak gerektiğini belirtiyor.
➡ Evlenmeden önce partnerin istenmeyen bir huyunun evlendikten sonra değişeceği inancının maalesef çok sık karşılaşılan ve "tatlı bir zehir" gibi olduğunu ifade eden Uluç, bu düşüncenin çoğu zaman gerçekçi olmadığını söylüyor. İlişkide bir huydan rahatsız olunuyorsa, o huyun ömrünün sonuna kadar devam etmesi durumunda dahi evliliğin sürdürülebilir olup olmadığının sorgulanması gerektiğini tavsiye ediyor.
➡ Cihan Uluç, değişimin kolay bir şey olmadığını ve kişinin değişmeye dair bir mesaj aldığında kendini korumaya aldığını belirtiyor. Asıl değişimin kişinin kendisinden, kendi farkındalığından ve isteğinden başladığını vurgulayan Uluç, eşin sözlerinin veya dış etkenlerin destekleyici olabileceğini ancak temel kıvılcımın bireyden gelmesi gerektiğini dile getiriyor.
➡ Uluç, sağlıklı iletişimin önündeki en büyük engellerden birinin, karşı tarafın dünyasını görememek ve kendi çözüm yollarıyla hüküm vermek olduğunu belirtiyor. Partnerin duygularını, düşüncelerini veya ihtiyaçlarını kendi bildiğimiz gibi varsaymanın ve onun adına kararlar vermenin tehlikeli olduğunu, bunun bir süre sonra baskı ve işgale dönüşerek partnerin kendini yok hissetmesine neden olabileceğini açıklıyor.
➡ Ayrıca, kişinin kendini ifade edememesi veya "hayır" diyememesi durumunun da iletişimsizliğe yol açtığını belirtiyor. Bu durumun kişinin kendi isteyememe problemiyle ilgili olabileceği gibi, karşısındaki eşin alan açmayan veya tahakküm kuran bir profil olmasından da kaynaklanabileceğini ifade ediyor.
➡ Sağlıklı iletişimin öncelikle kendimizden başladığını belirten Cihan Uluç, kendi istek ve ihtiyaçlarımızın yanı sıra eşimizin istek ve ihtiyaçlarının da olabileceğini kabul ederek bir denge kurma sürecine odaklanılması gerektiğini söylüyor. İletişimin bu dengeyi kurmada en önemli araç olduğunu ve ifadelerin, jestlerin, mimiklerin, fiziksel temasın iletişimin bir parçası olduğunu vurguluyor.
➡ Uluç, en temel iletişim hatalarından birinin, "ben söylemesem de eşim beni anlasın" beklentisi olduğunu belirtiyor. Hiç kimsenin birbirinin zihnini okuyamayacağını, bu beklentinin gerçekçi olmadığını ifade ediyor. Kişinin kendisini ifade etmediği müddetçe kimsenin onu anlamakla mükellef olmadığını ve temel varsayımın bu olması gerektiğini vurguluyor. Surat asmak gibi dolaylı yolların birçok farklı anlama gelebileceğini ve eşin bunu doğru anlamasının mümkün olmadığını da ekliyor.
Son olarak, çiftlerin zaman zaman kendilerine "Biz ekip miyiz, rakip mi?" sorusunu sormaları gerektiğini belirten Uluç, ilişkide rakipleşmenin iki taraf için de yıkıcı sonuçlar doğuracağını ve bu "geminin battığında" ikisinin de batacağını ifade ediyor. Açık iletişimin öğrenilebilir bir beceri olduğunu ve "ben iletişim kurmak istiyorum" diyerek bu yola girmek gerektiğini dile getiriyor.