Hasen amelden hidayete
İnsanın hayatı boyunca yapıp ettiği işlere "amel" denir. Allah indinde de kullar nezdinde de "iyi" yahut "kötü" olma durumu, amellere ve niyetlere göre değerlendirilir.
İyi niyetle yapılan iyi işler, din dilinde "hasen amel" adını alır. Helal dairesi içinde kalınarak ve Allah'ın rızası hedef alınarak yapılan iyi, güzel, doğru, faydalı işler "salih amel" olarak tanımlanır.
Temel kaynaklarda geçen bir rivayete göre asr-ı saadet döneminde, ashaptan birileri, Peygamber (sav) Efendimize, "Ya Resulullah! Müslüman olmadan önce de bazı hasen amellerimiz vardı, onların bize bir faydası olur mu?" diye sormuşlar. "Muhtemelen, o hasen amelleriniz hidayetinize vesile olmuştur" cevabını almışlar.
Hakk'ın ve hakikatin farkına varıp aydınlanmaya; doğru yolu görecek, gösterecek kadar bilgi-bilinç düzeyine varmaya "hidayet" denir. O bir hak ediştir; kimlere, ne zaman, nerede, nasıl verileceği Allah'ın elindedir.
Kur'an-ı Kerim'de, Kasas Suresi ayet 56'da "(Ey Muhammed!) Sen, sevdiğin kimseleri doğru yola iletemezsin; fakat Allah, dilediği kimseyi iletir. Doğru yola girecekleri (girmeyi hak edenleri) en iyi O bilir" deniyor. Bakara Süresi ayet 7'de ise "kalpleri ve kulakları mühürlenen, gözlerine perde inen, (bundan dolayı hidayete kapalı olup) büyük bir azabı hak eden" kimselerden söz ediliyor.
Vahiy alma ve tebliğ edip insanlara sunma sürecinin zorlu günlerinde, Resulullah (sav), Mekke'nin ileri gelenlerinden Ebu Cehil ile Ömer b. Hattab'ı anarak dua ediyordu. "Allah'ım! Şu iki adamdan sana en sevimli geleni ile İslam'ı ve Müslümanları güçlendir" diyordu.
Dua, Ömer b. Hattab için kabul edildi. Peygamber (sav)'i öldürmek için gittiği yerde dirildi ve hidayet yoluna girdi. Çünkü kalbi mühürlü değildi, gözüne perde inmemişti. Merak edip birlikte Hz.Muhammed'i uzaktan dinlemeye giderlerken O "Doğru söylerse kabul eder, yanlış söylerse reddederiz" demiş, Ebu Cehil ise "Hayır! Doğru da söylese reddederiz" diye tepki göstermişti.
Aralarında, "hasen amel" farkı vardı. Doğrulara açık olma ile kapalı olma konusunda ayrışıyorlardı. Müslüman olduktan sonra, müşriklere meydan okumuştu. "Kim Muhammed'e ve arkadaşlarına dokunursa, karşısında beni bulur. Karısı dul, çocukları yetim kalır" diye duyurmuştu.
Hicretten önce, Mekke'de eziyet gören Müslümanlar'dan bir gurup Habeşistan'a gitmişti. Peygamber (sav) Efendimiz, onları gönderirken "Orada, ülkesinde hiç kimseye zulmedilmeyen bir hükümdar var. Gidin ve Allah bir çıkış yolu gösterinceye kadar o doğruluk diyarında kalın" demişti.
Müşrikler, arkalarından elçiler gönderdiler. Kıraldan, Müslümanları kendilerine teslim etmesini istediler. Necaşi, bu teklifi kabul etmedi. Tarafları dinledikten sonra "Onlar benim misafirlerim. Himayem altında, burada kalacaklar" dedi.
İşte o Kral, daha sonra hidayet yolunu buldu. Resulullah (sav)'ın davet mektubuna olumlu cevap verip Müslüman oldu. Mut'im b. Adî, kabile reisiydi ve Mekke'nin ileri gelenlerinden biriydi. Müşrikti ama "hasen amel" sahibiydi.
Ebrehe'nin Kabe'yi yıkma girişimini engellemek için giden heyette O da vardı. İnsanlar kendisine güveniyor, saygı duyuyor, itibar ediyorlardı. Müslümanların kuşatma altına alındığı ve ekonomik ambargo uygulandığı günlerde, onlara gizlice yiyecek göndermişti. Boykotun kaldırılması için özel gayret göstermiş, kararın açıklanması ve Kabe'nin içinde asılı olan boykot metninin indirilmesi görevini bizzat üstlenmişti.
Akabe'de Hz.Muhammed (sav) ile gizli bir toplantı yapan Hazrec Reisi Sa'd b. Ubâde, Medin'ye dönerken, Mekkeli müşrikler tarafından yakalandı. O'nu, onların elinden O kurtardı.
Peygamber (sav) Efendimiz, tebliğ için gittiği Taif'ten taşlanarak kovulduğunda; Mekke'ye girmekten çekindiği için, Hira mağarasında bekledi. Müşriklerden birinin himayesine girme gereği duydu, gözüne kestirdiği kimselere haber gönderdi. İki kişi reddetti, üçüncü kişi olan Mut'im b. Adî kabul edip yanına gitti. Önce Mescid-i Haram'a getirdi, sonra evine götürdü genel açıklama yaparak, "himayesine aldığını" bildirdi.
Bu davranışı sebebiyle İslam dinine girdiğini düşünenler ve rivayet edenler oldu. Ölümüne müşrikler de Müslümanlar da üzüldüler Bedir esirlerinin serbest bırakılması talebiyle Medine'ye gelen oğlu Cübeyr'e Resulullah (sav), "Baban yaşasaydı ve bu amaçla bana gelseydi, O'nun hatırı için hepsini serbest bırakırdım" diye iltifatta bulundu.
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de gayrimüslimler arasında gözleri ve gönülleri açık olan kimseler var. Zalimin zulmünü görüyor, duyuyor, tepki gösteriyor mazluma destek olmaya çalışıyorlar.
Bunun en çarpıcı örneklerini, dünyanın çeşitli ülkelerinde, Gazze katliamını kınayıp katil İsrail'i telkin etmek için sokaklara dökülen insanların şahsında görüyoruz. Onlardan bazılarının; can kaybına, mal kaybına, açlığa, susuzluğa rağmen yurtlarını ve yuvalarını terk etmeyip yıkıntılar arasında yaşamaya çalışan şanlı direnişçiler vesilesiyle İslam'a ilgi duyduklarını, hidayete erip Müslüman olduklarını biliyoruz.
Nerede "hasen amel" sahibi kimseler varsa arayıp bulmalıyız. Açık kapılardan içeri girip "hidayet" nimetine erişmelerine vesile olmalıyız.
Zekeriya Erdim
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.