Biz de onların kolunu kestik!
İsrail, Şam, Hama ve Humus'ta birçok askeri noktayı vurdu. Şam'da İlmi Araştırma Merkezi ile birlikte son saldırılarında Hama kırsalında Tedmur'da bulunan bir askeri havaalanı ile birlikte Türkiye'nin hava üssü kurmaya yeltendiği T4 hava üssünü ne hedef aldı. Bu saldırıların hedefinde dolaylı olarak Türkiye olduğunu bizzat İsrailli askeri yetkililer ve Savunma Bakanı Yisrael Katz ifade etmiştir. Türkiye'nin Suriye'de istikbaldeki askeri varlığının hedef alındığı bir gerçektir. Bir veya iki hava üssü kurmasını önlemeye yönelik önleyici darbe olduğu anlaşılıyor. Bir ön uyarı da sayılabilir. İran'ın Suriye'den çekilmesinden sonra yerinin bir şekilde Türkiye tarafından doldurulacağını düşünen İsrail'i stres bastı. Esat rejiminin yıkılmasından esef duydukları bizzat Netanyahu açıklamıştır. Ne kadar dövünseler azdır. Kuş kafesten uçtu. Kimi Yahudi çevreler Esat'ı kendilerinin yıktığı tezini yutturmaya çalışıyor. Bir de şükran bekliyorlar! Abdullah Tel'in ifadesiyle şerrin başı İsrail'dir. Türkiye gibi ülkelerde bu silik sözlerin birçok alıcısı bulunmaktadır. Bu sözler züğürt tesellisinden öte gitmez. Esat dönemi kültür bakanlarından Riyad Na'san Ağa bu tezlere karşılık içeriden biri olarak şunları söylüyor: Hakikati eğip bükmeden söyleyecek olursak; Esat'ı en fazla kollayan ülke ve güç ABD olmuştur. Kimyasal silahlar kullanılması noktasında kırmızı çizgilerinin aşılmasına müsaade etmiştir. Esat yardakçısı diğer rejimler onun gözetiminde çalışmıştır. Esat önce halkına karşı Hizbullah'ı yardıma çağırmıştır. Ardından İran'ı devreye sokmuş ve davet etmiştir. Kasım Süleymani vasıtasıyla da Putin'i ayartmışlar. Bunların hepsisinin üzerinde ise Amerikan şapkası vardır. Kerry ile Lavroz ittifakı Esat' kollamaya matuftu. John Kerry özel sohbetlerinde bu durumu esefle yad etmekte ve kendisinin Obama'nın talimatlarını uyguladığını ifade etmektedir. Devrim yılları boyunca yani 13 yıl boyunca Esat'ın iktidarda kalmasının baş sorumlusu İsrail ve ABD'dir. Şimdi kalkmışlar Allah'ın yardımını kendilerine mal ediyorlar! Beşere tapınan kimi ulusalcı tipler de İsrail'in sözlerini doğru kabul ediyor. Obama yönetimi devrimcilerin eline uçaksavar ulaşmansa engel olmuştur. Bu, Afganistan savaşından çıkartılan bir derstir. Afganistan'da mücahitler Stinger tarzı füzeler ele geçirince SSCB'nin hava üstünlüğüne son verilmiş ve taarruzları etkisiz hale getirilmiştir. Bunların geri iadesi ABD ile Mücahitler arasında sürtüşme nedeni olmuştur. Suriye örneğinde ise devrimcilere kesinlikle hava savunma sistemleri ve araçları temin edilmemiştir. İran, rejimin kılcal damarlarına kadar sızmasına rağmen devrimcilere hava savunma silahları verecek ülkeler de engellenmiştir. Durum Bosna'ya benzemiş ve mezalimde onu da geride bırakmıştır. Bu durumda 13 yıllık katliamların sorumluluğu skala biçiminde birçok ülkeye tevzii edilebilir. ABD sadece devrimcilerin eline etkili silahların geçmesine mani olmakla kalmamış aynı zamanda gizlice Beşşar Esat rejimini desteklemiştir. Bu yüzden kendisine hitapta bulunan Suriye'nin firari Başbakanı Riyad Hicab'a John Kerry üzgün olduğunu kendisinin Obama'nın talimatları dışına çıkamadığını söylemiştir.
Hiçbir şey göründüğü gibi değil. İsrail'in saldırıları karşısında Türkiye ince ayar bir denklemle karşı karşıya bulunuyor. İsrail Suriye-Türkiye ilişkilerini ötelemek istiyor. Bu durumda ya İsrail'e acil karşılık verilmeli ya da uygun bir zemini ve fırsatı beklemeli. Uygun ortamı ve zemini beklemek geri adım atmak olarak değerlendirilebilir. Dolayısıyla önümüzde zorlu bir denklem görünüyor. İsrail taciz saldırılarıyla Türkiye'nin ufkunu kapatmaya, karartmaya ve itibarını sarsmaya çalışıyor. Bununla birlikte İsrail acilen ya da ecilen yani gecikmeli olsa da bölgeden sökülecektir. İsrail sadece zaman kazanmaya çalışıyor.
Zaman zaman düşüncelerine başvurduğumuz Filistinli tarihçi Beşir Nafi bu durum karşısında şöyle bir tahlilde bulunuyor: İsrail'in Suriye'de uğradığı zarar İran'ın zararıyla eşdeğerdir. İkisi de büyük bir hüsran yaşamıştır. Korsan saldırılar kayıplarını geri getiremez, ayıplarını örtemez. İsrail ile İran'ın kayıpları stratejik düzeydedir ve bunları taktik zaferlerle kapatmak ve geri kazanmak mümkün değildir.
İsrail'in askeri saldırıları ile İran'ın azınlık terörünü kışkırtması kayıp zeminlerini yeniden geri kazanmalarına imkan vermez. Suriye küllerinden yeniden doğacaktır.
Kısaca İran ve İsrail'e geçmiş olsun dileklerinde bulunuyor.
İsrail'in Suriye'deki taciz atışları bana İnebahtı savaşını hatırlattı. Venedik-Fransız ittifakı Osmanlı donanmasını İnebahtı mevkiinde kıstırır ve imha eder. Lakin aynı dönemde Osmanlı Venediklilerden Kıbrıs'ı alır. Bu denklem üzerine Sokullu Mehmet Paşa bir değerlendirmede bulunur ve şöyle der: Siz bizim sakalımızı tıraş ettiniz biz ise sizin kolunuzu kestik. Beşir Nafi'nin dediği gibi Türkiye İsrail'in Suriye'deki kolunu kesmiştir. Ne kadar yerinseler azdır. Şam fatihlerinden Halit Bin Velid'in ifadesiyle, gözlerine uyku girmesin
Mustafa Özcan
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.