Arama

Prof. Dr. Ahmet Ağırakça
Ağustos 21, 2024
Siyonist işgalciler er yada geç bir anlaşma yapmak zorunda kalacaktır

Bir zamanlar, 1990 yılı başlarında siyonist devletin iki büyük partisinin başında bulunan iktidar ve muhalefeti paylaşan Şimon Peres ile Izak Rabin arasında bir strateji ve siyasi bakış farklılığı vardı. İzak Rabin bir an evvel Yasir Arafat ve Fetih örgütü ile analaşmalarının zaruri olduğunu söylerken Şimon Perez buna karşı çıkıyor ve Filistinlilerle görüşmeleri kabul etmiyordu. İzak Rabin ise ona: "Bugün fetihle görüşmeye oturmazsak yarın Hamas ile masaya oturmak zorunda kalacağız" diyordu. İzak Rabin de barıştan yana tavır koyduğu için fanatik Yahudiler tarafından bir suikast ile öldürüldü. Bir müddet sonra Oslo Antlaşması ile Fetih hareketine bir makam mevki vererek onları kendilerine kul köle ettiler. Ama tam anlamıyla siyonizme köle olan Mahmud Abbas'ın son Gazze olaylarında sadece birkaç demeç vermenin ötesinde bir gayreti veya faaliyeti görülmedi. Türkiye'ye gelip mecliste konuşması ise mecbur kaldığı için yaptığı bir ziyaret olduğu açıkça görüldü.

Siyonist devlet, "Hamas'ın yaklaşık 40 bin savaşçısının olduğunu ve bunlardan 9 bin kadarının öldürüldüğünü" iddia ediyor. Bu bir iddianın ötesine geçemedi. Öldürdüğü 40.000 kişinin 16.000 kadarı kadın, 12.000'ni de çocuk olup geri kalanları da yaşlı erkeklerden ibarettir. Kassam Tugaylarının çok az bir kayıp verme ihtimalleri vardır. Bunu birçok savaş uzmanı emekli General TV kanallarında dile getirdi. Bu iddiaları kendisini güçlü göstermeye çalışan ve mağlubiyet psikolojisi taşıyan bir işgalci gücün propagandasından da öteye geçen bir şey olmadığı açıktır. Hâlbuki bu siyonist siyasilerin "Hamas üyesi" olarak niteledi ve üzerlerine bombalar yağdırdığı şehir ve kasabalarına saldırı düzenlediği kişilerin büyük bir kısmının siviller kadın ve çocuklardan ibaret olduğunu bütün dünya gördü ve bu terör devletine karşı tavrını belirleyip dünyanın her yerinde gösterilerle bu katliamı lanetlediğini ilan etti. Bu açıklamayı yaptıkları günlerde Gazza'de bombardımanlarla şehit edilen sivillerin sayısı dokuz bin idi. Bütün Gazzelileri Hamas üyesi kabul ettikleri için dokuz bin Hamaslıyı öldürdük diyorlardı.

Yine ABD'nin tahminlerine göre Hamas'ın elinde savaşı aylar boyunca sürdürmeye yetecek miktarda mühimmat ve silah da bulunuyor. Kendi imkânlarıyla kendi makine mühendislerinin tünellerdeki torna atölyelerinde ürettikleri silahlardan başka silahları yoktur. Ama bunları son derece ustalıkla ve askeri tecrübelerle kullandıkları için muhtemelen ve ümitle diyoruz ki "Allah onların silahlarına bereket yağdırıyordur."

Gazze'de askeri hedeflerine ulaşamayan, kara operasyonunda çamura saplanan ve hedeflediği işgale bir türlü ulaşamayan bunun için de sahada ağır kayıplar veren terör devleti, çoğunlukla kadın ve çocuklar olmak üzere sivillere yönelik saldırılarına sürekli devam etti. İşgalci gücün saldırılarında şu ana kadar ölü sayısı enkazın altında kalanlarla beraber elli bini geçerken, bunlardan yaklaşık 28.000'ini kadınlar ve çocuklar oluşturuyor. Konuyla ilgili açıklama yayınlayan Birleşmiş Milletler Kadın Ajansı, bunun mevcut ölüm rakamlarına göre her saat başında iki annenin öldürüldüğü anlamına geldiğini belirtti. Ajans, terör devletinin saldırılarında yerlerinden edilen yaklaşık 2 milyon Filistinlinin de bir milyonunun kadın ve kız çocuklarından oluştuğu kaydedildi. Ayrıca kadınların ve kız çocuklarının güvenlikten, sağlık hizmetlerinden ve barınacak yerden yoksun bırakıldığı vurgulanan açıklamada, şimdi de açlık ve kıtlıkta karşı karşıya oldukları hatırlatıldı. Onlar için kadınları öldürmek çok önemli idi. Zira bunlar sürekli doğum yapıyor ve Hamas'a asker yetiştiriyorlar, bunun için önce ölmeleri gerekir. Böyle canavarlık dünya savaş tarihinde görülmüş değildir. Bugün itibariyle Gazze'nin bütün şehirleri mezarlıklara dönüştürülmüş durumdadır.

BM Kadın Ajansı İcra Direktörü Sima Bahous, "Savaşın ilk 100 gününde yaşanan ve yaşanmaya devam eden süreçte Filistin halkına yaşatılan kuşaklar boyu travma, gelecek nesiller boyunca hiçbirimizin peşini bırakmayacak" ifadelerini kullandı. Bahous, "Bugün Gazze'deki kadınların ve çocukların durumu için ne kadar yas tutarsak tutalım, sınırsız insani yardım sağlanmadığı bu yıkım ve ölümler sona ermediği takdirde yarın daha fazla yas tutacağız" açıklamasında bulundu. 2024 yılı Ocak ayının son haftasından beri Gazze'de açlıktan ölümlerin yaşandığını bütün dünya görüyor ama sadece seyrediyor.

Bütün bu sıkıntılara ve verilen on binlerce şehide rağmen Müslümanlar son derece mütevekkil, Allah'a olan büyük bir güvene sahip ve gayet de dirençli olduğunu bütün dünyaya gösterip imanın verdiği gücü kanıtladı. Hamas Siyasi Büro Üyesi hayatını bu davaya veren Musa Ebu Marzuk, ellerindeki esirleri tutmak istemediklerini ve yeni bir esir takası anlaşması arayışında olduklarını söyledi. Ancak siyonist yöneticiler buna bir türlü yanaşmak istemiyor.

Bu arada siyonist işgal kuvvetlerinin Bütün Filistin ve Gazze Şeridi'ndeki katliam saldırıları hız kesmeden devam ederken Hamas'tan yeni bir İsrail ve esir takası açıklaması geldi. Buna rağmen mücahidler son derece kendilerinden emin ve kararlı bir tavırla şöyle bir açıklamada bulundular. 'İsrail bir anlaşma yapmak zorunda kalacak'. Yine lider kadrosunun ileri gelenlerinden olduğunu yıllardan beri bilip tanıdığımız kardeşimiz Musa Ebu Marzuk yaptığı açıklamada, Hamas hareketinin bu yaklaşım ve isteklerini defalarca dile getirdi.

Savaşın ilk gününde yapılan belirlemelere göre (8 Ekim itibarıyla) siyonist devletin toplam 3000 civarında asker ve sivil kayıpları olduğu resmen açıklandı. Bu kayıpların yakalanarak Hamas mücahidleri tarafından Gazze'ye götürüldüğüne dair basına bilgi verdiler. Öncelikle bunun üzerinde durmak gerekir. Zira bu işgalciler ilk defa bu kadar büyük bir kayıp veriyordu. Siyonist işgalcilerle yapılan 1948 işgali durdurma savaşında, 1956 Süveyş Krizi savaşında ve İngilizlerin desteği ile gerçekleşen Haziran 1967 Altı Gün Savaşında siyonist 2 bin 600'e yakın kayıp vermişti. Şimdi ise bu sayının çok üstünde bir kayıp vermiş olması büyük bir anlam taşıdığı gibi Hamas adına da büyük bir başarı oldu. Savaşın devam ettiği üç ay boyunca Yahudilerin kayıpları binler bulmuştu. Son günlerde Han Yunus'ta, Refah'ta işgalcilerden onlarca asker mayınlarla ve roketlerle mücahidler tarafından öldürüldü.

Bu işgalci kuvvetlerin kayıplarının sivil ya da askeri olması onlar açısından çok da fark etmiyor. Çünkü bu terör devleti miitarize bir devlet olarak kuruldu. Onun için vatandaşların bütün kesimleri -kadınlar ve erkekler- herkes askere gitmek zorundadır. Durmadan ihtiyat askerleri cepheye sürmeye devam ettiler. Türkiye vatandaşı olan siyonist Yahudilerden 400 kişinin Gazze'ye karşı savaşmak üzere gittiği bilinen bir gerçektir.

Hamas, 7 Ekim 2023'te düzenlenen "Aksa Tufanı"na ilişkin Ocak 2024 ortalarında yayınladığı raporunda şöyle diyordu: "Aksa Tufanı'nı neden yaptık" başlığını taşıyan 16 sayfalık raporda, 7 Ekim'de neler yaşandığı, operasyonun neden yapıldığı ve Filistin meselesiyle bağlantısının ne olduğu açık bir dille anlatıldı. Siyonist yönetimin iddialarını çürütme ve gerçekleri ortaya çıkarma amacıyla hazırlanan bu raporda, bu hareketin neden yapıldığı ince ayrıntılarıyla dile getirildi. Siyonist işgal ordusunun ve yönetimin Filistin davasını tasfiye etme, Müslümanlara ait olan bu toprakları zorla ele geçirme ve Yahudileştirme, Mescid-i Aksa ve mukaddes mekânlar üzerinde tam olarak hâkimiyet kurma planlarına karşı koymak için atılmış gerekli bir adım ve doğal bir tepki olduğu anlatıldı. Hamas direniş hareketi yönetiminin hazırladığı bu raporda, Aksa Tufanı hareketinin sadece "Gazze üzerindeki ablukanın kaldırılmasının değil, bütün Filistin'i işgalden kurtarma, Müslümanların bu topraklar üzerindeki haklarını iade etme gerçek anlamda bağımsızlığa kavuşma ve ülkelerinin geleceğini belirleme hakkının elde edilmesi meselesidir. Bunu tamamlayan en önemli unsur da başkenti Kudüs olan Filistin Devletinin kurulmasının gerçekleştirilmesidir. Direniş hareketinin Şehid Ahmed Yasin tarafından kurulduğu günden bu yana giriştiği bütün eylemlerde sivilleri asla hedef almadığı belirtilen söz konusu raporda, her zaman İslami ilkelerin önde tutulduğu ifade edilmektedir. İslâmî Direniş hareketi Hamas mücahidleri Aksa Tufanı eylemi sırasında siyonist devletin sivilleri asla hedef alınmamıştır. Bu konudaki ithamların yalan olduğu açıktır. Bunu yayınlanan videolarla kanıtladıklarını raporda kaydetmektedirler. Özellikle kadınlar, çocuklar ve yaşlılar başta olmak üzere sivillerin hedef alınmasından kaçınmanın, Müslümanların aldığı ahlaki ve dini terbiyenin bir gereği olduğu anlatılmaktadır. Rapora şöyle devam ediyorlar: Böylelikle Kassam Tugaylarında görev alan kardeşlerimizin 7 Ekim'de sivilleri hedef aldığı iddiası tamamen siyonist iftira ve tam bir Yahudi yalanıdır. Bunları iddia edenler sadece siyonist devletin yayın organlarıdır. Bunu teyit eden hiçbir bağımsız yayın organı olmamıştır. O gün çekilen videolar ve İsraillilerin daha sonra yayınlanan ifadeleri bunu çok açık bir şekilde gösteriyor ki, Kassam Tugayları sivilleri asla hedef almış değildir. Bu Peygamberimizin bize emridir. Bu emre hep uyduk. Ama bilinmesi gereken bir gerçek vardır ki sivillerin çoğu paniğe kapılan siyonist asker ve polisinin şaşkınlığı sonucu bizzat kendi polis ve askerleri tarafından öldürüldü."

İşte 7 Ekim 2023 günü başlatılan şanlı direniş hareketi ile bağımsızlık mücadelesi bütün dünya gündemine oturdu. Fakat ne yazık ki bütün dünya bu savaşın durması için artık başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin Devleti'nin kurulmasının kaçınılmaz olduğunu söylemesine rağmen başta Amerika ve Batılı emperyalist devletler bunu istememektedirler. ABD iki devletli çözümü Netenyahu'ya bir türlü kabul ettiremiyor. Arap devletlerinin liderlerinin suskunluğu da ayrı bir iç yaradır ve ayrı bir fecaattir. Ama bu hedef bir gün mutlaka gerçekleşecektir. Zira buna iman eden Filistinliler bunun peşini bırakmayacaklardır.

Çok iyi biliyoruz ki bu mücadele daha yıllarca sürecek. Söz konusu mücadele, Hz. Peygamber'in birçok kaynakta yer alan hadisinde bize haber verdiği Yahudilerle Müslümanlar arasındaki savaşın neticelenmesine kadar devam edecek bir mücadeledir. Müslümanlar her ne olursa olsun o günü görecek ve Yahudilerin asırlardır yeryüzünü fesatla doldurmalarının insanlığın ahlâkını bozmanın cezasını çekecekleri o güne kadar bu savaş sürüp gidecek, âkibet ve zafer mutlaka Allah'ın vahdaniyetine iman eden ve Kur'ân-ı Kerime sarılan, hükümlerine göre hareket eden Müslümanların olacaktır. İman ederek Allah'a tevekkül ediyor ve sadece ondan yardım diliyoruz.

Prof. Dr. Ahmet AĞIRAKÇA

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN