Arama

Zekeriya Erdim
Ağustos 27, 2024
İnsanlığın hafıza ve hatıra kaybı

Yaratılmışların en mükemmeli olan insanın başında ve beyninde, "bilinç üstü" ve "bilinç altı" merkezleri var. Ülkeleri ve toplumları yöneten devletler yahut hükümetler misali; akıl, ruh, beden boyutlarından oluşan organizmayı onlar yönetiyorlar.

Bu merkezlerden biri "belge-bilgi arşivi" görevi yapıyor ve adına "hafıza" diyoruz. Orada saklanan, korunan, muhafaza edilen, ihtiyaç halinde ortaya çıkarılıp yeniden değerlendirilen yaşanmışlıkların yansımalarını ise; "hatıra" kelimesi ile ifade ediyoruz.

Hatıraların toplamı, "tecrübe" denilen bilgi ve birikim altyapısını oluşturuyor. Bu altyapı, hayat yolu ve yolculuğu sırasında, "tedbir ve uyanıklık" mekanizmasını çalıştırıyor.

Sosyal, psikolojik, siyasal, ideolojik, fiziki, biyolojik darbeler yahut travmalar; söz konusu merkezi tahrip ediyor. Koruma altına alınan belgelerin, bilgilerin kısmen ya da tamamen zarar görmesine sebep oluyor ve bu durum "hafıza kaybı" diye isimlendiriliyor.

Hafıza tahrip olunca hatıralar da batıyor, yitiyor, unutuluyor. Hayat ufkunda, gün ortası güneş tutuluyor.

İnsan artık önünü göremez, yönünü bilemez hale geliyor. Ulaştığı seviyeden geri düşüp, sıfır noktasında kalıyor.

Günümüz dünyasında; kişisel, kurumsal, toplumsal, evrensel bazda "hafıza ve hatıra kaybı" hali yaşıyoruz. Dalından kopmuş yaprak gibi savruluyor; serseri mayınlara benzer bir şekilde, sağa sola yalpa yaparak dolaşıyoruz.

Bunu bize, ilmin ve teknolojinin ileri seviyedeki imkanlarını kullanarak yaptılar. İşimize hile, aşımıza zehir kattılar.

İnsanlık tarihi boyunca yaşananlar unutulunca, "ibret alma" özelliği de kaybedildi. Aynı büyük hatalar, kim bilir kaçıncı kez tekrar edilir hale geldi.

Tevhit inancının son mücmel ve mükemmel mesajı olan Kur'an-ı Kerim'de, bizden öncekilerin başlarına gelenler özetlenmiş. Aynı sebepler yüzünden aynı sonuçlara müstahak olmayalım diye; nice kavimlerin nasıl cezalandırıldıkları, açık ve net bir şekilde örneklendirilmiş.

Hz. Adem'den itibaren, her kavme bir peygamber gönderilip hak dinin tebliğ edildiğini ve batıla boyun eğmemeleri konusunda uyarıldıklarını biliyoruz. Allah'tan başka ilahlar edinerek küfre ve şirke düşenlerin, azgınlıkta ve sapkınlıkta ileri giderek ahlaksızlığı meşru görenlerin, mazlumlara ve mağdurlara zulmederek yeryüzünü yaşanılmaz bir yer haline getirenlerin sonlarını görüyoruz.

Azgın sulara gark edilip boğularak, şiddetli sarsıntılarla savrulup enkaz altında bırakılarak, yakıcı rüzgarlarla kavrulup kurutularak, başlarına gökten taş yağdırılıp ağaç dalları gibi kırılarak, sinek sürüleri ile saldırılıp kanları emilerek "helak" olanlar var. Geriye, sadece, peygamberler ile onların yaptıkları ilahi ikazlara uyanlar kalıyorlar.

Bütün bunlar, unutuldu yahut unutturuldu. İnsanlar ve toplumlar; modern çağın sahte ilahları tarafından üretilen ninnilerle uyutulur, masallarla büyütülür oldu.

Eski kavimlerin farklı zamanlarda ve mekanlarda, teker teker helak edilmelerine sebep olan azgınlıklar ve sapkınlıklar; bugün bütün dünyada ve bir arada bulunuyor. Aynı kazalarla, belalarla tekrar tekrar muhatap olunuyor.

Kul olduğunu unutanlar, ilahlık sevdasına düştüler. Çoğunluğu mağdur ve mahrum bırakıp, yeryüzü nimetlerini azınlık arasında bölüştüler.

Herkes için huzurlu ve güvenli olmayan bir dünyanın, hiç kimse için huzurlu ve güvenli olmayacağı gerçeği unutuldu. Rahmanın yolu ve yöntemi bir kenara bırakıp, şeytanın yolu ve yöntemi tutuldu.

Hepimiz aynı geminin yolcularıyız ve aynı denizde yüzüyoruz. Geceleri aynı ayı ve yıldızları, gündüzleri aynı güneşi görüyoruz.

Soluduğumuz havanın, içtiğimiz suyun, yediğimiz gıdaların ana kaynağı bir. Alemleri ve içindekileri aynı ilahi güç ve irade yaratmakta, yaşatmakta, yönetmektedir.

Varlık aleminin muazzam bir dengesi ve düzeni var. Bu dengeyi ve düzeni bozanlar; sadece başkalarına değil, kendilerine de zarar veriyorlar.

Hafıza kaybı yaşayanlara, kendilerine gelmeleri için "şok" tedavisi uygulanır. Geçmişi hatırlayıp, derin uykudan uyanmaları sağlanır.

Aslında depremlerle, sel felaketleriyle, yangınlarla, salgın hastalıklarla, kıtlıklarla, kuraklıklarla, savaşlarla, terör saldırılarıyla, azgınlıklarla, sapkınlıklarla "uyarıcı" olaylar ve durumlar içine giriyoruz. Ancak, "hafıza ve hatıra kaybı" ileri derecede olduğu için bir türlü kendimize gelemiyoruz.

İnsan fıtratının şifrelerini çözmeye, kotlarını bulmaya ihtiyaç var. Allah'ın emrine, Peygamber'in sünnetine uygun yaşayanlar; dünyanın ve insanlık aleminin derdine deva olacak ilacı kolayca bulurlar.

Deniz dalgalı, hava sisli, gece koyu karanlık. Önümüzde, gemimizi paramparça edecek bir kayalık.

Binmişiz bir alamete, gidiyoruz kıyamete. Yönümüzü kaybettik, yolumuz felaketten felakete.

Birileri ayağa kalkıp sesini ve sözünü yükseltmeli. "Uyanın kaptanlar ve tayfalar, dümeni doğrultun" diye ikaz etmeli.

Tebliğin amacı "meşru", usulü "münasip" olmalı. Yüreklere dokunmalı, uyuyan hücreleri uyandırmalı.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN