Kazanın dibindeki delik: Kul hakkı
İslam ahlakçılarının kötü ahlak veya rezîlet dedikleri birtakım kötülükler vardır ki bunlar kazanın dibindeki delik gibidir. Kazanı doldurmak ve işe yarar şekilde kullanmak istiyorsanız önce dibindeki deliği tamir etmeniz gerekir. İnsanlara zarar vermeye devam eden birinin bir yandan da kendince iyilikler yapmaya çalışması delik bir kazanı doldurmaya benzer, sonuçsuz bir çabadır. İleride sayacağımız bu kötülüklerin her biri başkalarına çeşitli boyutlarda zarar verir. İslam ahlakında "kul hakkı" diye tabir edilen o büyük sorumluluğu yüklenmemize sebep olur.
Ahlaki davranışlarımızın kalıcı şekilde bir sonuç vermesi için öncelikle kul hakkı almaktan korunmamız gerektiğini şu hadis-i şerif çok etkileyici bir üslupla açıklar:
Ebû Hureyre'den (r.a) rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a) bir gün sahabesine"Müflis kimdir, biliyor musunuz?" diye sordu. Ashabı kiram, bize göre müflis, parası ve malı olmayan kimsedir, diye cevap verince, Rasûlullah (s.a) şöyle buyurdu: "Şüphesiz ümmetimden müflis olan, kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla gelip de şuna sövüp, buna zina iftirasında bulunup, şunun malını yiyip, bunun kanını döküp, şunu dövüp, bu sebeple iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevaplarının tükenmesi halinde, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir." (Müslim, Birr, 59; Tirmizi, Kıyamet, 2)
Hadis-i şerifte gördüğümüz üzere kıyamet gününde, güzel ahlakın semeresi olan sevaplar, kötülüklerden doğan borçların ödenmesi için elden çıkacak, eğer hâlâ borçlu kalınmışsa alacaklıların günahlarından alınıp kişiye yüklenecek, bir daha dünyaya dönüp durumunu düzeltme imkânı olmayan bu kişi iflas etmiş olarak cehenneme atılacak. Dünyadayken bin bir güçlükle yapmaya çalıştığımız ibadet ve iyiliklerin sevaplarının bir şekilde kötülük yaptığımız kişilere dağıtıldığını şimdiden hayal etmemiz belki de bu kötü sonuçtan kurtulmak için bir aydınlanma fırsatı verir.
Bu durum, bir tabağa güzel bir yemeği koymadan önce tabaktaki pisliğin temizlenmesi gibi akli bir zorunluluktur. Evet, tabak yemek konması içindir. İçinde yemek olmayan boş bir tabak karın doyurmaz. Fakat pis ve kokmuş bir tabağa konan yemek ne kadar güzel olsa da işe yaramaz. Bu nedenle ne sadece kötülüklerden uzak durmakla yetinmeli ne de kötülükle iyiliği karıştırmalıyız. İnsana dünyada da ahirette de kazandıracak olan şey hem kötülüklerden uzak durması hem de şahsiyetini iyiliklerle zenginleştirmesidir.
💠💠💠
ÜZERİMİZDEKİ HAKLAR
Deyn/borç kelimesinden türeyen din kavramı insana borçlarını yani sorumluluklarını bildiren sistemin adıdır. Dinimiz insanın üzerindeki hakları "Allah'ın hakları" (hukūkullah) ve "kulların hakları" (hukūk-ı ibâd) şeklinde başlıca iki kısma ayırır. Kaynaklarımızda Hukūkullah'a riayet "Allah'ın emrine saygı" (et-ta'zîm li-emrillâh), hukūk-ı ibâda riayet ise "Allah'ın yarattıklarına şefkat" (eş-şefekatü alâ halkıllâh) deyimleriyle ifade edilir. Allah'ın emrine saygı, O'nun varlığına ve birliğine iman edip hükümlerine uygun şekilde yaşamakla gerçekleşir.
Kul hakları ise genellikle insanların canları, bedenleri, ırz ve namusları, mânevî şahsiyetleri, makam ve mevkileri, dinî inanç ve yaşayışları gibi konulardaki kişilik haklarıyla mallarına ve aile fertlerine ilişkin haklarından oluşmaktadır. Kur'ân-ı Kerîm kul haklarını iki kısımda ele alır. İnsanlara karşı sorumluluklarımızın ilki onların sahip olduğu maddî ve mânevî haklara tecavüz etmemek, zarar vermemek, diğeri de dinî, ahlâkî ve hukukî hükümlerin onlara verilmesini gerekli kıldığı şeyleri vermektir.
Bir kimsenin, her ne şekilde olursa olsun kendisine ait olmayan bir şeyi haksız yoldan elde etmeye kalkışması kul hakkına tecavüzdür. Kur'an kul hakkı meselesini çok geniş kapsamda ele alır ve detaylarıyla açıklar. Bu çerçevede yaşama, inanç, mal edinme ve özel hayatın gizliliğine yönelik her türlü sınır aşımının kul hakkına girdiğini hatırlatıp Kur'an'daki örnekleri şöyle sıralayabiliriz:
- Hayat hakkına yönelik ihlaller (Bakara 2/84-85; Nisâ 4/92-93; Mâide 5/32);
- Dini tercih ve yaşayış üzerinde baskı kurma (Bakara 2/114, 174; A'râf 7/86) ve inananları yurtlarından, yuvalarından uzaklaştırma (Bakara 2/84-85);
- Ticarette hile, emanete hıyanet, kumar, tefecilik, zimmet, yolsuzluk vb. yollarla birbirlerinin mallarını yeme (Bakara 2/188; Âl-i İmrân 3/161; Nisâ 4/29-30, 161; Tevbe 9/34; İsrâ 17/34-35);
- İftira, alay, arkadan çekiştirme, kötü lakap takma, suizan, tecessüs, kusur arama, gıybet gibi tutum ve davranışlarla özel hayatın dokunulmazlığını ihlal ederek insanların manevi şahsiyetlerine zarar verme (Nisâ 4/112; Hucurât 49/11-12; Kalem 68/11; Hümeze 104/1;
- Bunun yanında Kur'an zenginlerin mallarında yoksulların da haklarının bulunduğunu belirtmekte (Zâriyât 51/19; Meâric 70/24-25), pek çok âyette zekât ve zekât dışındaki malî yardımlaşma emredilmekte (meselâ bk. Tevbe 9/34-35; Fecr 89/17-20; Mâûn 107/2-3, 7), cimrilik eleştirilmektedir (meselâ bk. Âl-i İmrân 3/180; Nisâ 4/37; Leyl 92/8).
- Kul haklarıyla ilgili bu genel buyruk ve yasaklar yanında birçok âyette özellikle kadınlar, akrabalar, komşular, çocuklar, ana babalar, yetimler, yolcular, sakatlar ve umumiyetle haklarını korumaktan âciz olanların hakları üzerinde de durulmuştur (meselâ Bakara 2/83, 231-232, 241; Nisâ 4/2, 4, 6, 10, 19-21, 24-25, 34, 36; A'râf 7/141; İsrâ 17/23-27, 34; Abese 80/1-10; Tekvîr 81/8-9).
💠💠💠
HADİSLERDE KUL HAKKI
İslam'ın kul hakkı konusundaki titizliğinde ilkelerini oluşturması bakımından esas kabul edilen birkaç hadis de şöyledir:
"Müslüman, müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir. Kim bir müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah Teâlâ da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter." (Buhârî, Mezâlim 3; Müslim, Birr 58)
"Müslüman, elinden ve dilinden başka müslümanların zarar görmediği kimsedir." (Buhârî, "Îmân", 4-5; Müslim, "Îmân", 64-65)
"Hiç kimse kendisi için beğenip istediğini din kardeşi, komşusu için de istemedikçe, komşusu onun kötülüğünden emin olmadıkça olgun bir mümin olamaz." (Buhârî, "Îmân", 7; "Edeb", 29; Müslim, "Îmân", 71-73)
Kul haklarını ihlâl eden kimseyi "müflis" olarak niteleyen hadis-i şerifi daha önce zikretmiştik. Bu kişi âhirette namaz, oruç, zekât gibi ibadetlerini yerine getirmiş olarak Allah'ın huzuruna gelir. Bununla beraber öyle günahlarla gelir ki kimilerine sövüp saymış, kiminin kanını akıtmış, kiminin malını yemiş, kimine iftira etmiştir. Bu durum karşısında onun ibadetlerinden elde ettiği sevaplardan alınıp hak sahiplerine dağıtılır. Eğer ibadetleri ve iyilikleri bu hakları ödemeye yetmezse hak sahiplerinin günahlarından alınıp hak yiyenin günahlarına eklenir. Böylece sevapları elinden gitmiş, günahları ise daha da artmış, dolayısıyla müflis durumuna düşmüş olan bu kişi cehenneme atılır. (Müslim, "Birr", 59; ayrıca bk. Buhârî, "Meẓâlim", 10)
İslâm âlimlerinin çeşitli âyet ve hadislere dayanarak tesbit ettikleri büyük günahların (kebâir) çoğu kul haklarıyla ilgilidir. Bunlar arasında adam öldürme, hırsızlık, hıyanet, zimmet ve irtikâp, ana babaya kötülük etme, akrabalık ilişkilerini kesme, yalancı şahitlik, haklıyı haksız, haksızı haklı gösterme amacıyla yalan yere yemin etme, mâsum insanlara iftira etme, yetim malı yeme, tefecilik yapma, halk üzerinde zulüm ve baskı kurma, eziyet ve işkence etme gibi hak ihlâlleri de bulunmaktadır. (Zehebî, s. 40-181)
💠💠💠
KUL HAKKI NASIL AFFEDİLİR?
Bir hadiste Allah'ın huzurunda hesabı sorulacak olan günahlar affedilebilecek olanlar, affedilemeyecek olanlar ve affedilmesi şarta bağlı olanlar şeklinde üçe ayrılmıştır. Birincisinin kulun Allah'a karşı işlemiş olduğu günahlar, ikincisinin inkârcılık, üçüncüsünün de kul haklarından doğan günahlar olduğu bildirilmiştir. (Müsned, VI, 240) Bir diğer hadiste de üzerinde kul hakkı bulunan kimsenin hiçbir maddî bedelin geçerli olmayacağı kıyamet gününden önce hak sahibiyle helâlleşmesi istenmiştir (Buhârî, "Meẓâlim", 10; "Riḳāḳ", 48). İslâm âlimleri, bu tür hadislere dayanarak Allah katında kul haklarıyla ilgili tövbelerin kabul edilip günahların bağışlanabilmesi için bu hakların sahiplerine ödenmesi veya onların rızalarının alınması gerektiğini bildirmişlerdir.
Sonuç olarak yaptığımız iyilik ve ibadetlerden hem dünyada hem ahirette fayda görmek istiyorsak öncelikle kul hakkı çerçevesinde sayılan kötülüklerden uzak durmamız, insanlarla iyi geçinmemiz ve olabildiğince dua almaya çalışmamız gerekir. Güzel ahlakın esası budur.
Fatma Bayram
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.