İsmail Güleç
27.09.2025
İsmail Güleç
Prizren’de Bir Kuudî Âyin
Tüm Yazıları

Prizren’de Bir Kuudî Âyin

Kosova'da Halvetiliğin merkezi Prizren'de bulunan Şeyh Osman Efendi Tekkesidir. 1712'de kurulan tekke Kosova'daki en eski ve görkemli Halveti tekkesidir. Bu tekkenin haftalık zikir günü perşembeyi cumaya bağlayan gece olur. 25 Eylül 2025 Perşembe günü yatsı namazından sonra eda edilen zikir gecesinde bulundum ve gördüklerimi sizlerle paylaşayım.

Yatsı namazından sonra başlayan zikir için tekkeye gittiğimde dervişlerin bir kısmı Halveti tennuresi, üzerinde elif lam bendi, haydariye, başlarda beyaz takke ayaklarda kamarçinden oluşan tarikat kisvesini giymiş bir kısmı da giymekle meşguldü. Şeyh efendi aralarında ziyaretçilerin de olduğu bir mecliste sohbet ediyordu. Namazdan önce şeyh efendi türbeyi ziyaret etti ve vakti gelince de hep birlikte semahaneye geçildi.

Tekkede namaz cami ile aynı saatte kılınmadı. Ezan okunduktan ve camilerde namazlar kılındıktan sonra kılındı. Bunun da elbette bir nedeni vardı.

Kuudî âyin

Hafta gecelerindende tertip edilen tarikat ayinleri zikir olup özelliği cemaat halinde yapılmasıdır. "Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allahı anarlar." (Ali İmran 191) ayetine istinaden kuudî (oturarak), kıyâmî (ayakta) ve devrânî (dönerek) Allah'ı zikrederler. Osman Efendi Tekkesinin hafta günü perşembeyi cumaya bağlayan gece idi ve zikir kuudî yani oturularak yapıldı.

Ezanlar okunduktan ve camilerde namazlar kılındıktan sonra müezzin efendinin okuduğu salavat-ı şerife ile kalkıldı ve namaz ve zikir için hep birlikte semahane geçildi. Üç saf cemaatin ikisi dervişlerden biri de benim gibi ziyaretçilerden oluşuyordu.

Yatsı namazının ilk sünneti kılındıktan artık bizde terk edilmiş olan üç ihlas okundu. Okumanın sonunda şeyh efendi fatiha verdi ve hep birlikte salavat getirildi. Muhammed denilirken sağ el göğse konuldu, gövde öne doğru hafif eğildi.

Müezzin efendi kamette "hayyelessalah" der demez yer öpüldü ve ayağa kalkıldı. Üzerinde toprak rengi, kolları açık bir cübbe olan imam efendi gür sesiyle Asr ve Kevser surelerini kendine mahsus bir tilavetle okuyarak yatsı namazını kıldırdı. Selam verince hep birlikte "estağfirullah estağfirullah estağfirullah el azim er-rahîm ellezi lâ ilâhe illa huve'l-kayyum ve etûbu ileyh" okundu ve müezzin efendi "Allahümme ente's-selam" ile başlayan malum duayı okuyarak son sünnet ve vitr-i vacip namazlarına geçildi. Bu arada namaza gelirken üzerinde sadece takke ve haydariye olan şeyh efendi zikir esnasındaki kıyafetini giymek ve hazırlanmak üzere semahaneden ayrıldı.

Sünnet ve vitirden sonra tesbihata başladı. Müezzin efendi tesbihten önce ayete'l-kürsiyi yüksek sesle okudu. Bunun dışında bizim camilerde yapılan tesbihattan farklı bir tarafı yoktu. Tesbihin sonunda imam efendi "li'l-lâhi mâ fî's-semâvâti vemâ fi-l-arz" ile başlayan ayetle birlikte âmene'r-resûlü'yü okudu. İmam efendi "fansurna ale'l-kavmi'l-kâfirîn" dediği anda eller yere çevrildi ve namaz hitama erdi.

Namazdan sonra daha önce hazırlanan postlara kırmızı post ilave edildi ve hazırlıklara başlandı. Zâkirân heyeti semahanenin girişinin sol tarafındaki maksurede yerini aldı. Dervişler ve cemaat ayağa kalktı, ortası girişten mihraba yol olacak şekilde karşılıklı dizildi ve şeyh efendi beklenmeye başlandı. Siyah cübbesi ve tâc-ı şerifini giyen Şeyh efendi semahaneye adım attığında selam verdi, hep birlikte selam alındı ve karşılıklı dizilen dervişlerin arasından geçerek mihraba serilen kırmızı postun üzerine oturdu. Ayinler semahane restore edilmeden önce karşı taraftaki mekânda yapılırken şeyh efendi tâc-ı şerifi takmazmış. Elinde buhurdanlık olan meydancı şeyh efendinin arkasında idi ve ondan sonra buhurdanlığı halkanın ortasına bırakıp oturdu. İhvan halka şeklinde serilen postlara oturdular.

Zikir şeyh efendinin Fatiha vermesiyle başladı. Hep birlikte Fatiha okundu. Daha sonra yine hep birlikte Ayete'l-Kürsî, Kâfirûn, üç kez İhlas, Felak ve Nas sureleri okundu. Şeyh efendi "Sübhanellahü ve'l-hamdü lillahi lâ ilâhe illa hu la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim" duasını okundu ve dua etmeye başladı. Duanın sonunda bir Fatiha daha verdi.

Fatihalar okunduktan sonra şeyh efendi sırasıyla "Ruhu pak Hz. Muhammed Mustafa-ra salavat", "İsmi pak Hz. Muhammed Mustafa-ra salavat", "Cismi pak Hz. Muhammed Mustafa-ra salavat" dedi ve her birinin ardından cemaat yüksek sesle salavat getirdi. Şeyh efendi eüzü besmele çekip "İnnehü min süleymane ve innehü Bismillahirrahmanirrahim" (Neml 30) ayet-i kerimesini okudu. "Fa'lem ennehû lâ ilahe illallah" (Muhammed 19) dedikten sonra "Lâ ilâhe illallâhü'l-melikü'l-hakku'l-mübîn Muhammedün Rasulullahi sâdiku'l-va'di'l-emin" dedi ve kelime-i tevhid zikrine başladı. Kelime-i tevhid zikri tamamlanınca sonu aziz ile biten bir dua cümlesi söylendi ancak anlayamadım. Zâkirân ilahi okurken cemaat de bir şeyler söylüyordu. Türkçe karışık bir ilahi de okundu ancak Arnavutça ile karışık olması ve Türkesi de Prizren aksanı olması münasebeti ile pek anlayamadım.

Zâkirbaşılığını müezzin efendinin yaptığı zâkirân ilahiler okurken "Lâ ilâhe illallah" zikrine geçildi. Başta yavaş başlayan vakit ilerledikçe hızlandı. Sonunda şeyh efendi "Lâ ilâhe illallah muhammedün resûlullah hakkan ve sıdka" diyerek lafza-ı Celâl zikrine geçildi. Allah ya Allah denilirken ilkinde başlar sağa, ikincisinde sola aşağıya doğru çevriliyordu.

Lefza-ı Celal'den sonro Hû zikrine başlandı. İlki Huuu şeklinde uzun ikinci Hu şeklinde kısa olarak Huuuu Hu şeklinde söyleniyordu. İlki okunurken başlar sağa, ikincisinde sola çevriliyordu. Biraz sonra tempo hızlandı ve zâkirân bir dua okumaya başladı. Duanın sonunda amin verildi ve imam efendi yüksek sesle dua etmeye başladı. Bu esnada zâkirân yerinden kalkarak halkaya eklendi. Rabbena âtina ve Rabbenağfirli dualarının okunması ile dua bitti.

Şeyh efendi kabul-i niyâz diyerek fatiha verdi ve hep birlikte yüksek sesle salavat getirildi. Daha sonra kıdemli dervişlerden üçüne fatiha verdirtip aynı şekilde salavat getirildi ve sessizce fatiha okundu. Şeyh efendi "Azamet-i Hüdâ-ra tekbir" dedikten sonra meşhur tekbir okundu. Daha sonra üç defa "Es-salatü ve ve's-selâmü aleyke yâ resulallah" "Es-salatü ve ve's-selâmü aleyke yâ habiballah" "Es-salatü ve ve's-selâmü aleyke yâ seyyide'l-evvelin ve'l-âhirin" okundu ve Allah Allah sesleri arasında dua edildi.

En sonunda şeyh efendi "Vakt-i şerifler hayr ola, şerler def ola" ile başlayan bir Türkçe gülbank okudu ve sonunda "Ya Alllah huu" diyerek âyini bitirdi. Meydancı buhurdanlığı kaldırdı ve cemaat yine aynı şekilde dizildi. Şeyh efendi önce meydancı ardında semahanenin kapısına kadar geldiler. Çıkmadan önce şeyh efendi selam verdi ve cemaat de hep birlikte selamı yüksek sesle aldı.

Zikirden sonra sohbet adasında gecenin geç vaktine kadar çaylar içilip sohbet edildi.

Türkiye'de herhangi bir tarikat dervişi olan herkes zikri anlar ve eksiksiz bir şekilde yapabileceğini de ilave etmiş olayım. Bize de 300 yıllık geleneğe şahitlik yapmanın zevki kaldı.

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

İsmail Güleç

İsmail Güleç Diğer Yazıları