Peygamber mi, ulusal kahraman mı?
5 Mayıs 2025 tarihi itibarıyla İsrail devleti, 77 yaşına basmıştır. Kimilerine göre 3 kimilerine göre ise 1.5 yıllık bir ömrü kalmıştır. Şeyh Ahmet Yasin, Ehud Barak gibi isimler bu yönde çıkarımlarda bulunmuşlardır. Bessam Nihad Cerrar'ın 2022 yılı formülü ise tutmamış, işlerlik kazanmamış ve sadet dışı kalmıştır. İsrail gelecek yıllarda kaderiyle yüzleşmekten kaçamayacaktır. Nitekim Netanyahu hilafet kabusu görüyor. Bu konuyu başka bir makaleye saklayarak ve devrederek din ile ideoloji ilişkisi irdeleyelim.
Din, ideolojik hale geldiğinde peygamber bir nevi milli öndere dönüşür. Nitekim Hazreti Musa, Beni İsrail peygamberi olmasına rağmen Siyonistlerin elinde milli bir kahramana veya öndere dönüşür. Peygamberler ümmetleriyle kan bağıyla değil, değer zemini üzerinden yani manevi ilişki ve bağ kurarlar. Hazreti Musa, misyon olarak Beni İsrail'e gönderilse de Mısırlılara tebliğde bulunmuştur. Zalimlere ve tağutlara meydan okumuştur. Küreselleşme zemini dışında kalan dönemlerde Peygamberlerin misyonu ya da görev yeri cihanşümul değildir. Mahallidir. Bu yüzden de bir peygamberin görev mahallinin dışında başka peygamberler de bulunabilir. Evliyalar gibi. İbrahim ve Hud aleyhisselam da böyledir. Bir ırktan ziyade bir topluma ve mahalle gönderilmiştir. Bu açıdan peygamberleri ırklar veya milletle özdeşleştirmek yerinde değildir. Din bağı milli bağları veya ırki bağları aşan bir faktördür. Şeriatlar kimi zaman farklı olsa da din değerler itibarıyla bütün insanlığı kapsar. Peygamberler ulusal kahraman değildir. Lakin bugün Hazreti Musa'nın kimi temsil ettiği noktasında Müslümanların bile kafaları karışık bulunuyor. Hazreti Musa üzerinden dini olarak Siyonistlere hak verenler de çıkabiliyor. Yani İsrailiyat veya Siyonist düşünce Müslümanlara bile yol bulmuş, sirayet etmiş ve bulaşmış durumdadır.
Nitekim merhum Dr. Salah Abdulfettah el Halidi 'İsrailiyyat Muasıra/Çağdaş İsrailiyat' diye bir eser kaleme almıştır. Bu tür telakkiler işin özünü kavrayamamaktan kaynaklanmaktadır. "İran Ulus İnşasında Şiiliğin Rolü" adlı bir çalışmada (Revizyon dergisi 2012/yıl 1, sayı 2, sayfa,35) Siyonizm ile Velayet-i Fakih arasında bir köprü kuruluyor. Her iki anlayışın da dini ideoloji haline getirdiği ve birbirlerine benzediği varsayılıyor. Bizce de yerinde bir tespit. Yazıda, bu iki ideolojinin benzerlikleri arasında büyük kayıp dönemini geçiren, yaşayan (gaybubet el kübra) on ikinci imam Mehdi ile Yahudilerin Hazreti Davut soyundan bekledikleri ve geleceğini umdukları Mesih telakkisi kıyaslanıyor. Sünniler doğmuş ve Samarra'da kaybolmuş Şii Mehdisine inanmazlar. Onlar kaybolmamış, görev öncesi doğacak gerçekçi bir mehdiye inanırlar. Sünniler ayrıca Hıristiyanlar gibi Mesih'in ikinci defa (zuhur değil nüzül) geleceğine inanırlar. Lakin bu telakki müteşabihtir. Keyfiyetini Allah bilir. Semaya yükselişi gibi inişi de müteşabih bir alanı temsil eder. Bununla birlikte Müslümanlar teslise inanmazlar kul peygamber ve muvahhit bir Mesih'e inanırlar. Mahiyetle ilgili bu tanım Müslümanları Hıristiyanlardan da ayırır. Söz konusu makalede Theodor Herzl ile Ayetullah Humeyni arasında bazı benzerlikler yakalanmıştır. Bunlardan birisi Şah İsmail gibi Humeyni'nin de Mehdi'nin gelişine zemin hazırlama misyonunu benimsemesidir. İlaveten Humeyni, velayet-i fakih doktriniyle birlikte beklenen Mehdi'nin hurucunu bağlı kimi saklı ve atıl görevleri aktif hale getirmiş, güncellemiş ve yeni sisteme katmıştır. Revizyonist Yahudilik de Mesih ile anayurda (arz-ı mev'ud) dönüş fikrini bırakmışlar Mesih'in hazırlık safhasından sonra geriden geleceğini söyleyerek bu inancı güncellemiş veya revize etmişlerdir. Evanjelikler gibi Herzl de Mesih' i beklemek yerine gelişini hızlandırmak gerektiğini vazetmiştir.
"İran Ulus İnşasında Şiiliğin Rolü" başlıklı yazıda paralellikler konusunda şu satırlar göze çarpmaktadır:Tüm bunlarla beraber İran Şiiliğini bir din ya da mezhep kalıbına hapsetmek veya hasretmek eksik bir algı olacaktır. Şiilik artık bir ideoloji haline gelmiş ve din dışı pek çok unsuru da bünyesinde barındırmaktadır. Kimi zaman milliyetçilikle birleşen Şiilik, kimi zamanda mevcut hakim güçlere karşı bir tepki hareketi olarak da sivrilmiştir. Bu açıdan Museviliğin Siyonizm ile geçirdiği dönüşümü Şiilik de Humeyni'nin geliştirdiği Velayet-i Fakih anlayışı ile yaşamıştır. Museviliğin gözünde bir peygamber olan Hz. Musa Siyonistlerin gözünde bir ulusal kahramandı.
Din arzileştiğinde peygamber de ulusal öndere dönüşür. Nitekim Siyonizmin kurucusu kabul edilen Theodor Herzl "Biz bir ulusuz, tek bir ulus" Diyordu. Şiiler de adeta Hazreti Hüseyin'in misyonunu, Musa Aleyhisselamın misyonuna uyarladılar. Massingnon da Hallac'ı, Hazreti Mesih'e benzetmiştir. Eski İran'da İrec'in kanı nasıl merkez ve mihver olduysa İslam devrimi döneminde de Hüseyin'in kanı da merkez olmuştur.
Mustafa Özcan
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.