Şehirlerin azapla yere batırılması
Allah'ın emir ve yasaklarına uymayan Peygamberlerin getirdiği vahye uymayan insanlar sonunda azabı hak ederler. İşte sonunda Allah, iki meleği insan suretinde göndererek yakın bölgede yaşayan Hz. İbrahim'e (as) durumu ve olacakları haber verdi. Bu iki melek Hz. İbrahim'e geldiklerinde aynı zamanda ona bir oğlunun olacağını Hz. İshak'ı Allah'ın ona nasip edeceğini müjdelediler. Kur'ân-ı Kerim'de Rabbimiz olayı şöyle haber vermektedir:
"İbrahim'in şerefle ağırlanmış konuklarının haberi sana geldi mi?Hani Onun yanına girdiklerinde: 'Selâm' demişlerdi. O da: 'Selâm' demişti. "Tanımadık bir topluluk (gibi olduğunuzu görüyorum, kendinizi tanıtır mısınız? dedi). Hemen ailesine gidip semiz bir buzağı (hazırlatıp) getiriverdi. Pişmiş buzağıyı önlerine yaklaştırıp: "(buyurun) yemez misiniz?" dedi. (Yemediklerini görünce) içinde onlardan yana gizli bir korku duydu. (Gelen misafirler onun halini görünce): 'korkma!' dediler ve ona alîm (çok bilgili) bir oğul müjdesini verdiler. Bunun üzerine hanımı çığlık atarak onlara doğru yönelip yüzüne vurdu ve: "Kısır bir kocakarı (iken mi doğuracakmışım?)" dedi. (Misafir melekler) dediler ki: "Bu böyledir. (Bunu) Rabbin buyurmuştur. Şüphesiz ki O, tam hüküm ve hikmet sahibidir, her şeyi hakkıyla bilendir." (İbrahim kendisine gelen meleklere): "Ey elçiler, o halde asıl işiniz nedir?" dedi. Onlar: "Biz, Rabbinin emriyle haddi aşanlar için (Sodom halkının) üzerlerine işaretlenmiş olan çamurdan taşlar yağdıralım diye günahkâr bir topluluğa (Lût kavmine) gönderildik" dediler." (ez-Zariyât, 51/24-34),
"......Biz bu şehir halkını yok edeceğiz, çünkü oranın halkı zalim kimselerdir." (el-Ankebut, 29/31). Hz. İbrahim (as), bu habere pek sevinmedi. Çünkü o şehirde Hz. Lut ve ailesi de vardı. Onun için, Hz. İbrahim, "meleklerle (konuyu müzakere edip) tartıştı. Ama, onların içinde Lut da var (deyince)........." (el-Ankebut, 29/32), "(Elçi melekler dediler ki): "Ey İbrahim, bundan vazgeç (bu konuyu konuşmayalım). Çünkü Rabbinin (Lut kavmine azap etme kararı ve) emri gelmiştir artık. Onlara ret olunmayacak bir azap gelip çatacaktır."" (Hud, 11/76),
"........Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliriz. Onu ve geride kalanlardan ancak karısı dışında ailesini kurtaracağız." (el-Ankebut, 29/32).
Şüphesiz iman kişinin bizzat kendisiyle alakalı kalbî bir gerçek ve bir tercihtir. Ancak isteyen ve çaba gösteren ona sahip olabilir. Bu noktada bütün insanlar eşittir. Peygamber çocukları ve hanımları dahi iman imtihanından geçmektedirler. Hz. Nuh'un oğlu ve eşi ile Hz. Lut'un eşi de peygamberler için bir imtihandı.
"Allah, (iman gerçeğini ve Allah'a imanı) inkâr edenlere, Nuh'un karısı ile Lut'un karısını örnek verdi. Bunların ikisi de kullarımızdan iki salih kulun (nikâhı) altında idiler. İkisi de kocalarına (davalarında ve imana çağrılarında) hainlik ettiler de kocalarının kendilerine Allah'ın vereceği cezaya karşı hiçbir faydaları olmadı (kocaları bu cezalarını onlardan uzak tutamadı) Ve ikisine de: "Ateşe girenlerle beraber siz de girin" denilecek. (et-Tahrim, 66/10).
"Elçilerimiz Lut'a gelince, onun zoruna gitti, canı sıkıldı. Bu çetin bir gündür dedi." (Hud, 11/77).
Hz. Lut'un üzülmesine sebep olup canını sıkan günü onun için çetin kılan, meleklerin gelmesi değildi şüphesiz. Hz. Lut'a gelen melekler iki güzel yüzlü erkek suretinde gelmişlerdi. İman etmeyen eşi, hemen kavmine haberi ulaştırmış, bu eşcinsel insanlar da şehvet salyaları ağızlarında akar halde Lut'un evine koşmuşlardı. Aslında Hz. Lut'un eşi kadın olması hasebiyle bu olaya şiddetle karşı çıkması gerekirken, ne yazık ki aksine onlara destek veriyordu. Aslında bu erkeklerin eşcinsellik hayat tarzı ve ahlaksızca şehvetlerini tatmin yolu tamamen kadınların aleyhinde olan bir hayat tarzı idi. O gün de bu gün de aynı olması gerekirken ne yazık ki bu gün de maalesef eşcinselliğe destek veren kadın ve kadın kuruluşlarının olması üzüncü bir durumdur.
Erkeklerin kadınları bırakıp erkeklere yanaşmaları, kadınların fıtri yaratılış haklarına bir saldırıdır. Oysa, buna rağmen Hz. Lut'un (as) karısı, iman etmemenin ve müminlere duyduğu kinin bir neticesi olsa gerek, bu hayasız olaya yardımcı olmuştu. Kur'ân-ı Kerim bu kıssayı bize şöyle bildirmektedir :
«Böylece Lut'a bunların sonlarının kesilmiş olarak sabahlayacaklarını bildirdik. Haberin olsun! Biz, günahkâr bir kavme gönderildik; ancak Lût ailesi bunların dışındadır. Biz onların hepsini mutlaka kurtaracağız. Yalnız (Lut'un) karısı hariç; onu da helâk edelim diye suçlularla beraber kalmasını gerekli gördük. Nihayet (melek) elçiler Lût ailesine geldiklerinde (Lût) dedi ki: "Doğrusu siz, tanımadık kimselersiniz. Hayır, biz sana onların (sana iman etmeyip seni dinlemeyen kimselerin), hakkında şüphe ettikleri şeyi (O bir türlü inanmadıkları ve geleceğini beklemedikleri azabı) getirdik. Biz sana hak ile geldik. Biz, doğru söyleyen kimseleriz. Onun için gecenin (uygun) bir saatinde sen aileni al yola çıkar; sen de hemen onların arkalarından git. Sizden kimse arkasına dönüp bakmasın ve emrolunduğunuz yere doğru (tereddüt etmeden) gidin, dediler. Ona şu durumu kesin bir emir olarak (İbrahim'e ve Lut'a) vahyettik: "Bu (peygambere iman etmeyen Lut kavmi) sabaha çıkarlarken kökleri kesilmiş olacaktır. Şehir halkı (Sodomlular, misafirlerin geldiğini işitip) sevinerek geldiler. Lut: "Bunlar benim misafirlerimdir. Artık beni (onların yanında) küçük düşürmeyin, Allah'tan korkun ve beni rezil etmeyin" dedi. (O çirkin işlerin peşinde olan saldırgan pis tıynetli eşcinseller): "Biz seni başka kimselerin işine karışmaktan alıkoymamış mıydık?" (Neden lafımızı dinlemiyorsun) dediler. (Lut) Dedi ki: "Eğer evlenecek iseniz işte bunlar kızlarım (toplumdaki hanımlar). (Melekler, Lût'a:) "Ömrüne andolsun ki onlar (şehvetten) gözleri dönmüş halde, sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlar (bu durumda asla seni dinlemezler)" dediler. Derken sabah güneşin doğuşu ile birlikte o korkunç çığlık onları yakalayıverdi. Bir anda oranın (şehrin) altını üstüne getirdik ve onları balçıktan pişirilmiş taş yağmuruna tuttuk. İşte bunda basiret sahibi olan müminler için alınacak ibretler vardır. O (Lut kavminin şehirleri/yok edilen/harabelere çevrilen) yerler, işlek bir yol üzerinde bulunuyor. Kuşkunuz olmasın bütün bunlarda iman edenler için alınacak bir ibret vardır." (el-Hicr, 15/58-77).
Bu sapık insanlar hala o ahlaksızlıklarında ısrar edip duruyorlardı, Lut'a (as) şöyle dediler: "Kavmi (gelen konuklarıyla çirkin ilişkide bulunmak üzere) Lut'a doğru koşarak soluk soluğa geldiler. Onlar zaten daha önce hep bu kötü işleri işlemeye alışmışlardı. (Lut): "Ey kavmim, işte kızlarım. Onlar (la evleniniz sizin için daha uygun ve daha) temizdirler. Artık Allah'tan korkun, beni misafirlerimin yanında küçük düşürmeyin. Aranızda aklı başında bir adam yok mu?" dedi. (O azgınlar da Hz. Lut'a): "Sen de biliyorsun ki senin kızlarında (toplum içindeki bütün kızlarda) hiç hakkımız/gözümüz yoktur. Sen bizim ne istediğimizi çok iyi biliyorsun" dediler. Lut: "Ah keşke size karşı koyacak bir gücüm olsaydı yahut güçlü bir yere dayanıp sığınabilseydim" dedi. (Elçi melekler) dediler ki: "Ey Lût, biz Rabbinin elçileriyiz. Korkma! Onlar sana asla ulaşıp da bir kötülük yapamayacaklardır. Sen bir ara geceleyin aile halkınla birlikte yürü, (şehirden çık) git. İçinizden -hanımın hariç-hiçbir kimse arkasına bakmasın. Hanımını bırak, çünkü onların (kavmin) başına gelecek azap, onun da başına gelecektir. Onlar için belirlenen söz konusu azap ânı sabah vaktidir. Zaten sabah da pek yakın değil midir? (Nihayet onları azap) emrimizin vakti geldiğinde oranın/şehrin altını üstüne getirdik ve üzerlerine pişirilmiş balçıktan istif edilmiş gibi birbiri ardınca Rabbinin katında hep işaretlenmiş taşlar püskürtüp yağdırdık. Bu (azap her dönem ve her yerdeki) zalimlerden uzak olmaz (her zaman zulüm yapan kimselerin üzerlerine inebilir)." (Hud, 11/78-83).
"Derken, orada müminlerden kim varsa çıkardık. Fakat orada bir ev halkından başka Müslüman da bulamadık." (ez-Zariyât, 51/35-36). "(Melekler, Lût'a:) "Ömrüne andolsun ki onlar (şehvetten) gözleri dönmüş halde, sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlar (bu durumda asla seni dinlemezler)" dediler. Derken sabah güneşin doğuşu ile birlikte o korkunç çığlık onları yakalayıverdi. Bir anda oranın (şehrin) altını üstüne getirdik ve onları balçıktan pişirilmiş taş yağmuruna tuttuk. İşte bunda basiret sahibi olan müminler için alınacak ibretler vardır." (el-Hicr, 15/72-75).
"Biz de Lut'u ve (O'na iman edenleri) ailesi ile birlikte kurtardık. Ancak karısı kurtulamadı. Çünkü onun (diğer günahkârlarla birlikte) geride kalanlardan olmasını uygun bulduk. Biz üzerlerine bir yağmur yağdırdık. (Kendilerine taş yağmuru şeklinde gelecek bir azap ile) uyarılanların yağmuru ne kötüdür!." (en-Neml, 27/57-58).
İman etmeyip de azabı hak eden her toplumun helâk edilmeleri olayında olduğu gibi, Lut'un (as) peygamber olarak gönderildiği toplumunun helâkından da mü'minler sayıları ne olursa olsun, kurtarıldılar. Helâk ediliş şekilleri ve arkada kalanlar ise sonra gelecek nesiller için bir ibret olsun diye işaretler, yıkılan şehirlerden kalıntılar ve ölü deniz bırakıldı. "Can yakıcı azaptan korkanlar için o beldede bir işaret bıraktık." (ez-Zariyât, 51/37), "Bunda inananlar için ibret vardır." (el-Hicr, 77),
Allah'a isyan eden bu ahlaksızlığa batmış kavmin de sonu böyle oldu. Eşcinsellik bir ruh hastalığıdır. İnsanlar çift olarak bir erkekle bir kadından yaratılmış ve birbirlerini tamamlayan iki beşer unsur kılınmıştır. Bunu dışında kadının kadına, erkeğin erkeğe şehvet duyması psikolojik bir ruh bozukluğudur. Sonu dünyada verilen bir azapla gerçekleşmezse ahiret azabı ise çok şiddetli olacağını rabbimiz haber vermektedir.
Ahmet AĞIRAKÇA
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.