Ormanlarımız yanarken
Aslen orman köylüsüyüz. Ata topraklarımız çam ormanlarıyla çevrili. Ilgaz dağlarına bakıyoruz. Ormanın neye karşılık geldiğini en iyi bilenlerdeniz.
Orman sadece ağaçlardan oluşmaz, sayısız yaşama da ev sahipliği yapar. Bitkilerden kuşlara ve karıncalara kadar. Can, yalnız insana mahsus değildir.
Ormanın eli açıktır. Size cömert davranır. Türlü nimetler ikram eder, serinlik ve huzur verir, havanızı tazeler.
Ağaçlara muhabbetimiz vardır. Kuşları mevsimlerle birlikte takip ederiz. Mesela kışla beraber kızıl gerdan gelir. Bahar, aynı zamanda ibibik kuşu demektir.
Çeyrek asır boyunca yurdumuzun ormanlarını, dağlarını gezdik. Her dağda, ormanda ayrı bir ahbabımız oldu. Hayır, insandan bahsetmiyorum. Dostlarımızın kimi alıç ağacıydı, kimi bir pınar. Sonradan fark ettim: Biz aslında onları görmeye gidiyorduk. Eski bir dostu ziyaret etmek gibi.
Yirmi beş yıl içinde Marmara bölgesinin neredeyse bütün ormanlarını gördük, dağlarında gezdik. Ovalara indik, su boylarında yürüdük.
Bu zaman zarfında yakın şahitliğimiz şu oldu: Tabiatımız çok hızlı bir şekilde kirlendi. Dağların ıssız yerlerinde bile boş alkol şişeleri, cam parçaları ve poşetler karşımıza çıkıyor. Ormanların hali daha fena. En kuytu bölgelerde dahi birilerinin bıraktığı çöpleri görebiliyorsunuz. Dağlar, ormanlar, yaylalar, su boyları ve yol kenarlarımız özellikle içki şişelerinin işgali altında. Bütün yahut kırılmış. Kesinlikle bir şeye şartlanmış değilim. Şahitliğimi söylüyorum sadece. Bölgeye dışarıdan geliyor, günübirlik kalıyor ve artıklarını öylece bırakıp gidiyorlar. Kimi de geçerken atıyor. Orman yangınlarının mühim bir kısmı işte bu kötülükten kaynaklanıyor. Muhtemelen yine aynı sosyoloji, bu kez sosyal medya üzerinden öfkeli paylaşımlar yapıyor, yetkililere yükleniyor. Bilineni tekrar edelim: Şişeler, cam parçaları, güneşin temasıyla birlikte büyütece dönüşüyor.
***
Günlerdir ülkemizin farklı yerlerinden orman yangını haberleri geliyor. Bazı yangınlar tam manasıyla felakete dönüşmüş vaziyette.
Ormanla beraber hayatın kendisi yanıyor. Vatanımızın hayırlı evlatları yangınları söndürmek için cansiperane çalışıyor. Fedakârlığın, sadakatin tam manasıyla neye karşılık geldiğini dokunaklı örneklerle görüyoruz.
Orman yangınlarının hepsi birdir. Buna rağmen bildiğimiz ormanların yanmasının bizdeki tesiri daha derin oluyor. Çünkü orada aziz hatıralarımız ve aşinalık vardır. Bu durum; tanıdığımız, arkadaşlık ettiğimiz bir insanın vefat haberini almak gibidir.
Karabük, Bursa, Osmaneli yangınları benim için işte böyle oldu. Geyve'deki iki farklı orman yangını içimi yaktı. Geyve ilçesine belki yüz kez gittim. Ormanlarından çarşısına kadar bu güzel beldenin her noktası aklımda ve gönlümdedir. İlçenin dağlarında sabahladık, coğrafyasında uzun yürüyüşler yaptık. Akdoğan ve Doğançay köylerinin kalbimdeki yeri ayrıdır. Yangın haberlerini takip ederken bu iki köyün ismiyle çok sık karşılaştım. Üzüntüm pekişti.
Burada bir hakikati söylemek isterim: Dokurcun beldesi ile Göynük ilçesi arasındaki dağlarda Susuz Yayla isimli güzel bir bölge var. El değmemiş gibi. Cennetin dünyaya yansıması gibi. Birçok canlının son sığınağı gibi. Biz bu yaylaya birkaç kez gittik. Arabayı belli bir noktada bırakır, üç saat kadar zorlu bir yürüyüş / tırmanış yapar, yaylaya öyle ulaşırdık. Vardığımızda bizi ıssızlık karşılardı. Kimse olmazdı. Bir izmarit bile göremezdik. Her yer tertemiz.
Son gittiğimizde gözlerimize inanamadık, şaşırdık. Greyderle zirveye yol açılmış. Arabasına binen oralara gelmiş. Her yer çöplüğe dönmüş. Toprak ateş yanıklarıyla ve cam parçalarıyla dolmuş.
Hayır, burada ihtiyaç ve lüzum nedeniyle açılan orman yahut dağ yollarından bahsetmiyorum. Gerçekten de bazı şeylere dokunmamak, her taşı kaldırıp altına bakmamak gerekiyor. Bunun adına hizmet diyemeyiz. Yanlışın seni beni olmaz. Yanlış, yanlıştır. (Geyve dağlarında da buna benzer birkaç yolun gereksiz yere açıldığını biliyoruz.)
Bu topraklar sadece bizim değil, ormanlarda, dağlarda yaşayan canlıların da vatanıdır. Onları emanet bilip korumak vazifemizdir.
***
Orman yangınlarının birçok nedeni olabilir. Kasıt, sabotaj, ihmal, piknik ateşi, anız yakmak, yola izmarit atmak ve elbette küresel ısınmanın yakıcı yan etkileri. Yağışların azalması, buna karşılık sıcaklığın tahammül derecesini aşması. Yangınlar karşısında görevli olanların, gönüllü gelenlerin ellerinden geleni yaptıklarına inanıyoruz. Hayatları pahasına ve fazlasıyla. Öte yandan şunu da biliyoruz: Dünya buzul çağına girse, ülkemizde, "hükümet istifa" diye ayağa kalkacak bir kitle var. Bu arkadaşlarımızı da imtihan hanesine yazmış bulunduk.
Son bir şey daha: Bazı yangınlar sonrası yangını çıkaranın gözaltına alınma görüntüleri haberlere yansıyor. Muhtemelen mahkemeye çıkarılıyor ve tutuklanıyorlar. Bu kimselere ne kadar ceza verildiği kamuoyuna açıklanmalı, gazete ve haber bültenlerinde gösterilmelidir. Belki caydırıcı olur.
Ayrıca kara günlerde, felaket zamanlarında ve anında sosyal medyada da fitne ve kötülük yangını başlamaktadır. Toplumsal yapımıza zarar veren, dayanışma duygusunu zedeleyen, kaynaşmayı engelleyen bu kasıtlı yangına da çareler aranmalı, mutlaka bulunmalıdır.
İbrahim Tenekeci
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.