Yer yer, zaman zaman; Türkiye nüfusunun yaş ortalamasının düşük olmasıyla, yani "genç" bir nüfusa sahip olmakla övünüyoruz. Devlet ve millet olarak; dahili ve harici hedeflerimiz açısından, bu genç nüfusun idealizmine ve dinamizmine, gücüne ve imkanına güveniyoruz.
Ancak, kişisel-kurumsal-toplumsal bazda; gençliğin dilinden ve halinden anlama, onları bugünün içinde yarına hazırlama konusundaki durumumuz tartışılıyor. Hatta, büyük bir çoğunlukla; zararlı şeylerden uzaklaştırma, faydalı şeylere yaklaştırma ve "potansiyel enerji"yi "kinetik enerji"ye dönüştürme açısından başarısız olduğumuz sonucuna varılıyor.
Oysa, büyüyen ve gelişen, pek çok cephede istiklal ve istikbal için savaşan Türkiye'nin; her zaman olduğu gibi, bugün de en çok "gençliğin gücü"ne ihtiyacı var. Şüphesiz, bu gücü arkasına alabilirse; bütün engelleri aşar, cümle zincirleri kırar.
OLMAZSA OLMAZ
Peyami Safa'nın beyanına göre; "Gençliği ayakta olmayan millet, yataktadır." Atasoy Müftüoğlu'nun yerinde tespitine göre ise; "İmanla bütünleşen bir gençlik kazanılmadan, kazanılabilecek bir dava olmayacaktır."
Onun için, Necip Fazıl Kısakürek; "canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet sayacak kadar gözü kara ve o nispette strateji ve taktik sahibi bir gençlik" istiyor. Arif Nihat Asya, bu yüzden; "Yürü, hala ne diye oyunda oynaştasın/Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın… Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasın/Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın" diyor.
Sosyal, kültürel, siyasal, ekonomik, bilimsel, teknolojik değişimlerin ve dönüşümlerin ana unsurunun gençler olduğu; tarihi bir gerçek olarak önümüzde duruyor. Rehberimiz, önderimiz, peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v); "Size, gençler hakkında iyilik düşünmenizi tavsiye ederim; çünkü, gençlerin kalbi yufkadır. Unutmayınız ki; Allah beni şahit, müjdeci ve korkutucu olarak gönderdi. Gençler bana uydular, yaşlılar ise muhalefet ettiler" buyuruyor.
RÜZGÂRNÂME
Yıllar önce, gençlik çalışmaları ile ilgili bir "çerçeve plan" hazırlamıştık. Genel özellikleri bakımından, "gençlik" ile "rüzgâr" arasında bir benzerlik kurup; formüle edilmiş bazı sonuçlara varmıştık.
"Rüzgârnâme" diye başlayıp, "Gençlik Rüzgârı" diye bitirdiğimiz çerçeve planın ana fikri; kısaca şöyle özetlenebilir: "İklimler için rüzgâr neyse, toplumlar için gençlik odur. Gençlik rüzgârının oluşmadığı, gelişmediği, esmediği, tozmadığı ülkelerde ve toplumlarda; hayatın bütün alanlarında ve konularında hareket, enerji, güç, kuvvet eksikliği yahut yetersizliği hissedilir. İşte o zaman; diri olma ve kalma halinden uzaklaşılıp, ölü olma ve kalma haline doğru gidilir."
Tahmin edileceği gibi, meselenin bir başka boyutu daha var. Kontrolsüz esen rüzgârlar; fırtınaya dönüşüp muhtelif tahribatlara yol açarlar.
Rousseau'nun ifadesiyle; "Rüşd çağına gelmiş genç ya şahlanmış bir at, ya kudurmuş bir köpek gibidir." Rüzgârnâmenin son vurgusuna göre; "potansiyel kabiliyet ve kapasite açısından, gençlik rüzgarı, tıpkı atom gibidir. Toplumların yönetme ve yönlendirme becerisine bağlı olarak; bombaya yahut nükleer enerjiye dönüşebilir."
GENÇLİK STK'LARI
Türkiye'de, doğrudan gençlik çalışması yapan yahut bünyesinde gençlik birimleri de bulunan sivil toplum kuruluşları; son yıllarda, yakın bir diyalog ve işbirliği içine girdiler. Son günlerde ise; kurumsal bir anlayış ve işleyiş içinde, "Türkiye Gençlik STK'ları Platformu" haline geldiler.
Ancak, kesin ve net bir istatistik olmamakla birlikte; kuvvetli tahminlere göre, ulaşabildikleri toplam genç sayısı, yüzde beşler civarında. Geri kalan yüzde doksan beşin büyük çoğunluğu ise; ataletin, cehaletin, sefaletin, sefahatin, gafletin, hatta ihanetin tezgâhında, tuzağında.
İşi birilerine yahut bir yerlere, ihale veya havale etmeden; anneler ve babalar, öğretmenler ve idareciler, aydınlar ve yöneticiler, resmî ya da özel tüm merciler olarak bir seferberlik ilan etmemiz gerekiyor. Yüzlerce kanaldan, binlerce kanalizasyona akıtılmaya çalışılan milyonlarca genç; biz yetişkinlerden, doğru bir rehberlik ve önderlik bekliyor.
En büyük sermayemize, en hassas bir şekilde sahip çıkmalıyız. Yolunu ve yordamını bilerek, bularak; her karanlık dehlize bir mum yakmalı, her gencin yüzüne bir ayna tutmalıyız.
Çünkü, deneylerimizin ve gözlemlerimizin sonucu olarak, inanıyor ve güveniyoruz ki:
Aynalara bakıp, kendini görse;
Fetihlere çıkıp, zinciri kırsa;
Bir sevdaya düşüp, gönlünü verse;
Şifreleri çözer, gençlik rüzgarı.
Derde deva deyip, yollara çıksa;
Ayı kandil yapıp, alnına taksa;
Her kapıyı çalıp, selam bıraksa;
Ne destanlar yazar, gençlik rüzgarı.