Gerçekleşen rüya ve Yusuf kıssasındaki ilahi hikmetler
Bütün yanlışlıkları kabul eden ve zamanında kendisine ihanet eden kardeşlerini Hz.Yusuf affetmiş ve ailesini Mısır'a yanına taşımak istemişti. Babasının üzüntüden gözlerini kaybettiğini bildiği için Kur'an-ı Kerim'in ifadesiyle kardeşlerine şöyle demişti:
"Şu benim gömleğimi alıp götürün de onu babamın yüzüne sürün! Hemen gözleri görmeye başlayacaktır. Sonra bütün ailenizi de toplayıp artık Mısır'da yerleşmek üzere alın ve bana gelin."
İşte Hz. Yakub ve Hz. Yusuf baba oğul iki peygamberin Allah'tan aldıkları vahiyle gerçekleşen bir mucizenin olması gayet doğal bir olaydır. Yûsuf gömleğini babasına gönderince kaybettiği gözlerinin tekrar görmeye başlaması, Allah'ın bir lütfundan başka bir şey değildir.
Mısır'dan yola çıkan haberciler Kenan iline yaklaşmıştı. Erzak yüklü kervan Mısır'dan ayrılıp yola koyulunca babaları Hz. Yakub etrafındakilere dedi ki: "Bana bunak demeyecekseniz, inanın ki Yûsuf'un kokusunu alıyorum." Bu duygu bir vahiy ürünü olmalıydı.
Hz. Yakub'un etrafındakiler biraz da serzeniş ve teselli karışımı bir eda ile ona "Allah'a yemin ederiz ki sen hâlâ Yûsuf'u kaybettiğin günlerde yaşadığın eski şaşkınlığını yaşıyorsun" dediler.
Hz. Yûsuf'un gömleğini babasına ulaştıran müjdeci gelip de gömleği Yakub'un yüzüne sürmesiyle birlikte derhâl gözleri görmeye başladı ve dedi ki: "Ben size, sizin bilmeyeceğiniz şeyleri Allah'tan bana gelen vahiyle biliyorum, dememiş miydim?"
Artık Yûsuf'un hayatta olduğu anlaşılmış ve yepyeni bir sevinç yaşanmaya başlamıştı. Hz. Yakub'un ailesi içinde ortaya çıkan sevinci tarif etmek mümkün değildir. Hz. Yakub, Allah'tan aldığı vahyî bilgilerle bazı gerçeklerden daha önceleri de söz etmişti ve "Sizin bilmeyeceğiniz şeyleri Allah'tan bana gelen vahiyle biliyorum, dememiş miydim?" sözleri de bunu kanıtlamaktadır.
Yusuf'a ihanet eden oğulları yalvararak: Değerli babamız! Allah'tan günahlarımızın bağışlanmasını dile. Biz, gerçekten günah işleyen suçlu kimseler olduk" dediler. Hata üstüne hata işleyen, yalan üstüne yalan söyleyen bu oğullarına karşı mahzun ve kırık olan kalbini ve gönlünü almaya çalışmışlardı. Bunun için de Allah'ın kendilerini affetmesi için Allah'a dua etmesini talep etmişlerdi.
Hz. Yakub, Yusuf'un hayatta olmasından dolayı yaşadığı sevinç içinde merhamet duygusuyla: "Rabbimden sizi bağışlamasını dileyeceğim. Zira Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" dedi.
Sonra onlar yani bütün Yakuboğulları hep birlikte Kenan ilinden çıkıp asırlarca yaşayacakları Mısır'a doğru yola çıktılar. Yûsuf'un huzuruna girdiklerinde o, babasını ve annesini bağrına bastı, kucakladı ve "Allah'ın iradesi ile hepiniz emin olarak Mısır'a girip yerleşin" dedi.
Annesi ve babasına kavuşan Hz. Yûsuf'un onlarla kucaklaşması ve bütün kederlerinin bitmesiyle Mısır'a yerleşmişlerdi. Devletin üst kademesinde üst düzey bir yönetici olan Hz. Yûsuf sayesinde büyük bir mutluluğa ve refaha kavuştular. Kıtlık yokluk ve hüzün dolu günler geride kalıp unutuldu. Hz. Yakub'un oğulları diğer adıyla İsrâiloğulları, Mısır'a Yûsuf (as) sayesinde yerleşmişti. Asırlar sonra zaman içinde Firavun hanedanı tarafından baskılarla köleleştirilmiş ve Hz. Mûsâ zamanına kadar da alabildiğine ezilen bir kitle durumuna düşmüşlerdi.
Yusuf (as) babasını ve annesini tahtının üzerine çıkartıp oturttu. Kardeşlerinin hepsi anne ve babalarıyla birlikte Yusuf'un önünde saygı ile yere kapandılar. O zaman Hz. Yûsuf babasına dönüp şöyle dedi: "İşte babacığım! Bu durum benim bir zamanlar gördüğüm rüyanın gerçekleşmesidir. Rabbim onu doğru çıkardı. Bana da iyilikte bulundu. Çünkü beni zindandan çıkardı ve şeytan, kardeşlerimle aramızı bozmuşken sizi çölden büyük bir şehrin merkezine getirdi. Şüphesiz Rabbim dilediği şeylerde incelikler yaratır ve aklın ermediği yollarla kullarına lütfeder. O; Alîm'dir, Hakîm'dir/hakkıyla bilen, tam hikmet sahibi olandır."
İşte, Hz. Yûsuf'un gördüğü rüya buydu. Güneş, Ay ve on iki yıldızın, onun önünde saygıyla eğildiklerini görmüştü. O rüyanın yorumu gerçekleşmiş oldu. Her ne kadar ayette "Secde ettiler" denirse de secde, sadece Allah'a yapılır. Burada Yakuboğulları'nın, kardeşleri Yûsuf'a karşı davranışları ise bir saygı ifadesi olup önünde saygıyla eğildiklerini anlatmaktadır.
Kur'an-ı Kerim, Yusuf kıssasını bize şöyle devam ederek anlatmaktadır: Sonunda Yûsuf şöyle dua etmişti: "Ey Rabbim! Sen bana dünya nimetlerinden iktidar ve yönetim nasip ettin ve bana sözlerin kutsal metinlerin, vahyin ve rüyaların yorumu ile ilgili bilgileri vahyedip öğrettin. Olayların arka planında ve altında yatan bilgi ve manaları öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan Rabbim! Sen, dünyada da âhirette de benim velimsin. Benim canımı Müslüman olarak al ve beni sana bağlı olup itaat eden kulların arasına kat."
Yüce Rabbimiz bu "güzel kıssa" diye ifade buyurduğu bilgileri Rasulü Muhammed'e (sav) bildirdikten sonra şöyle buyurur:
Rasûlüm Muhammed! İşte bu bilgiler, sana vahyettiğimiz ve daha önceden bilmediğin haberlerdendir. Yoksa Yûsuf'un kardeşleri hile yaparak tuzak işlerini kararlaştırdıkları ve Yûsuf'u kuyuya attıklarında sen yanlarında değildin. Onun için bunları bilmen mümkün değildir. Demek ki bunlar Allah'ın Rasûlü Muhammed'e vahiyle bildirdiği ayetler ve bilgilerdir.
İnsanların iman edip etmemeleri vahye inanıp inanmamaları kendi iradelerini kullanarak yaptıkları bir tercihtir. Peygamber ve onun izleyicileri olan hakkın şahitleri ve ihya hareketlerinin davetçilerinin bütün gayretlerine rağmen insanların çoğu iman etmedikleri görülmektedir. İşte bugün dünya nüfusunun kaçta kaçı gerçek anlamıyla tevhid inancına bağlıdır?
Evrenin her noktasına iman duygusuyla bakıldığında nice ders alınacak mucizevi olaylar vardır. Gökler ve yerdeki her şey Allah'ın varlığının kanıtlarıdır. Bunlara; araştırarak ve bir bilgiye sahip olarak mümin bir gözle bakıldığında hepsinin Allah'ın kudret ve varlığını anlatan deliller olduğu görülecektir. Allah'a iman ettiklerine dair bir delil de yok. Sadece iman ettiklerini iddia ederler. Aslında sadece şirk koşuyorlar. Gerek Yahudiler ile Hıristiyanlar gerekse Sâbiîler ile müşrikler Allah'ın varlığını kabul etmekle birlikte Ehl-i kitab olanlar Hz. Üzeyr ve Hz. Îsâ'yı Allah'ın oğulları; müşrikler de melekleri Allah'ın kızları olarak kabul edip onun ilahlığına bir başkasını da katarak -yani şirk koşarak- imanlarını saf bir tevhid inancından şirk inancına dönüştürürler. Ayet bu tür inançlara ve bu gibi kimselere işaret etmektedir. Günümüzde de Allah'a iman ettiğini söylediği hâlde Allah'ın Kitabı'nda uyulmasını emrettiklerini, ilahi bir hüküm olarak kabul etmeyenler vardır. Bu ilahi olan İslâm ahkamını sekülerizme ve çağdaşlığa aykırıdır diye reddedenlerin de bu ayetin kapsamında olduğunu görmek mümkündür.
Yoksa onlar Allah tarafından kendilerini kuşatacak bir azap ve felaketin gelmeyeceğinden veya onlar farkında olmadan kıyametin ansızın gelip çatmayacağından emin mi oldular? (Yusuf, 12/107). Her insanın kıyameti kendi ölümüdür. Bu ölümün aniden gelip çatacağını bilmek gerekir. Âhiretteki azap ve felaketten kurtulmak için dünya hayatında Allah'ın razı olacağı bir imana sahip olmak gerekir. Allah'ın indirdiği ve razı olduğu hak ve gerçek din İslâm'dır. Güzellikle ve hikmetle, insanları tatlı bir üslupla bu dine davet etmek Allah'ın emridir. Nahl sûresi 125. ayet de bunu anlatmaktadır.
Peygamberler ve onların izleyicileri olan hakkın davetçileri, uzun yıllarını vererek bu yolda verdikleri mücadelelerde çektikleri bunca sıkıntılara, gördükleri hakaret ve işkencelere katlanarak insanları iman etmeye çağırmaya devam etmelerine rağmen küfürde inat ederek inkâra devam edenler hiç de eksik olmamaktadır. Batıl düşüncelerin mensupları hiç azalmayıp, hiç zayıflamayıp üstelik hak yolunda ilerleyenlerin yolunu kesmeye çalışmaktadırlar. İşte bu gibi sıkıntıların olduğu bir anda aniden Allah rahmet kapılarını açar ve İslâm galip gelir. İslâm düşmanları ise perişan olarak boyun eğmiş ve gelip teslim olmuşlardır. İşte o zaman Allah'ın yardımı çoktan gelmiş ve hak, batıla karşı galip gelmiş olur.
Gelip geçen bütün peygamberlerin kıssalarında akıllarını iyi kullanan herkes için bunlardan alınacak ibretler vardır. İyi bilin ki o bu kıssaları bildiren Kur'ân-ı Kerim bir insanın aklından çıkmış bir söz olamaz. Aksine kendisinden önce olan bütün olayları ve peygamber kıssalarını yaşadıkları sıkıntıları ve tebliğ süreçlerini anlatan doğru ve hak bilgilerdir.
Ahmet Ağırakça
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.