Arama

"Uykunuza saygı duyun ki günlük hayatınız başarılı geçsin"

Araç kullanırken neden uyuruz? Hiç rüya görmeyen biri var mı? Uyku mide ile bağlantılı mı? Gece daha verimli çalışmanın uyku ile bağlantısı var mı? Uyku apnesinden, uykusuzluğa, uyurgezerlikten, güzellik uykusuna kadar sağlıklı uyku adına her detayı Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Zerrin Pelin ile konuştuk.

Betül Sav: Uyku Apnesi nedir?

Prof. Dr. Zerrin Pelin:

Uyku Apnesi, çoğunlukla horlama ile beraber, çok gürültülü horlama ile nadiren horlama olmaksızın da ortaya çıkabilen, gece uykuda nefes durması ya da solunumun azalması, bununla beraber oksijenin düşmesi ve sık uyanıklarla gelen bir hastalık grubudur. Bu kişilerde gece uyku çok sık bölündüğü için sabahleyin aşırı yorgun, dayak yemiş gibi uyanma hali olur. Gece de kaliteli bir uyku söz konusu olmadığından gün içerisinde sürekli bir uyku ihtiyacı hasıl olur. Bu Narkoleptiklerdeki uyku atakları gibi değildir. Uyku Apnelilerde daha çok sakin ortamlarda, yemek sonrasında, televizyon seyrederken ya da araç kullanırken ortaya çıkan bir uyku hali vardır. Aktif koşullarda bu kişiler uykuya dalmazlar. Ama sakin kaldıkları her koşulda uykuya dalabilirler. Bu hastalarda gece sık tuvalete gitme, gece terleme, sabah ağız kuruluğu, sabah baş ağrısı olabilir. Gece sürekli uyanmalara bağlı yüksek tansiyon sık görüyoruz. Derin uykunun olmamasından kaynaklanan insülin direnci ve arkasından diyabete geçişi de bu hastalarda görebiliyoruz. Kilo artışını sıklıkla görebiliyoruz. Kocaman bir hastalık grubu aslında. Sadece horlama olarak gördüğümüz ama beraberinde sabah yorgun uyanma, varsa ciddi bir hastalığın belirtisi olabilecek, kalp, böbrek, beyin, damarlar, bütün organ sistemlerini etkileyebilecek bir hastalık uyku apnesi sendromu.

Betül Sav: Uyku Apnesi kimlerde görülür?

Prof. Dr. Zerrin Pelin:

Genellikle anatomik olarak üst soluk yolu dar olan insanlarda nefesin durması ya da azalması daha belirgin olabiliyor. Bu da çene yapısı daha geride ve küçük olan insanlarda üst soluk yolu daha dar olur. Bunun üzerine kilo eklenirse üst soluk yolunun açık kalması biraz daha zor oluyor ya da çene çok ileri düzeyde küçükse çocuk yaşta bile bu nefes durmalarını görebiliyoruz. Çocuk yaşta geniz ati, bademcikler de üst soluk yolunu daraltabiliyor. Bu yaş grubunda uyku apnesi görülebiliyor ama yetişkinlerde daha çok çene yapısı oturduğu için çenesi geride olan ve üst soluk yolu dar olan kişilerde görüyoruz. Erkeklerde kadınlara göre biraz daha sık görülüyor. Ancak kadınlar, menopozdan sonra kadınlarda erkek tipi yağlanma dediğimiz çene altı yağlanma ve göbek çevresi yağlanma erkeklerle eş duruma geliyor. Dolayısıyla menopoz sonrası kadınlarda da horlama ve uykuda nefes durmaları görüyoruz. Artık gençlerde de çok sık görmeye başladık. Eskiden 20-30 yaş grubu hastalarımız çok olmazdı ama bu sağlıksız yiyecek tüketimi kiloların erken yaşta kişilere eklenmesi gençlerde de "uyku apnesi" sendromunun belirlemesine yol açtı.

Betül Sav: Uyku felci (Karabasan) nasıl oluyor?

Prof. Dr. Zerrin Pelin:

Bizim rüya uykumuzda uykunun iki dönemi vardır. Rüya uykumuz ve rüya dışı uyku adını verdiğimiz NonRem adı verilen bir uyku dönemi var. Rüya uykuları sırasında kaslarımız felç olur. Hiç hareket edemeyiz. Bu da rüyalar sırasında gördüğümüz şeyleri aksiyon haline getirmemizi engeller.

Karabasan; beynin rüya uykusundan uyanıklığa geçtiği fakat vücudun rüya uykusunun felcinde kaldığı bir durum. Yani beyin uyanıyor ama kaslar rüya uykusunda felçli kalıyor. Bu nedenle kişi şöyle hissediyor; bağırmaya çalışıyor, bağıramıyor. Hareket etmeye çalışıyor, hareket demiyor. Birisi bana dokunsa da bu işkence bitsin, diye düşünüyor. Dışarıdan gelen bir ses ya da dokunsal uyarı ile bu sonlanıyor ya da kişi kendisini çok alarme ettiği için rüya uykusu sonlanıyor sonrasında bu karabasan süreci de bitiyor. Bu normal insanlarda da çok yorgun olduğunda, psikolojik olarak ağır stresler içerisinde bulunduğunda nadiren ortaya çıkabilen bir şey. Bu durum seyrek olduğunda çok dikkate aldığımız bir şey değildir. Fakat bu durum sık olmaya başladığında kişinin uykuya gitmesini engelleyecek bir süreç haline gelebiliyor. Kişi Karabasan yaşayacak diye uyumak ya da yatağa gitmek istemiyor. Dolayısıyla bu kişiler, mutlaka tedavi edilmesi gerekiyor.

  • 10
  • 20

Betül Sav: Uykusuzluk (İnsomnia) Nedir?

Prof. Dr. Zerrin Pelin:

Önce uykusuzluğu bir tanım olarak ifade edelim. Çünkü uykusuzluk denince sadece uykuya dalma güçlüğü varmış gibi anlaşılıyor. Kişi dalamıyor, uyuyamıyor diye düşünüyor. Halbuki uykuya dalma güçlüğü, uykuyu sürdürme güçlüğü ve sabah erken uyanıp tekrar uyuyamama hali üçlüsü uykusuzluk tanımı içerisinde yer alıyor. Bunlardan bir tanesi ya da bir iki tanesi sizde varsa uykusuzluğunuz var demektir. Hepimiz hayat içerisinde birçok şey yaşıyoruz, stresimiz oluyor, keyfimizin karşılığı günleri oluyor. O gece canımız çok sıkkınsa uyuyamıyor olabiliyoruz ama ertesi gece uyuyoruz. Uykusuzluk, kronik uykusuzluk olduğunda yani haftada iki üç gece en az üç ay süreyle bunu yaşıyorsanız o zaman uykusuzluk tablosundan bahsedebiliyoruz ki ondan sonra artık uykusuzluğu tedavi etmek gerekir. Bazı insanlar da akut bir stres oluyor. Ani bir stres yaşamış oluyor ya da kayıp yaşıyor. Kendisini çok üzen ya da uğraşması gereken bir hastalık süreci olabiliyor. O süreçte başlayan bir uykusuzluğu olabiliyor kişide. Bu uykusuzluğu yaratan süreç ortadan kalktıktan sonra da bazen uykusuzluk devam ediyor. Böyle hastalarda genellikle yapılan şey ilk planda bir doktora gitmek, hemen inanç kullanmaya başlamak. Sonra o ilaç kullanımını seneler içerisinde artarak devam ediyor. Bana bu ilaç iyi geldi, o etki etmedi, buna geçtim. Bazen 10 sene 15 sene 20 sene böyle sürebiliyor. Sonra artık diyor ki ben bütün inançlarını kullandım, artık bana hiçbir şey etki etmiyor. İşte böyle hastalarda hiç ilaç kullanmayı tercih etmiyorum. Çünkü olayı yani kişinin uyku problemi gerçekten bir uyku bozukluğuna, bir psikiyatrik bozukluğa bağlı değilse bunu oluşturan sebebi ortaya koyup ona göre bir organizasyonel şemayla hastanın uykusuzluğunu ilaçsız olarak çözmem mümkün hale gelebiliyor. Bazı hasta grubunda; örneğin hasta geliyor, sebebe bakarken bir huzursuz bacaktan bahsediyor. Gece yatağa yattığı zaman ortaya çıkan bacaklarında garip bir his kalkıp dolaşmak isteği, sabahlara kadar bacak yıkama, kalkıp dolaşma gibi bir süreçten bahsediyor. O zaman diyorum ki; huzursuz bacak var ve bir ilaç tedavisi başlamak gerekiyor veya hastanın depresyonu var. Hiçbir şekilde değil ilaç kullanmıyor. Mutsuz, keyifsiz. Gece yatağa yattığı zaman sürekli kafası dolu. O kafasındaki düşüncelerle uğraşıyor. O zaman bir psikiyatrik danışma almak, psikiyatrik ilaçların kullanımına geçmek gerekiyor. Dolayısıyla bir uykusuzluk uzun sürüyorsa kişinin bir profesyonele, uyku profesyoneline başvurması gerekiyor. Ondan sonra sebebe yönelik olarak da ortaya koyup tedaviyi başlatmak gerekiyor. Ama kısa süreli uykusuzluklarda böyle bir şeye gerek yok.

RÖPORTAJIN TAMAMINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN

  • 11
  • 20

Betül Sav: Uyurgezerlik nedir?

Prof. Dr. Zerrin Pelin:

85 tane uyku bozukluğu var. Bunlardan bir tanesini uyurgezerlik. Uyurgezerlik, uykunun derin uyku kısmında ortaya çıkan bir süreç. Derin uyku kısmında beynin bağlantıları yani uyanıklık merkeziyle olan bağlantıları son derece sınırlıdır ve bu kişileri uyandırmak oldukça zordur. Uyurgezerlerde, gece uykuda konuşanlardan gece terörü olanlarda, derin uykudan yüzeysel uykuya doğru bir geçiş olur. Ancak tam uyanma söz konusu olmaz. Bilinçli bir durum söz konusu değildir. Bu kişiler kalkarlar, her türlü faaliyeti yapabilirler. Evden dışarı çıkabilirler. Korkuları yoktur. Bilinçli bir tavır sergileyemezler. Yani beynin normal işleyişi sırasındaki kontrol mekanizmaları devrede olmadığı için korkuda yoktur. Dolayısıyla evden dışarı çıkabilirler, başka yerlere gidebilirler hatta araba kullanabilirler. Kilometrelerce ötede kendilerini bulabilirler ya da evin içerisinde başka odada uyanabilirler. Dolayısıyla bu hiçbir şekilde kontrol altında gerçekleşen bir şey değil. Sabah olduğunda da bunu hiçbir şekilde hatırlamazlar. Uyurgezerliğin özelliği budur. Gece olan biten hiçbir şeyi hatırlamazlar. Bu tür genellikle çocukluk yaş grubunda başlar. Gece terörü de öyle, uykuda konuşma da öyle, uyurgezerdik de öyle. Çocukluk çağında başlar ve genellikle ergenlikle beraber ortadan kalkar. Çok küçük bir kısım yani %10'luk bir kısım ergenlikte de bu işi devam ettirirler.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN